Zamanının çok değerli, sevilen, sayılan bir âlimi varmış. Bu âlim zat, hiçbir tarikata mensup olmadığı için, o âlimin yakınında bulunan bir şeyh ise; o âlimi, bir tarikata girmesi için ısrar edermiş. O âlim zat da vaziyeti geçiştirmeye çalışırmış.

            Günlerden bir gün, Şey efendi bir rüya görmeye başlamış. Rüyasında bir merkep kendisini rahatsız edermiş. Şeyh efendi bu rüyayı, münasip bir zamanda o âlim zata anlatmış. O âlim zat da “Eğer bu gece de o merkep gelip seni rahatsız ederse, kulaklarından kuvvetlice tut ve bırakma.” demiş.

            Merkep, o gece de gelip şeyh efendiyi rahatsız etmeye başlamış. Şeyh efendi, merkebin kulaklarından kuvvetlice tutar ve o talaş ile bir de uyanır bakar ki, o kulaklar kendi kulakları. Şeyh Efendi, yaptığı hatayı anlar ve ertesi gün gidip, tarikata gir diye zorladığı hoca efendiden özür diler.

            Hoca efendi de, şeyh efendiye bazı konularda kendisinin yetersiz ilme sahip olduğunu ve o yetersiz konularda da kendisini yetiştirip, ondan sonra tekrar tarikat işlerine devam etmesini tavsiye eder.

            Şeyh Efendi, hoca efendinin bu tavsiyesini yerine getirip, tekrar tarikat ve tasavvuf işlerine devam etmiştir.

Tarikatlar

            Tarikata mensup dervişlerden biri, Gerede’nin değerli âlimlerinden Hacı Emin Efendi’ye gelerek; mensubu olduğu tarikattan çıkarak, başka bir tarikata girmek istediğini söyler. Hacı Emin Efendi de “Ehli Sünnete bağlı tarikatların hepsi de bir havuzun farklı muslukları gibidir. Musluklar farklıdır ama suyu aynı havuzdan alır. Sen aynı yere devam et.” tavsiyesinde bulunur.