KUZU KONUŞUR, SAADET KERVANI YÜRÜR

  • 11.05.2011 00:00

        

        Adalet ve Kalkınma Partisi’nin prof. Titri taşıyan, kökeni de imam-hatip olan milletvekili, propaganda amacıyla çıktığı televizyonda, öylesine laflar etti ki, bu lafları eğer muhalefetten birileri etseydi, sayın başbakan onu halka şikâyet eder, bir güzel azarlar ve hemen istifaya davet ederdi.

         Bu Kayserili muhterem prof. Hiç önünü ardını düşünmeden, nezaket kurallarını hiçe sayarak, seçimlerde rakibi olan bir partiyi, başörtülü aday gösterdiği için aşağılamaya, küçük görmeye kalkışmıştır. Başbakanından,  ders alamamış.

         Çünkü genel başkanı “her kuşun etinin yenmeyeceğini” biliyordu. Bunun içinde saadet partilileri muhatap alma cesaretini gösteremiyordu. Bu konularda, başta rahmetli hoca olmak üzere, birçok parti hatibi, zehir zemberek açılama ve suçlamalarına cevap vermediler.

         Eğer cevap vermeye kalkarsa başına gelecekleri tahmin edebiliyordu. Eminim bu adamda biliyordur. Ama her halde savunduğu başkanlık sistemi konusunda partisinden umudunu kestiği için, kendi partisinin altını oymaya çalışıyor. Bu yaptığının başka izah tarzı yok.

         Bu zatı muhterem, “nasıl olsa meclise giremeyecekler” diyerek, şimdiden seçmenin oyuna ipotek koymaktan çekinmemiştir. Halkın oyunu “çantada keklik” olarak görmesi nasıl bir tağutlaşma, kibir, gurur içinde olduğunu göstermesi açısından ibret vericidir.

         Bu halk nasıl olsa kendilerine “mecbur”  ve onlardan başka “oy vermeye değer” bir parti olmadığını zannediyorlar. Aslında bu söylem bize yabancı değil. Biz bu filmi daha öncede izledik.

         Hatta sayın prof. Gibi düşünen onun gibi başkanlık sistemini savunan, Turgut Özal’ı da, zamanında aynı kibir ve gurur içinde izlemiştik. Onun da Milli görüş hareketine ve onun muhterem liderine tepeden bakıp, zaman, zaman küçümser tavırlar takındığını, o dönemi hatırlayanlar bilirler. Ne tesadüftür ki;  o dönemde bu kişi, Özal’ın danışmanıydı.

         Şimdi, öyle anlaşılıyor ki; Sayın Özal a bu yönde davranması ve inançlı insanları küçümsemesini, her halde o öneriyormuş. Şimdi de; adalet ve kalkınma partisinin başörtülü aday göstermemesi, bu Prof. Un marifeti olabilir, bunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Sayın başbakanın, bunun aklıyla hareket ederek, başörtülü aday göstermediği ortaya çıkıyor.

         Özal’a yaptığı akıl hocalığı ile başörtüsü meselesini “kanun mevzuu” yaparak işi yokuşa sürdürmesi yetmezmiş gibi, bu sefer de, bu konuyu “anayasa mevzuu” haline getirterek, en azından bunu engellemeyerek, belki bilinçli olarak, olayı kilitleyip, çözülmesinin önüne engeller koydurdu.

         Bu yorumumu aşırı bulanlar olacaktır. Onlara, şunu hatırlatalım. Merhum Özal’ın, samimiyetle bu konuya çözüm aradığını hepimiz biliyoruz.  Eğer danışmanı olan bu zat, kendisini anayasa mahkemesi konusunda uyarsaydı, yani yasal görevini hakkıyla yapsaydı, bu konu, bu hale gelmezdi. Çünkü kendisi de biliyordu ki, yasa çıkarılırsa en azından, o zamanki, asker cumhurbaşkanı anayasa mahkemesine gidip, iptal ettireceği kesindi. Bu konuda uyarıda bulunabilirdi. Ama yapmadı. Kendisi bu konuda Özal’ı hiç uyarmadı. Eğer uyarmış olsaydı, şimdi övünerek,  tefrikalar halinde bu konuyu anlatırdı.

         2007 seçimlerinden sonra, Başbakanın söylediği bir söz nedeniyle kendisine “hodri meydan” çekilip, anayasa değiştirilmeye kalkışıldığında da,  bu zat, başbakanı uyarıp, hukuki açmazları gösterip, meseleyi kilitlenmekten kurtaracağına, kapatma davası açıldığında ekranlardan, bu konuda kendileri ile paralel oy kullanan partiyi suçlamıştır. Onların kendi partilerine, tuzak kurduklarını iddia edebilmiştir.

         Hararetle başkanlık sistemini savunan bu zat, sayesinde, merhum Özal hem Amerikancı damgası yemiş hem de başkanlık sisteminin amansız bir savunucusu haline gelmişti. Halka tepeden bakıp, özellikle milli görüşü,  küçümsemesi sonucu 1989 mahalli seçimlerinde hezimete uğramış, o seçimler onlar için kırılma noktası olmuş, seçimlerde milli görüş ilk kez bazı belediyeleri kazanıp, iktidara uzanma sürecini başlatmıştı. Rahmetli Özal bunu özel sohbetlerinde itiraf etmişti.

         Şimdi de başkanlık sistemi konusunda sayın başbakanın aklını çelen bu zat, zamanında Özal’a ne yaptıysa aynısını, Erdoğan’a da yapıyor. Eğer Erdoğan da Özal gibi buna kanmaya devam ederse bunun kırdıklarını düzeltmezse, bu seçimde kendileri de Özal’ın 1989 da uğradığı akıbete uğrayabilirler. O günlerde Oltan Sungurlu “üzerimizden silindir geçti” demişti. Bu sefer de herhalde, Bülent Arınç ya da en iyisi Cemil Çiçek böyle bir açıklama yapmak zorunda kalır. Tarihte böylece tekerrür etmiş olur.

         Başarı için, Allah nasıl sebepler halk ediyorsa, ak partiye sabotaj için de, herhalde bu adamı halk etmiş yüce yaratan. Hikmetinden sual olunmaz. O neylerse güzel eyler.

         Selamlarınla…    

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Tuncay Demir
    Tuncay Demir
    5.08.2011 14:40

    İmdat bey yorumlarınızı izlemekteyiz Bolu bu seçimlerde farklı düşünmeli hizmet istemeli yapabilecekleri Ankaraya göndermeli yapamayanlara yol vermemeli benim idealim 1+1+1 olmalı o zaman çalışanlar ile çalışmayanları ayırırız

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız