ÖFKE SANATININ NETİCESİ BUMU?

  • 27.03.2011 00:00

 

          Hatırlanacağı gibi; sayın başbakanımız, kendisinin; üslubunun çok öfkeli olduğu yönündeki eleştirileri cevaplarken; “öfke bir hitabet sanatıdır” diyerek cevap vermişti.

 

         Gerçekten de; ruhunda militaristçe duyguları barındıran milletlerin hatipleri, topluma attıkları nutuklarda, ne kadar kızgın ve öfkeli olurlarsa hitap ettikleri kitleleri, o kadar fazla  “gaza getirip” coşturmuşlardır. Bizim coğrafyadaki insanlarında dünyanın diğer yerlerindekilerden daha az militarist olduğu söylenemez, aksini söylemek mümkündür.

 

         2. dünya savaşı öncesi Avrupa da ki liderler, özellikle İtalya ve Almanya da; siyasilerin halka hitap ederken gösterdikleri öfkeler, belgesel filmleri izlerken bile, kitlelerin gösterdikleri coşku ve galeyan insanı ürkütüyor. Üstelik sadece Almanya ve İtalya da değil hemen her ülkede o günlerde durum aynı idi.

 

         Bu nutuklarda ki öfke, nutukçular tarafından yeterince kontrol edilmediğinden hem kendilerini hem de hitap ettikleri kitleleri öfkenin esiri ederek onların, dizginlenmesini güçleştirdi. Oysa öfke kontrol edilmeyince varacağı hedef şiddettir.

 

         Nitekim insanlık bu öfkeli politikacıların ve kitlelerin, kontrolsüz öfkelerinin bedelini; 50 milyon canla ödemek zorunda kalmıştı. Tarihteki her savaşta öfkenin de azımsanmayacak derecede rolü olduğu bilinmektedir. Çünkü öfke, kini “rahminde” besleyen ana gibidir. Zamanı gelince doğumunu yapıp, kin ve nefreti doğurması, kaçınılmaz neticedir. “Ötekine” çeşitli nedenlerle öfkelenme, kinlenme insanlığa “gaz odası” armağan etti!!  Öfke öfkeyi, kin kini doğurdu. Netice İsrail gibi terörist devletler türetti.

 

         Sayın başbakan bu sözleri hangi duygularla söyledi? Bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da öfkenin mutlaka kontrol edilmesi gerektiğidir. Yine bildiğim kadarı ile bu konuda; Efendimiz (S.A.V) in kavli ve fiili sünnetleri mevcuttur. İsteyen bu konuyu kolayca araştırıp, bulup, ayrıntılı bilgiyi, rahatlıkla edinebilirler.

 

         Esasen milletimizde, peygamberimizi örnek alıp, onun yolundan giderek, bu konuyu iyice içselleştirdiği için; öfke ve öfke kontrolü ile ilgili çok vecize ve atasözüne, hatta davranış kalıplarına sahiptir.

 

        Bunları sıralayacak değilim, zaten hepinizce malumdur. Ancak bu senede her seneki gibi kutlanması problem olan; nevruz bayramı dolayısı ile bazı siyasilerin, öfkeleri boylarını ve ebatlarını aştığı için kontrolden çıkıp, işi zorbaca polis tokatlamaya kadar vardırdıklarını maalesef, seyretmek zorunda kaldık. 

 

         Siyasetçi, üstelik bayan bir siyasetçi; “öfkelendim” mazeretinin arkasına sığınarak, kendi gibi “ezilen bölgenin!!!” insanı olan erkek polis amirine tokadı yapıştırdı. Olayı izlediğim anda; ne yalan söyleyeyim tokadı kendi suratımda hissettim. Ve fena halde öfkelendim. Televizyondan bile, öfke bana sirayet etti. Eğer orada olsaydım, etkilenmem herhalde daha fazla olurdu. Bir kez daha anladım ki; “öfkeyle kalkan zararla otururmuş”.

 

         Yalnız benim anlamadığım bir şey var. Bugüne kadar kamu görevi yapan bir insan olarak, her gün öfke ve stresin, her türünü ve çeşidini yaşamış olan ben, yaşayarak öğrenmiştim ki; Eğer bir insan gerçekten öfkesinin esiri olarak bir fiil işlemişse; öfkesi geçince, yaptığının pişmanlığını hisseder. Yaptığını telafi etmenin yolunu arar. Eğer bunu yapmıyorsa; bu bayan yaptığını, öfkesinin değil kininin eseri olarak mı yapmıştır?

 

         Yaptığına öfkesini bahane ederek, kinle “tasarlayarak” mı bu işi yapmıştır? 35 sene suçluları gözleyerek onların psikolojisini anlamaya çalışmış olan bir insan olarak edindiğim kanaatim bu işin bir tasarlama olduğudur.

 

         Sayın bayan vekil de yaptığından pişmanlık duyup hiç olmazsa, kuru bir özür beyan edeceğine, ipe-sapa gelmez beyanlarda bulunuyor. Buda bu muhteremlerin!! Gurup olarak bu hareketleri tasarlayarak yapıp, milletin ve kamu görevlilerinin sabırlarını denediklerini gösterir. Bu kadar plan sağlığa; özellikle ruh sağlığına zararlıdır.

 

         Bu olayda tokada maruz kalan görevli sağduyulu mu davranmıştır? Yoksa karşılık verme fırsatı mı bulamamıştır? Bana göre; kolluk kuvveti olarak bu sabrı göstermek mecburiyetinde değildi. Yasalar ve kamu düzenini bir kenara bırakıp, aynı tepkiyi verebilirdi.  Bu sabrı tamamen bunu beklemediği için gösterdiği anlaşılıyor. Gene de helal olsun. Gerçek kahraman nefsini ve öfkesini yenendir. Bu hanım vekil ve onun gibilerin tuzağına düşüp, onların istedikleri ve umdukları şekilde davranmaması, gerçekten iyi olmuştur. Ve birçok planı daha başında bozmuştur.

 

         Ama bilinmelidir ki; “her zaman papaz pilav yemez”. Başka birine, başka bir zaman aynı öfkeyi kusarsanız, oda “Allah yarattı demez” sizinkinden, daha kuvvetli bir tokat aşk eder. Ve toplum da, onu suçlayamaz. Sadece alkışlar. Böylece; atasözünde dendiği gibi, “öfkeyle kalkan zararla oturmuş”  olur. O zaman sizi Avrupalı dostlarınız bile; savunacak yasal ve ahlaki dayanağı bulamazlar.

 

         Selamlarımla…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız