- 28.02.2011 00:00
Bir yıldız kaydı.
Mazlumlar ve mustazaflar ağlasın, Kudüs ağlasın, Filistin ağlasın, Keşmir, Bosna, dünyanın ezilen Müslümanları ağlasın.
Yeni bir umut için kıyama duran Müslümanlar ağlasın, Tunuslular, Mısırlılar, Libyalılar ağlasın.
Ama hepsinden çok ülkesinde “parya” olan Anadolu’nun fakır düşkün, imanlı insanları ağlasın.
Yazmak zor. Hele benim gibi amatör ve acemi birisi için; dudakları titrerken, boğazına hıçkırık düğümlenmişken yazmak gerçekten zor.
Onu anlatmaya değil benim gibi aceminin, onu gerçekten tanıyan kalem ehlinin dahi yazmaya gücünün yeteceğini sanmıyorum.
Küdüsün derdiyle dertlenip, onun için darbelere maruz kaldığını nasıl anlatayım?
Bosna için uğradığın iftiralara göğüs gererek, her türlü aşağılanma dâhil her şeyi göze almanı, asrımızın bilge kralına desteğini nasıl anlatabilirim ki?
Ömrünün yarısını ilim tahsili, diğer yarısını, siyasi işkencelere maruz kalarak yaşadığını nasıl yazabilirim?
Siyasi hayatının başlangıcından, göçtüğü yıla kadar hemen her zaman elinden tutukları tarafından terk edilmişliğini nasıl yazayım?
Kendisinin siyaset sahnesinde var ettikleri tarafından “âdeme mahkûm” edilmesini, yok sayılmasını yazmaya benim gücüm nasıl yetsin?
Herkes onun davasına bağlılığını kırıp, yaptıklarına pişman etmek için her türlü çile ve eziyeti ona reva görürken; davası için asla tavize yanaşmadığını nasıl anlatayım.
Fakir emekçilerin hakkını savunmak üzere kurulduğu söylenen sendika ağalarına; “neden daha çok istemiyorsunuz” diye çıkışacak kadar emek dostu olmanı gizlemek için elinden gelen her türlü yalanı uyduranları nasıl yazayım.
Yaptıklarınla bilgi ve becerinle millet sevginle hesap sorma makamında olman gerekirken “savunan adam” durumuna düşürülmeni, ömrünü bir “mücrim” gibi tamamlamanı yazmaya gücüm yetmez. Aklım almaz. Bu tersine durumu kim kime nasıl izah edebilir ki, bunu yazmaya benim gücüm yetsin.
İlk girdiğin hükümette uzun zamandan beri bir karış toprak kazanamayan devlete gayretinle kazandırdığın zaferin hırsızlanmasına aldırmayacak kadar geniş ufuklu oluşunu, sahte kahramanları bile ifşa etmeye tenezzül etmeyişini, bu alçak gönüllülüğünü, nasıl yazayım?
Devletin malını ve parasını faiz yoluyla çalan haydutların önünü kestiğin, İslam birliğini savunduğun için darbelere maruz kalmanı kim anlar ki, ben bunu nasıl yazayım?
Uzmanlar dünyayı ve bölgeyi konuşurken senden söz etmeden konuşmaları mümkün değilken; seni anmadan olayları anlamak ve anlatmak, mümkün değilken ben seni nasıl yazabileyim?
Anadolu’nun imanlı insanları; vatandaşı bulunduğu devletin dairelerine ayakları titreyerek giderlerken, senin onlara bu kapıları ardına kadar açmanı, onları buraların gerçek sahibi yapmanı ben nasıl anlatayım?
Evet, hocam seni anlatmaya benim ne gücüm ne takatim yetmez. Benim gücüm ancak seni hiç unutmamaya yeter. Ömrüm oldukça seni unutmayacağım. Allaha her yönelişimde dar-ı bekada sana komşu olma umuduyla ellerimi açacağım. Ruhun şad olsun. Makamın cennet, mücahitler yoldaşın olsun, mücahit hocam.
Selamlarımla…
Yorum Yap