ŞAH TEKBİRLERLE; MÜBAREK DUALARLA YIKILDI

          Allaha sonsuz hamd-ü senalar olsun ki; ömrümün gençlik çağında ülkemizin hemen yanı başındaki Müslümanlar; kendilerine zulmün en emsalsizini tatbik eden ve bunun içinde arkasını en büyük süper güce dayandıran, neredeyse herkesin yıkılmaz dediği, ŞAH zaliminin TEKBİR ler le yıkıldığı mucizesini görmeyi bana ve benim kuşağıma gösterdi. Böylece; hiçbir silahı olmasa bile İslam’ı nefsinde yaşayan bir Müslüman’ın imanının en büyük silah olduğu bilincine ulaşmamıza, kendimize güvenimizin gelişmesine sebep oldu.

         Yine yüce Yaradan’a şükrederim ki; ömrümüzün orta yaşı geçen bu döneminde; ülkesindeki mazlumlara, memleketinin müşrik dönemlerindeki firavunları aratacak derecede zulmeden günümüz firavunu, Mübarek’i günümüz mazlum Müslümanlarını DUA ları yerle bir ederek yine bir mucizeye bizleri şahit kıldı.

         1978 yılı yaz aylarında; hatırlayabildiğim kadarıyla İranlı mazlum Müslümanlar, gündüzleri kendilerini şahın silahlı kuvvetleri önüne atarak adeta koşar adım şehadete giderken, geceleri de; başta Tahran olmak üzere şehirlerde damlara çıkarak sabaha kadar tekbir getirerek, Şahın ve bağlılarının kalplerine korku salıp onları psikolojik olarak alt etmenin yolunu bulmuşlardı. Yani kısacası tek silahları imanları olan mazlumlar; Allahın büyüklüğüne güvenle, kendilerine güvenlerini takviye ederek başarıya uzandılar. 

         Koskoca dünya gücünü arkasına alıp, her türlü modern silahlarla donatılmış bir ordunun, elinde çakı bıçağı bile olmayan insanlar tarafından devrilmesi mucize değil de, nedir?

         Son bir ay içerisinde; mısırlı Müslümanların yaşadığı olaylarda, geçmişte İran da yaşananlardan farklı değil. Orada da; mazlum Müslümanlar, ellerinde hiçbir silahları olmadan kendilerini zalim firavun’un polislerine karşı siper etmişler. Onları canları pahasına püskürttükten sora tek güvenceleri olan Yaradanlarına sığınıp, kavli ve fiili dua etmeye başlamışlar. Fiili dua olarak; milyonlar oluşturup, meydanlara toplanmış, cemaatle namazlar kılmışlar. Kavli olarak ta; kendilerine namaz kıldıran imamların saatlerce, hatta günlerce süren dualarına iştirak ederek ÂMİN nidalarıyla firavun ve yandaşlarının kalbine korku salmışlardır.

         Dua eden imamların duaları bazen o kadar uzun sürüyordu ki; imam artık dayanamayıp bayılıyor. Yerine bir başka imam geçerek duaya başlıyormuş.

         Firavun Mübarek’in gitmeden bir gün önceki açıklamasında; kendisinin istifa etmeyeceğini sadece yetkilerini devredeceğini açıladığında; meydanı dolduran mazlumlar ye’se kapıldığında; o sırada dua eden imam efendi, meyus olmamalarını, firavunun, müminlerin duaları sayesinde çok kısa zamanda gideceğini oradakilere müjdelemiştir. Hemen ertesi günde hiç beklenmiyorken, Mübarek istifa edeceğini açıklamıştır. Buna mucize değil de ne denir?

         Ömrümün gençlik ve orta yaş (hatta ihtiyar) döneminde bana ve tüm müminlere bu mucize kabilinden kıyamları izleme imkânı veren ve göğsümü kabartan, her iki kıyamın; başta şehitleri ve gazileri olmak üzere tüm mücahit kardeşlerimi şükranlarımla selamlıyorum.

         Onlar başardıkları bu zor işle; tüm ümmete örnek oldular. Tüm dünyaya azmin ve imanın deviremeyeceği hiç bir tağut, nemrut, tiran, şah ve zalimin olmayacağını gösterdiler.

         Müslümanların, eğer inançlarını yaşayıp; bihakkın, Allaha teslim olurlarsa, imanlarına güvenirlerse, hiçbir silaha gerek duymadan hakkı hâkim kılabilecek donanıma sahip olduklarını cümle âleme gösterirler ve gösterdiler. Bu güvenle, bundan sonra zulümlerine devam edecek tüm zalimlere çok önemli bir ders verdiler. Onları tüm kalbi duygularımla, tebrik ediyorum.

         Selamlarımla….