SEÇİME DOĞRU SİYASETİ DİZAYN ETME ..

  • 23.01.2011 00:00

         SEÇİME DOĞRU SİYASETİ DİZAYN ETME SENARYOLARI

 

 

           Haziran 2011 tarihinde yapılacak olan, genel seçimler öncesi toplum mühendisleri gene iş başında.

 

         Onlarca gazete, dergi, televizyon sahibi, Aydın Doğan elindeki bu yayın organlarını satılığa çıkarmıştı. Çok da cazip fiyat teklifleri aldığı söylenmesine; bugünlerde satış işlemlerinin gerçekleşmesinin beklenmesine rağmen birden bire bu satışlardan vazgeçtiği yazılıp çizilmeye başlandı.

 

         Her gün dünya ve ülkemiz gündemini; kendi gurubuna haksızlık yapıldığı vaveylasıyla yeri göğü inleten bu muhterem neden bu satışlardan vazgeçti. Gurubuna kasten ve hukuksuz olarak kontrol yapılıp, haksız yere vergi cezalarının yazıldığı iddiasını yargıya taşıyıp, onca koruma ve kayırmalara rağmen yargıdan aradığını bulamayan bir gurup için cazip fiyat tekliflerini hangi sebep reddettirmiştir?

 

         Siyaset kulislerinde dile getirilen ve basına yansıyan haberler de; bu muhteremin eski ve müzmin huyunun depreştiği anlaşılıyor. Nasıl depreşmesin geçmişte yaşadığı o mutlu ve kutlu günlerde, sanki gazete patronu değil de hükümetlere emir yağdıran kral bir pozisyonu vardı. Başbakanları tayin ettirir, onları evinde pijamalarıyla karşılar, öylece basına poz vererek gücü konusunda topluma mesaj verirdi.

 

         Bakanları muhatap almazdı. Bakanlarla bir işi olduğunda genel yayın müdürüne emir verir, oda bakanlara küfreder, işlerini yaptırırdı.

 

         Eğer aksilik edip de, kendisine mesafe koymaya kalkan veya rakip basın gurubuna yakın gözüken bir başbakan olursa onu alaşağı etmek için, darbeler planlar veya planlanmış olanlara destek vererek siyaseti ve siyasetçiyi terbiye ederdi. Edemediklerini kapattırır, yetmezse içlerine fitne sokarak böler, bir bölümünü “yenilikçi” diye desteklerdi. Ama oluşumuna yoğun yayın desteği verdiği parti iktidar olunca “nankörlük” etti.

 

         Batıyla beraber kotarıp milletin önüne bir “yenilikçi proje” olarak koyduğu bu parti, çizmeyi aşarak kendi “basınını” oluşturup okyanus ötesinin desteğini alınca; hem kendisini hem de yerleşik yapıyı sallamamaya kalktı.

 

         Bu yapı değişmeliydi. Derhal yeni seçim ittifakları, yeni koalisyonlar düşünülmeliydi. Hem de hemen, onun için belki hiç satışa gerek kalmadan “hısım akrabayı” da kullanarak siyaset yeniden yapılandırılıp eski mutlu günlere dönülebilirdi.

 

         Bunun  için bir “bacanak” bulunup eskiden mensup olduğu, fikri hareket ile seçim işbirliği yapabileceği bir partiye genel başkan yapılıp, bu parti parlatılarak, eskiden beri “yerleşik düzenin” yılmaz savunucusu olan daha yenilerde “şekil verilmiş” bir partide desteklenerek bunlara bir koalisyon kurdurulabilir. Buda, son zamanlarda, bu iktidardan “el-aman” diyen ve küresel güçlerin desteğini kaybetmiş bulunan “oligarşinin” de işine gelirdi.

 

 

         Yapılmak istenen, hatta yapılmaya başlanan budur. Yalnız bu planın bazı açmazları var. Bunu anlaşılan iyi hesaplayamamışlar.  Bu gurubun eski genel yayın yönetmenini de itiraf ettiği gibi; daha önce kimi destekledilerse o seçimi kazanamadı. Halk her fırsatta inancına hakaret eden bu gurubun yönlendirmelerine itibar etmedi. Bunu bir istisnası var. Oda mevcut iktidarı, çaktırmadan, el altından, 2002 seçimlerinde desteklemiş başarılı olmuşlardı. Bunun sebebi, desteğin “gizli destek” olması, hem de küresel güçlerin desteği ile birleşmiş olmasıydı. Acaba başarı bundan mı kaynaklanıyordu?  Veya bu plan içinde, küresel güçler yine destek sözümü verdi? Bunu bilmiyoruz.

 

 

         Bildiğimiz bir şey var. Gerek CHP, gerek MHP içindeki bazı klikler, seçim sonrası birbirleriyle koalisyon kurabileceklerini reddetmiyorlar. Hatta her iki tarafın etkili ve yetkili isimleri bazen bunu dillendiriyorlar.

 

         Gelin görün ki; bu plan eğer uygulanıp, DP-MHP ve CHP-BDP seçim ittifakı yaparlarsa, Ak parti, yeniden ve daha güçlü bir şekilde gelebilir. Çünkü 1999 da benzeri bir koalisyon kurulmuş, bunun ceremesini MHP meclis dışında kalarak çekmişti. Devlet Bahçeli; tıpkı 1999 da DYP ve FP ye “dinlensinler”, dediği gibi daha şimdiden “AKP’nin dinlenmeye ihtiyacı var, yoruldu” demeye başladı.

 

         Ak parti iktidarı; bu, insanların inancına söverek onlara şekil vereceğine inanan basın ile tek dertleri mevcut adaletsiz ve tepeden inmeci yapıyı savunan muhalefet partileri olduğu müddetçe “sittin sene” iktidarını sürdürür.

 

         Eğer milli görüş güçlenip alternatif olmazsa; daha uzun seneler, yargıyla inatlaşarak, başörtüsü, inanç hürriyeti gibi konularda, yasal tedbir almayarak; “ben gelmezsem bunlar size nefes aldırmaz” diye tehdit ederek oylarımızı almaya devam eder. Muhalefet gerçekten iktidara gelmek istiyorsa; halkı bu sıkıntılardan kurtaracağını inandırıcı bir şekilde ortaya koymalıdır.

 

         Ama bizim muhalefet, “halkın gündemi bu değil, işsizlik yoksulluk ve yolsuzluktur.” Başörtüsü çokta halkın önceliği sayılmaz diye yönlendirmelere kanarsa, gene aynı akıbete uğrar. Son 20 yıldır başörtüsünü görmezden gelen hiçbir parti iktidar olamadı.

 

         Kim ne derse desin, 8 senedir, bir yolunun bulup başörtüsünü ve benzeri özgürlük konularını, yasal güvenceye bağlamasının altında bu hesabın yattığını artık herkesin anlaması lazım. Selamlarımla…       

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız