ALEVİ KARDEŞLERİMİZ NE İSTİYOR?

  • 15.10.2010 00:00

                Son zamanlarda basın ve yayın organlarında Alevi kardeşlerimizle ilgili lehte ve aleyhte haberlere sıkça rastlanmaktadır.

 Peşinen ifade edeyim ki; bendeniz alevi değilim. Ve dini eğitim aldım. Bu sıfatımla diyorum ki; alevi kardeşlerimizin taleplerinin önemli bir kısmını haklı görüyorum. Bu taleplerden bazıları şöyle:

 

  • Din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılması;
  • Cem evlerine ibadet hane statüsü verilmesi;
  • Alevilerin ibadet hanelerine, din adamlarına Sünnilere yapıldığı kadar bütçeden mali destek yapılması;
  •  Alevilerle ilgili, topluma yerleşmiş yanlış imaj ve algıların değişmesi için destek sağlanması;

                 Buna benzer daha sayılabilecek bir sürü talepleri dile getirmekte, bunu için zaman zaman toplantı ve gösteriler yapmaktadırlar.  Son olarak geçen hafta Ankara da oturma eylemi yaparak: Zorunlu din derslerinin kaldırılmasını talep ettiler. Çünkü onlara göre; çocuklarına Sünni inancın bilgileri öğretiliyor. Kendileri ise çocuklarını alevi inancına göre yetiştirmek istiyorlar. Haklarıdır. Bu talepleri karşılanmalıdır. Her ne kadar alevi kardeşlerimizin iddia ettiği mahiyette yargı kararı yoksa da, gerek AİHM ve gerekse Danıştay zorunlu din dersinin kalkması değil, programının iyileştirme kararı verse de. Yinede bundan rahatsız olanlara kulak verilmelidir.

                Oysa başta sayın bakan Faruk Çelik olmak üzere bir kısım ilahiyatçılar “din dersinden ne istiyorsunuz” tarzında söylemlerle aba altında sopa gösterme kıvamına gelmişlerdir. Bu durum tehlikeli ve ayıptır. Kimsenin dinden din dersinden bir şey istediği yoktur. Ama herkesin dinine imanına din dersine kılık kıyafetine, yediğine içtiğine neden yemediğine, neden içmediğine!!!   karışan devletten istediği vardır. Demokrasilerde bu istekler sorgusuz sualsiz karşılanır.  

                Cem evlerinin, “ibadethane” statüsü verilerek buralar için, diğer ibadet hanelere sağlanan maddi ve manevi desteğin buralara da sağlanmasını istemektedirler. Haklıdırlar. Bu talebe “İslam’ın ibadethaneleri camiler ve mescitlerdir.”gibi bir mazeretin arkasına saklanılmamalıdır. Çünkü Alevilerin camilerle hiçbir alıp vereceği veya sorunu yoktur. İsteyen aleviler camiye de gitmektedirler. Cem evi de istemektedirler. Kendileri“bizim ibadethanemiz cem evidir” diyorlarsa bunun aksini söylemek kimsenin hakkı değildir. Cem evleri aslında yeni oluşmuş ve ihtiyaçlardan doğmuştur. Tekkeler, dergâhlar, kapatılmadan önce bu ihtiyaç Bektaşi dergâhlarında karşılanırken bu süreçten sonra özellikle kente göç eden aleviler, şehirlerde cem evlerini kurarak, ibadet ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştılar. En kestirme çözüm; Bektaşi dergâhlarının kapısına vurulan kilidi, yeni bir yasa ile çözüp; esasen vakıf müessesesi olan bu kurumları gerçek sahiplerine yani Alevilere vermektir.

                Diğer bir istekleri ise; toplumda, alevilerle ilgili yanlış kanaat ve inançların yaygın olduğu, bu durumun kendilerini rencide ettiğidir. Yerden göğe kadar haklıdırlar.

                Son günlerde özel televizyon kanallarından birisinde yayınlanan şov da, aleviler yine rencide edilmişler. Ve onların “mum söndü” yaptıkları ima edilmiştir. Bu durum ilk değildir. Benzer bir çirkinlik yine aynı kanalda aynı kafa yapısına sahip başka bir şovmen tarafından sergilenmişti. Bu durum tesadüf mü dür? yoksa kaşımamıdır? Şimdilik meçhul.

                Hükümetin bu konularda ki çekingen tavrı hoş değil. Bu insanların da tüm vatandaşlar gibi hakları vardır. Devlet hiçbir vatandaşının inancını ve inanç kaynaklarını sorgulayamaz. Böyle bir hakkı yoktur. Tabir caizse yargı nasıl yerindelik kararı veremezse idarede insanların inançlarını ve bu inançların teoriğini ve pratiğini sorgulayamaz. İnsanlar nasıl istiyorlarsa öyle inanırlar. İnançlarının gereğini de kendi bildikleri gibi yaparlar veya yapmazlar.  Devlete düşen buna saygı duymak ve yaşanmasının önündeki engelleri kaldırmaktır.

               Din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Din dersi aldırmak isteyen çocukların velileri istiyorlarsa; bu dersler, isteğe bağlı verilmelidir. Hatta isteyene Kuran dersi ve diğer dini derslerin eğitimi ( sadece öğretimi değil) verilmelidir. Bunların devlet eliyle verilmesi de gerekmez. Dini guruplar ve cemaatler verebilmelidir. Devlet her inanç gurubunun bu konudaki taleplerine kulak vermelidir. Buna Alevilerde dâhil.

              Alevilere dair aslı astarı olmayan söylentilere gelince; bu konudaki yaygın söylentileri gidermek devletin olduğu kadar Alevilerin de görevidir. Mesele “mum söndü” söylentisinin aslını anlatmalıdırlar. Bu durumun iddia edildiği gibi ahlak dışı bir amaçla yapılmadığını aksine cem ayinlerini özellikle 1930-1940 larda devletten gizli ve geceleri yaptıklarından; devlet görevlilerinin baskınından korunmak için,

 İbadet yapılan yerdeki ışıkların söndürülüp tedbir alındığı, bu rivayetin aslının bu olduğu açıklanmalıdır. Ama bu konu da alevi önderleri tarafından bugüne kadar, hiçbir bilgi verilmedi. Oysa bu onların da görevidir.

Selamlarımla…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız