Bizim haber portal’ında; (Biz bolulular.com)  haberi görünce hafızam beni yıllar öncesine aldı,gitti.

         O zamanlar; bölücü teşkilat henüz cezaevlerine alışkın değildi. Cezaevine gelenler de genellikle okuma yazma bilmeyen ve teröristlere yardım ve yataklık etmek suçundan gelen köylülerdi. Hatta PKK nin siyasal yapısına rağmen cezaevinde alışkanlıklarını devam ettirerek, bir süre namazlarını da kılarlardı.

Belli bir zaman geçip, özellikle; Türk sol örgütleri ile iletişime geçince o zaman yardım ettikleri bölücü örgütün Marksist ideolojisinde namaz olmayacağını öğrenip namazı terk ederlerdi.

         Yani devlet gerekli kadrolar ve eğitim proğramları oluşturup bu insanları eğitmeye çalışacağına özellikle 1991- 2003 yıları arasında cezaevlerinde 1991 öncesi, var olan çeşitli dini, tarihi ve kültürel dersleri kaldırarak. Bu insanları eğitimsiz bırakarak örgütlerin ekmeğine bilmeden yağ sürer duruma düşmüştür. Cahil olarak kurumlara cezalarını çekmek üzere gelenler, örgüt eğitiminden geçerek çıkmışlardır.1996 yılında devrin Adalet Bakanı din dersleri koymak isteyince yer yerinden oynamıştı. “Nasıl olur? Bunlar cezaevlerinden başlayarak şeriat getirecek”. Diye (bir kısım medya) yırtınmıştı. Allahtan 2000 yılında devlet olayı kavrayarak, işin en kolayını seçip örgüt üyelerine tecrit uygulayarak durumu bir nebze gidermeye çalışmıştır.

         Fakat yapılması gerekeni yapmak yerine kangren olan soruna geçici bir pansuman uygulamıştır. Çünkü bana göre getirilen F tipi uygulaması kalıcı ve insani ya da insan eğitimine ve sosyalleştirilmesine uygun bir çözüm değildir. Ama bu yazımızın konusu bu değil ilerde ayrıca bu konudaki fikirlerimi paylaşmayı umuyorum.

          İşte bu bölücülerin ve ailelerinin hayatlarını kolaylaştırmak onlara maddi ve moral destek sağlamak ve daha da önemlisi içerdekilerle dışarıdaki teröristlerin haberleşme kanallarını oluşturmak ve çeşitlendirmek için çalışan TAYAD; Türk solu tarafından 1980 lerin başında kurulmuş bir örgüttür. Tıpkı insan hakları örgütü gibi, ama daha sonra Türk solunun gerek cezaevlerinde gerekse dışarıda etkinliği azalınca bu örgütlerin tamamı bölücülerin kontrolüne geçti.( Bunu istisnası Mazlum-der dir. Bu teşkilat halen Müslümanların kontrolün dedir.)

          TAYAD ın destekçilerine baktığımızda; en büyük destekçileri Türk tabipler birliği, KESK e bağlı sendikalar, T.M.M. Birliği gibi genelde Marksist ideolojiyi savunan örgütlerdir.

          Bu örgütlerin varlığı bu suçlular için hayati öneme haizdir. Çünkü kendisi içeriye düşen örgüt elemanlarına ve yakınlarına TAYAD bakar. Onlarla ilgilenir. Böylece PKK nın daha kolay eleman temin etmesinin önündeki engelleri kaldırır.

Ama her nedense devlet bir türlü akledip bunlarla mücadeleye yanaşmaz.

          Oysa 28 Şubat sürecinde siyasal görüş ve ya suç ayrımı yapmadan bütün mahkûmlara ve ailelerini yardım maksadı ile kurulan ve kurulmasında benimde katkım olan Vahdet vakfının yöneticilerini tutuklayarak yargıladılar. Neticede berat ettiler ama “kader Kurbanı” diyebileceğimiz adi suçlardan tutuklu devletle bir alıp vereceği olmayana yardımı devlet cezalandırırken TAYAD cılar hep devlete meydan okumaya devam etti.

           Cezaevlerinde ölümcül hastalığa yakalanan (adli !) suç işlemiş hiçbir tutuklu ile tabipler birliği ilgilenmezken teröristler, açlık grevi yaptıklarında T.T.B hekimleri gece gündüz gönüllü nöbet tutarlardı. Özellikle Ankara da, İstanbul da

           TAYAD üyeleri de devletin kendilerine tanıdığı bu toleransı alabildiğince istismardan kaçınmıyorlar. Her türlü tahriki de yapıyorlar. İstiyorlar ki halk galeyana gelsin, olaylar büyüsün, örgüt patronlarından aferin alsınlar. Bolu’yu seçmelerinin sebebi de galiba, örgüt patronlarından bazılarının Bolu F tipi Ceza infaz kurumunda kalmaları.

          Aslında bunlarla ilgili haber ve yorumlar bunların işine gelir. Bulara verilecek en iyi karşılık bunların tahriklerine kapılmamak ve kale almamaktır.

           Bence Bolu emniyeti olayı iyi idare etmiş. Ulusal bazda Bolu dan seslerini duyurmalarının önüne geçmiştir. Selamlarımla..