HANEFİ AVCI NEYAPMAK İSTİYOR?

  • 13.09.2010 00:00

                Emniyet eski istihbarat dairesi başkan yardımcısı ve Eskişehir emniyet müdürü Hanefi Avcı yazdığı kitapla gündemde. “haliçte yaşayan simonlar, dün devlet, bugün cemaat” adlı kitabi aldırıp, olabildiğince dikkatlice okumaya çalıştım

                İlk başta şunu belirtmeliyim ki; kitap bütün noksanlıklarına ve yazarının bazı konuları göz ardı etmesine ve bazı konuları da gereğinden fazla abartmasına rağmen gene de bu haliyle bile, bana göre tarihe önemli bir not düşmüştür.

                Kitabın zamanlaması dikkat çekici geldi. Neden daha önce, ya da daha sonra değil de? Tam şimdi. Halkoylamasına günler kala. Yoksa halk oylamasını olumsuz yönde etkilemek için “iyi saatte olsunlar” devreye mi girdi? Yahut Akparti

Artık önemli bir güç haline gelen cemaatle ilgili yapmayı düşündüğü operasyonun ilk adımını mı atıyor?

                Ne ise ne, önemli olan yazılmış ve yayınlanmış olması; kitap görebildiğim kadarı ile olayları tam bir polis mantığı ile işlemiş, olaylar tespit edilerek herhangi bir değerlendirme yapılmadan yazıldığı için olaylara uzak okuyucuların kavramasını ve verilmek istenen mesajın mahiyetini anlamakta zorlanacağı şekilde oluşturulmuş. Bu da sokaktaki insanın olayı anlaması, hedefinden çok, karar alıcıların kararlarını etkilemeyi amaçlayan bir kurgu kurmuşa benziyor.

                Kitabın reklamını duyunca içindekileri aşağı-yukarı tahmin etmiştim. Okuyunca da tahminimin doğru olduğunu gördüm.

                Birinci bölümü tahmin edileceği gibi derin devletin ya da kurulu düzenin eleştirisine ayrılmış. Bu bölümde 1960’dan beri kurulu, askeri vesayet düzeni ile buna destek veren, yabancı ve yerli vesayet savunucuları, bunların yaptıklarını çarpıcı bir şekilde ortaya koymuş.

                Yine aynı bölümde kendisinin de fatura ödemek pahasına mücadele ettiği 28 Şubat sürecine ilişkin enteresan hatıralarını ve çektiği sıkıntıları anlatmış. Ama benimde içinden ve bedel ödeyerek yaşadığım bu sürçte; cemaati de sürecin mağduru gibi göstermiş. Oysaki cılız bazı soruşturmalar ve göstermelik bir dava dışında önemli bir mağduriyet yaşanmadığını, bununda bedelinin cemaat tarafından ilk seçimlerde Ecevit’e ödendiği; biliniyor. O dönemde bırakın sürecin içinde olanları, gazete okuyanlar bile cemaat önderinin sürece verdiği açık desteği hatırlayacaklardır. Bu konuda neden böyle bir körlüğe girdiğini anlayamadım.

                 Kitabın, 2. bölümünde ise cemaatin yapısı ile devletteki hâkimiyetine ve operasyonlarına yer verilmiş. Devlet içindeki cemaat yapılanmasın, anlatırken; Cemaatin köklü devlet kurumlarını ele geçirme mücadelesi verirken, bir taraftan da milli görüşçülerle mücadelesine değinmiş. Anlattığına göre özellikle emniyet teşkilatında milli görüşçü olarak bilinen 2 genel müdür yardımcısı ile Ankara ve Sakarya emniyet müdürlerine karşı yapılan operasyonları anlatıyor.

                 Adalet teşkilatına yönelik cemaat operasyonunu çok isabetle çözmüş, olduğunu, teşkilatın içerisinde bulunmuş ve bazı olaylara bizzat tanık olmuş biri olarak doğrulayabilirim. Birçok kamu görevlisine, akla hayale gelmedik tuzaklar kurulduğunu. İftira atıldığını yaşadık. Bilenler bilecektir. Bundan 5yıl kadar öce ilimizde görev yapan Vali yardımcısı vardı. Sakarya ya atanmıştı. Onun da aynı tuzak ve iftira kampanyası ile bertaraf edildiğini birinci ağızdan öğrenmiş ve çok şaşırdığımı, o günlerde yakın dostlarımla paylaşmıştım.

                Yazarın görebildiğim bir eksiği ya da görmediğini düşündüğüm şeyde; Cemaatin, dış desteğine hiç değinmemiş. Kitabı okuyanlar, sanki cemaat bu toplumun kendi dinamiklerinin eseri imiş gibi görebilirler. Oya, herkes biliyor ki; dışarıdan önemli bir destek görüyor. Bu yapılanma ancak çok mahir ajanların yapabileceği, kurgulayabileceği bir yapı izlenimi vermektedir. Bütün bunları bir medrese hocasının planlaması mümkün değildir. Yazar da yapılan operasyonların, çok profesyonelce olduğunu, değme casusluk teşkilatlarına parmak ısırtacak ustalıkla yapıldığını anlatmasına rağmen dış destekten hiç söz etmiyor. Bu konu ya unutuldu. Veya söz etmekten çekinildi. Belki de sadece cemaat hedef alınarak cephe küçültmek istendi. Dış güçlerle uğraşmak istenmedi. Kim bilir?

              Ne olursa olsun yapılan önemli ve ilk kez bu derece açık bir karşı koyuş yaşanıyor. Bundan sonra top hükümette; ya gösterilen delillere göre cemaate dur, demek için gerekeni yapacak ve halkın büyük teveccühünü kazanacak, ya da cemaat hükümeti ve Erdoğan’ı tüketip ABD ve Musevilerin insafına terk edecek. Zaten bu “zinde güçler”, hükümete diş bileyip duruyor.  Üstelik konjöktür müsait olamadığı için hükümeti vesayet altına alamayan, iç dinamiklerde böyle bir fırsat kolluyor. Selamlarımla…              

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız