FETÖ NEDEN ÇIKTI?

  • 26.09.2016 00:00


        FETÖ ve benzeri vesayet odakları neden çıktı? Bunlara devletin içindeki bazı bürokratik yapılar ve siyasiler neden müsaade etti? daha da önemlisi halk bu yapının gelişmesine ve devlet içinde yuvalanmasına neden engel olmak yerine aksine destek oldu?

     Bana göre cevaplanması can sıkıcı, aynı zamanda can alıcı olan bu soruları samimiyetle ve doğru olarak cevaplandırırsak hiç olmazsa gereken tedbirleri alıp, bundan böyle emsal yapıların devlet içinde yapılanmasının önüne geçme imkanına sahip olacağız. Eğer yine devleti halkın devleti, adaleti, hakkın adaleti, orduyu, Nato’nun değil milletin ordusu yapmazsak bu millet bu kurumları kendi kurumları yapmak için kurumların içine sızmalara kulak asmayacak, aksine onlara yardım için bir sakınca görmeyecektir.

      Cumhuriyet kurulduğundan bugüne kadar kurumları devlet hep ideolojik amaçla yapılandırıldı. Adalet de, emniyet de, ordu da, eğitimde, milletin devleti yerine, devletin milleti olarak yapılandırıldı. Devlete en önemli yol haritası olarak da resmi ideoloji yani CHP programı verildi.

      15 Temmuz tarihine kadar ordu milletin değil devletin, yani resmi ideolojinin, CHP ordusu olma görevi verildi. Askeri yetkililer daha çok resmi ideolojiye düşman gördükleri dindarlara ve onların dini yaşayışlarına her fırsatta açıktan saldırdılar. Ülke Müslümanları milli bayramlarda hep sıkıntı ile haberleri seyretmek zorunda kaldılar. Çünkü bu kutlamalarda kürsüye çıkan omuzu kalabalıklar, cübbeli bürokratlar Müslümanların ya inançlarını, ya kıyafetlerini veya İslami eğitim kurumlarını hedef alarak ağız dolusu hakaretler ederlerdi.

      1960 dan bugüne kadar yapılan askeri darbe ve darbe girişimlerinin tamamı, resmi ideolojiyi tahkim etmek uğruna yapıldı. Çoğu zaman da “eğer resmi ideoloji yıkılacaksa varsın ülke de batsın, bu ideolojinin olmadığı bir devlet savunmaya değmez” noktasına gelmişti.

      Ordusu böyle de diğer kurumları farklımı idi? Her hükümet kuruluşunda resmi ideoloji savunucularının en önem verdikleri konu milli eğitim bakanlığına dindar bir siyasetçinin atanıp atanmadığı idi. Eğer es kaza Allaha inandığını açıkça söyleyen bir siyasetçi bu makama atanmışsa ordusu, yargısı, adalet ve basını ile resmi ideoloji savunucuları onun üzerine yüklenir, itibarsızlaştırmak, etkisizleştirmek için her şeyi yaparlardı.  (Vehbi Dinçerler, Tevfik İleri örnekleri..)

        Adalet kurumu da bundan farklı değildi. Her adli yıl açılışında laiklik mesajları adı altında ülkenin siyasetçilerine ayar vermek, inancına açıkça hakaret edip aşağılamak adet olmuştu. Benim çocukluğumda bir anayasa mahkemesi başkanı devletin radyosuna çıkıp, (haşa) “Allah yoktur Allah’ı insanlar yarattı” diyebilmiştir. Devlet bunu sorgulamak yerine kahraman ilan etmişti.

       Bu anlayıştaki insanların hakim olduğu adalette hak, hukuk önemsenmemiş, onun yerine rejimin korunması her şeyden önemli olmuştur. Bu sadece iddia değildir. Yargı mensupları üzerine geçtiğimiz yıllarda yapılan araştırmada, hakim savcıların %70 üzerindeki bir bölümü kendileri için adaletin değil rejimin selametinin önemli olduğunu söylemişlerdir.

     Devletin bütün kurumlarının önceliği, halkın refahı, güvenliği, mutlu yaşaması değil, resmi ideolojinin ayakta kalmasının daha önemli olduğu anlayışının hakim olması halk ile devlet arasına kapanmaz mesafeler koymuştur. Ana gövdeyi oluşturan dindar halka karşı başka mezhepler ve inançsız guruplar devletin sigortası ilan edilmiştir.

     Uzun yıllar devam eden bu zulümler sebebi ile halk devlete küsmüş kendisini düşman ilan eden bu rejimin yıkılması için yapılan faaliyetleri görmezden gelmiş, bazen de desteklemiştir. İşte FETÖ bu ortamda, yani “devlet millet kaynaşmasının” olmadığı bir ortamda gelişmiştir.

     Yeniden yapılanmanın konuşulduğu bu günlerde eğer eskiden olduğu gibi insanların inançlarını yok etmeye çalışan, resmi ideolojiyi tahkimi amaçlayan eski yapı devam ederse bu kadar şehit boşuna verilmiş olacak bizden sonra gelen nesillerde, geçmişte bizim kuşaklarınki gibi dillerinde “zalim devlet yıkılacak elbet” sloganını atmaya devam edeceklerdir.

      Oysa elimizde hazır yıkılmış, yer ile yeksan olmuş bu düzeni yeniden ihya etmek yerine her toplum kesiminin hakkını koruyan inançların önündeki tüm engelleri kaldıran, mümkünse  tüm insanları memnun eden rejimi, insanların kendi iradeleri ile belirlenmiş bir devlet yapısı oluşturmalıyız.

     Ama bu siyasi anlayışla bunun olacağına pek inanamıyorum, korkum odur ki; geçmişte inananlardan oy alıp resmi ideolojinin değirmenine su taşıyan liberal sağcı anlayışın iktidar partisini ele geçirip, bu fırsatı da “desinler” uğruna harcaması ile sonuçlanacak gibi. Kendilerine uzlaşmacı desinler diye inancını bir kenara bırakmanın, hesabının zor verileceği hesap gününü hatırlatmaktan başka bir şey yapamıyoruz.

      Selamlarımla... 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız