TSK DA ÇETECİLERİN ÖNÜNÜ KİM AÇTI?

  • 30.07.2016 00:00


        Son zamanlarda televizyonlarda hep bu konu tartışılıyor. Kimine göre TSK dan bunlar temizlenirken, Ak Parti iktidarı YAŞ toplantılarına şerh koymaya başlayınca bunlar ordudan atılmadığı için orduda hızla kadrolaştılar. Kimine göre de, orduya yapılan kumpas dolayısı ile bunların önü açıldı. Bazıları da askeri okullara girişte yapılan sınav sorularını çalarak sızdılar.

        Ancak benim bu konuda biraz daha farklı görüşlerimin olduğunu, 90lı yıllarda sohbet ettiğimiz dostlarımız bilir. Bu görüşlerimi o günlerde anlattığımda “yok daha neler?” diyerek yadırgadılar.

      Şimdi darbe girişiminden sonra bu konu yeniden gündeme geldiği için düşüncelerimi paylaşmak istedim. İstedim çünkü bu yapının planlarının şeytanın dahi aklına gelemeyecek karmaşıklıkta olduğunu anlatmak görevimizdir.

      Bu işin başlangıcı ABD ve Avrupa’nın komünizmin bitişi ile birlikte ülkemizdeki hakiki İslami yapıların yerine kendilerine bağlı sözde Müslümanları topluma hakim kılmak için içimize el atmaları ile oldu. İçimizde İslam’ı sadece iman, ibadet, ahlaktan ibaret gören, toplumsal hükümleri yoksayıp, onu Hristiyanlık gibi gösteren bir geleneği ve onun devamı olan bu fitne yuvasını bularak emirleri ve himayeleri altına aldılar.

     Özellikle daha önce orduya sızmış az sayıdaki FETÖCÜ nün önünü açmak için oyun planlandı. 1990lar da Fetullah Gülen zaman, zaman gazetecileri toplayarak onlara; “ordu içinde darbeciler darbe planlıyor.” Diyerek haberler yayardı. Bunu duyan ordu içindeki yüksek rütbeli darbe sever komutanlar bu haberleri TSK’daki dindar personelden şüphelenerek onları ihraç ederek, temizledik derken onlardan olmayan dindarları atarlardı.

       Halbuki; FETÖ çetesine mensup olan subay ve astsubayların ordudan atılmaması için onlara, içki içmeleri, kesinlikle oruç tutup namaz kılmamalarını, icap ederse dine inanmadıklarını söylemelerini, başörtülü bayanlarla evlenmemelerini, eğer evlenmişlerse, hemen başlarını açtırmalarını, hatta anneleri başörtülü, babaları sakallı ise onlardan uzak durmaları emredildiğinden bunları tanıyıp ordudan atmanın mümkün olmadığını anlamadılar.

      Oysa bize bunlarla mücadele edildiğini aksine kimsenin dinine, imanına karışılmadığı propagandası yapıyorlardı. Ordudan attıkları dindar subaylardan hiç birisinin bu örgüte mensup olmadığını hepimiz görüyorduk. Eğer öyle olsaydı buna NATO’nun ve ABD’nin müsaade etmeyeceğini bizler çok iyi biliyorduk.

     Bütün bunlar olurken çok basit bir analizle bu planları bizler bile teşhis ederken koskoca generallerin bunu bilmemelerini, anlamamalarını kabul etmemiz bekleniyordu. Bize TSK’yı anlatan basın organları ise ordudaki generallerin çok iyi yetişmiş, hepsinin plan ve strateji uzmanı olduklarını hatta yönetimi siyasilerden daha iyi bildikleri anlatılınca hayretler içinde kalıyorduk. Bu nasıl yönetim anlayışı ki gözünün önünde kurulan kumpas planlarını bile göremiyordu?

     Bu vahşi hıyanetler sergilenince milletin buna hayret etmelerini anlamak mümkün ama orduyu idare edenlerin bu kadar gaflet içinde olmaları çok düşündürücüdür. Çünkü bir sürü eğitimden geçmiş, kurmaylık almış koca, koca omuzu kalabalıkları hiçbir disipliner eğitim almamış kasaba mollasının kurnazlığı karşısında aciz duruma düştüklerini anlıyoruz.

      Her gördüğü sakallıyı dedesi zanneden gafil gibi, her dindarı örgüt üyesi zanneden kolaycı anlayış bize çok pahalıya mal oldu.Bunun bir bedeli olmalı değil mi?

      Selamlarımla... 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız