Cumhuriyetin kurulmasından önce başlayan din karşıtı akımlar bilindiği gibi daha çok ittihat ve terakkide yuvalanma imkanı bulmuşlardı. Gerçi bu teşkilatın içinde o dönemde meşhur İslamcılar ve İslam alimlerinin varlığı biliniyor olsa da zaman içinde ırkçı bir yapılanmaya dönüştü.

         Neticede İslam milletini millet olmaktan çıkarıp, uluslaştırmanın mayası o dönemde tutturuldu. Kurtuluş savaşından sonrada bu hareketin ideolojisi gereğince devlet yapılandırıldı.

       Bu yapılandırma diğer İslami toplumlarına da esin kaynaklığı yaparak, onlarda geri kalmışlıklarının faturasını muazzez dinimize kesmek ahmaklığını gösterip kendi ırkçı yapılarını oluşturdular.

       İlk önce Araplar bizdeki Kemalizme benzer Baas ideolojisini oluşturdular. Arkasından yine bizdeki gibi kendi kavimlerinden gelmeyen millet unsurlarını baskı altına aldılar.

      Kürtler uzun süre bu ırkçı anlayışlara direnerek eskiden olduğu gibi tek millet(ümmet) anlayışı ve kardeşlik hukuku içerisinde meselelere bakışın yeniden oluşması için mücadele ettiler. Ancak ne Şii acemler, ne Kemalist ve sekuler Türkler, nede ırkçı baasçı Araplar, ümmet olmanın gereğine tevessül etmediler.

     Aksine Arabı, Acemi ve Türkü ile bu coğrafyanın batılılar tarafından hakimi sayılan devletleri, İslami bir anlayışa yanaşmak yerine Kürtlerinde ırk esası üzerine kurulan kendi ulus anlayışları için Kürtleri birbirlerine karşı kışkırttılar. İran Irak ve Türkiye deki Kürtleri bu ülkeleri bölsünler diye teşvik etti. Suriye ülkesinde Kürtlere hiçbir hak tanımazken bizdekilere bize silah kullanmak şartı ile ülkesinde yıllarca besledi.

     Ülkemizdeki ırkçı ve Özellikle sol Kemalist kesimler ile Marksist ideolojiyi benimseyenler de bizdeki Kürtleri İslam düşmanı olmaları için kandırıp, derin devletin sağladığı imkan ve destekle Türk işçi partisinin bir versiyonu olarak PKK Kürdistan işçi partisini kurdurdular. Bunu kuranlarda ülkemizdeki sol Kemalist TİP’ in yöneticileri Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük dür.

     Bu iki solcu Kemalist PKK’nın kurulması ve yurt dışından ülkemize silah kullanmasının her aşamasında yanında olmuştur. Yine basına ve mahkeme evrakına defalarca aksettiği veçhile derin devletin istihbarat elemanlarının işin içinde olduğunu görmüştük. Daha da önemlisi 1980 darbesinin yapılacağını bilen devlet içindeki PKK yapılanmasını himaye edenler. Darbeden önce PKK’yı ideolojik akrabaları Baasçı Suriye ye emanet ettiler.

     Bütün bu planların Avrupa ABD üst aklı plan ve desteği ile yapıldığını akıldan çıkarmamak gerekir. Ama planlar bozulmaya başladı. Her şeyden önce devletteki değişim PKK ya derin devletin desteğini bitirdi. Daha önce PKK ile kanka olan Perinçek ve Küçükle araları açıldı. PKK yönetimi artık İslam düşmanlığı ile bütün Kürtlerin desteğini alamayacağını anladığı için Müslümanlarla aldatmaca da olsa barışma adımları atmaya çalıştı. Hatta Müslüman Kürtlere siyasi kadrolarında yer vermeye başlayınca ulusalcılarla ile ipler kopma noktasına geldi.

       Devletle anlaşıp silah bırakacakken batılılar ve ülkemizdeki Marksist sol yeniden devreye girip terörist başını devreden çıkarıp masayı dağıtıp, Kürt siyasetinin %80inne hakim oldular. Onların bu planlarına da Suriye olayları çok elverişli bir zemin hazırladı.

      Ülkemizdeki halkın CHP’nin HDP’leşmesinin ve çoğunluğu Türkmen olmasına rağmen Alevilerin Kürt siyasetini savunmasının arkasında bu oyunların olduğunun anlaşılması gerekir.

       Malum mesele gelip hak-batıl mücadelesine dayandığında bir çok şey artık teferruat olarak kalıyor. Batıl için yeter ki İslam kazanmasın gerisi önemli değil. Son olayları birde bu açıdan okuyalım. Bunu doğru okumanın bir yolu da geçmişte devlet Müslüman Kürtlerle mücadele ederken batılılara; “ bunlar şeriatçı” deyip onların desteğini alır, içeride ise; “bunlar Kürt ırkçısı” diye anlatırdı. Bu bile işin esasını anlamamız için yeterlidir.

       Selamlarımla...