- 17.12.2015 00:00
Yaklaşık 50 yıldan beri benim yaşıtım Müslümanlar, dünya Müslümanlarının tıpkı Hristiyan batılılar gibi birleşerek, kendi ortak pazarlarını, kendi para kurumlarını, kendi, savunma güçlerini kurmalarını hayal ederdik.
Bu hedefler bizim için adeta “kızıl elma” idi. Bu talepleri ilk defa İslam dünyasında merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamız yüksek sesle dile getirmişti. Bunları dile getirdiğinde onu rakipleri itibarsızlaştırmak için alaya aldılar. Bazı Müslümanlar da, batı karşısında duydukları yenilmişlik ve aşağılık kompleksi dolayısı ile hocamızın bu söylemleri altı boş slogan zannederek uzun süre kale almadılar.
Hocamız “İslam ortak pazarı” “İslam natosu” “İslam birleşmiş milletleri” “İslam dinarı” dedikçe içerde ve dışardaki sömürücüler kuduruyorlardı. Milli görüş hareketinin hiçbir zaman iktidara gelemeyeceğini hesapladıkça bunun gerçekleşmeyeceğini düşündükleriiçin rahattılar.
Ancak 1996 yılında hocamız başbakan olup da D-8leri kurunca işin kendileri açısından vahametini anlayınca çok sert tepki verdiler. Başta Erbakan hocamız olmak üzere D-8 oluşum ve organizasyonuna imza atan tüm Müslüman devlet adamlarını çeşitli yollarla ekarte ettiler. Ama D-8 kağıt üzerinde de olsa hayatiyetini sürdürdü. Hatta çekingende olsa bazı toplantılarını da yapmaya devam etti. bugün ekonomik açıdan bu teşkilata ne kadar ihtiyaç olduğunu kısmen de olsa Müslümanlar anladılar.
Sömürgeciler ne kadar istemezse istemesin Müslüman idareciler ne kadar korkarlarsa korksunlar artık gelinen bugünkü dünya konjonktüründe İslam birliğinin kaçınılmaz olduğunu gösterdi. Üstelikte bu gerçeği ve ihtiyacı dünyayı sömüren ABD ve Avrupa açıktan dillendirmek zorunda kalıyor.
Son aylarda özellikle ABD idaresi DAİŞ’e karşı mücadelede Sünni Müslümanların etkin olmaları talebini tekrarlayıp duruyor. Şii İran’la, Hizbullah ile Esat’la hatta Rusya ile bu mücadeleninbaşarılamayacağını artık anladılar. Neden başaramayacağını anlamasının sebeplerini saymaya bu yazının hacmi yetersiz kalacağı için bu konuyu açmayı düşünmüyorum. Ancak bana göre İslam dünyasındaki Şii-Sünni çatışmasının uzun vadede batıdan çok Rusya’nın işine geleceğini görmüş olmaları söylenebilir.
Her ne hal ise; önemli olan Allah bu zalimlerin karşısına derslerini verecek bir vahşi yapıyı bunların karşısına çıkardı. Bunlarda Müslümanların kendi aralarında savunma birliği kurmasına ses çıkaracak pozisyonu kaybettiler. Zalimin bir başka zalimle terbiyesi...
Gelinen noktada Suudi Arabistan’ın girişimi ile tam 34 İslam devleti (halkı Müslüman olan) bir araya gelerek ortak bir ordu kurmaya karar vermiş. İçinde askeri açıdan İslam dünyasının en güçlü ülkesi Türkiye ve elinde nükleer silah bulunduran Pakistan da bulunuyor. Bu girişim başta ülkemizdeki İslam karşıtları ,Avrupa ve ABD deki marjinal çevreler bunun önüne geçmek için olmadık yalan haberler üreteceklerdir. Artık onlar için iş işten geçmiştir. Kervan yola dizilmiştir.
Böyle bir savunma yapılanmasının dünyanın en büyük askeri güçlerinden birisi olacağına hiç şüphe yok. Bugüne kadar ülkemiz İslam dünyası ile kısıtlıda olsa ekonomik, siyasi ve kültürel ilişki geliştirmesine rağmen askeri ilişki geliştirmesine batılılar, batıcıidareciler ve NATO tarafından müsaade edilmemişti. Ancak şimdi başta ABD olmak üzere kendileri bizi buna teşvik ediyorlar.
Son senelerde savunma sanayiini geliştirmeye çalışan ülkemiz ve silah temininde batıya yalvar yakar olan İslam ülkelerinin ortak savunma projeleri geliştirmelerinin engeli ortadan kalkacak. Kısa bir gelecekte gücünü gösterme fırsatı bularak İslam birliği gayesini gerçekleştirmek için iyi bir basamak olacaktır.
Bu bir kehanet değil, ama 10 sene sonra İslam toplumunun batı karşısındaki bu ezgin tavırları son bulup, aşağılık kompleksinden kurtulacağını ömrü olanlarımız görecek. Bende acizane bu yazıyı tarihe not düşmek için yazmaya çalışıyorum.
Ve diyorum ki; “ümit var olun istikbal İslam’ındır”. Çünkü bizim kitabımız “ la tahsen innallaha maana” buyuruyor. Bizde buna iman ediyoruz.
Selamlarımla...
Yorum Yap