Eminim ki bu yazının başlığını okuyanlar bir anlam veremeyeceklerdir. Yaşı müsait olanların hatırlayacağı gibi bu ülkede silahlı terör olaylarının başlangıcı 1970lerin başıdır. O tarihlerde ülkede solcular özellikle Demirperde ülkelerinin teşviki ile silahlı eylemler başlatmışlar, ancak karşılarında devleti bulduklarından yeterince kargaşa yaratamamışlardı.

   Bu ülkeyi karıştıran dış güçlerin işine çok fazla yaramıyordu. Tam bu sıralarda ülke içinde adını sağ olarak koydukları yeni yapılanmalar çıkararak daha ziyade “komünizmle mücadele” dernekleri kurdurularak solun karşısına dikmeye başladılar.

   Devlet; polisi ve askeri ile suç işleyen komünist silahlı militanlar üzerine giderken durumdan vazife çıkaran bu çevreler, Anadolu dan tahsil  için büyük kentler gelen gençleri vatan, millet, din elden gidiyor diye solun karşısına dikip devletin mücadelesini akamete uğratıp, batının ABD ve İsrail’in menfaatlerini onlara korutmaya ve birbirlerini kırdırmaya başladılar.

    Gençler çeşitli şekillerde kandırılarak kimisi ABD ve Avrupa karşıtı olarak savaştırılıp, 6. Filoyu protesto ederken Anadolu’nun dindar aile çocuklarını da bu protestoyu yapanlar üzerine saldılar.

     İşte bu komünizmle mücadele derneklerinin kurucularından, birisi de şimdiki paralel örgütün lideri durumundaki emekli vaizdir. Yani bu muhterem! Piyasaya çıktı çıkalı hep bu faaliyetlerin içinde oldu. Esasen 1980li yıllarda darbe idaresi tarafından korunmasını da, daha sonra derin devletin yardımına layık görülmesini de, ABD ve İsrail tarafından hep “mutemet adam” sayılmasını da bu gibi faaliyetlerine borçludur. Aslında bu faaliyetlerinde de yalnız değildir. O dönemin siyasetçileri tarafından da hep hüsnü kabul görmüştür.

     Bir tek siyasetçi bu tuzağı ilk başından görüp oyuna gelmediği için her zaman Avrupa, ABD ve İsrail tarafından düşman ilan edilerek her darbede alaşağı edilip siyaseten önü kesilmiştir. Tabi onların mutemet adamı Fetullah da onun en büyük muarızı oldu.

      2000li yıllara gelince öteden beri muarızı olduğu bu siyasi teşkilat parçalanıp yeni bir parti kurulunca kayıtsız şartsız bu partiyi desteklemiş. Hele de bu parti İslam ile arasına mesafe koyan söylemler dile getirdikçe bu muhabbetleri daha da çok artmıştır.Üstelik kendi gurubu da geçmişte komünistlere karşı mücadele ettiği çeşitli guruplardan ayrılmış dünya çapında güç olmuş, devlette de  köşe başlarını kapmıştı. Daha da kuvvetlenip devlete hakim olmasının önü açılmıştı.  

      Ancak bu parti kendisini güçlü hissettikçe halkın inancına saygılı olmaya, inançlar önündeki kimi engelleri kaldırmaya, dünya Müslümanları ile ilgilenmeye başlayınca durum değişti. Bir de,iktidar 30 seneden beri süren Kürtçü terör olaylarını dış güçlere danışmadan kendisi çözmeye kalkınca, milletin refahını artıracakadımlar atmaya teşebbüs edince başbakanı ortadan  kaldırma planları kurmaya başlamış bunu da MİT üzerinden yapmaya yeltenmişti, olmadı.

     2013 yılında Avrupa’nın ülkede yapılan önemli yatırımları durdurmak için planladığı isyanı fırsat bilerek emrindeki polislerleolaylara adeta benzin dökerek çığırından çıkarmış ancak emeline nail olamamıştı. Çünkü PKK bu olaylara karışmamıştı.

     Oda “terörle olmazsa darbe ile olur” diyerek 17-25 aralık darbelerini planlamıştı. Ama yine olmadı. Ancak talih hep onun önünü kesecek değil ya, bu seferde Kürtler içinde barışa karşı olan siyasetçilerle ortaklık kurarak iktidara ders verme imkanı çıkmıştı.

     Hem polis ve asker içinde henüz temizlenememiş elemanlarını kullanarak hem de müttefiki Kürt siyasetçileri ve dış destekçilerini devreye sokarak terör olaylarını azdırmanın yolunu bulmuş ve basını ile de bunu desteklemeye başlamıştır.

   Son zamanlarda meydana gelen terör olaylarında bazı paralel örgüt mensubu polislerin olayları kışkırtmaktan tutuklandığını görünce birde bu açıdan değerlendirilmesinin faydalı olacağını dikkatlerinize sunayım dedim.

    Selamlarımla..