Ramazan bayramını idrak etmekte olduğumuz şu günlerde İslam ümmetinin elim hali, ister istemez bayramlarımızın da elemli geçmesine sebep oluyor.

          Dünyanın sömürgeci hakim güçleri yaklaşık yüz yıldan beri İslam dünyasını sömürü ve katliama tabi tutmak için Osmanlıyı ortadan kaldırıp coğrafyasını paylaşmak isterken aralarında anlaşmazlık çıkmıştı.

         Avrupa devletleri ve Rus çarlığı ile başlayan paylaşım pazarlığı Rusya da meydana gelen Bolşevik Marksist devrim bu pazarlıklarda anlaşmazlıkların çıkmasına sebep olmuştu. Rusya boğazları bırakmak istemediğinden Avrupa komünist karşıtı olarak kendisini konumlandırarak başta ülkemiz olmak üzere kendi peyklerini de bu konuda peşine takmış ve komünizmle mücadeleyi bunlar eliyle yürütmüştü. Bunun için binlerce vatan evladı heba edildi.

       1990lı yıllarda komünizm çökünce düşmansız kalan batıya yeni düşman gerekiyordu. Öncülüğünü İngiltere’nin o dönemdeki bayan başbakanının çektiği etkin siyasetçiler eski düşmanın yerine İslam’ı yeni düşman olarak seçtiler. Bunun için Brezinski ve Hantington gibi Siyonist aydınlara kitaplar ve makaleler yazdırdılar.

     NATO konseptini bu yönde değiştirdiği için TSK da buna uyarak 28 Şubatta ülkemizde irtica olarak İslam’ı ve özellikle siyasal İslam’ı ve İslamcıları tehlike olarak kayda geçirip, yok etmek üzere gerekli operasyonları yaptı. Buna göre siyasal İslam ve İslamcılar tehlike, ılımlı İslam ise iyiydi. Ilımlı İslam etiketini de paralel yapıya taktılar.

     Son birkaç senden beri bundan da vazgeçtiler. Yeni konsept olarak “İslamsız ve Müslüman sız bir dünya” hayalini kendilerine yol haritası olarak seçtiler. Tıpkı 1990larda olduğu gibi bu konuda da yine aynı düşünceli batılı aydınlara kitap ve makaleler yazdırmaya başladılar. Bu  konuda ki kitaplar batı da açıktan satılıyor.

    Yaklaşık beş seneden beri bu yolda çalışmalar hızla devam ediyor. Suriye' den Libya ve mısıra, Myanmar 'dan Somali ve yemen'e hatta Avrupa ya bütün dünyada Müslüman kırımı devam ediyor.

      Ülkelerinden kıtal ve savaştan kaçıp canını kurtarmak isteyenler, canlarını Avrupa ya atmak için gemilere ve teknelere dolarak kaçtıklarında, Avrupalılar bunlara kapılarını açmak yerine denizde boğulmalarını sağlamak için elinden geleni yapma vicdansızlığını gösteriyor. Bugünlerde tüm dünyada her gün en az on bin Müslüman çeşitli şekillerde katlediliyor.       

      Böyle devam ederse dünyadaki Müslüman nüfus bu yüzyılın sonunda yok edilmiş veya iyice ülkelerinde azınlığa düşmüş olacaklar.

     Bütün bunlar olurken ülkemizde de midesinden ve kalbinden batıya bağlı olan sözde aydınlar da boş durmuyor. Onlarda paralelin “iğdiş edilmiş din” anlayışını topluma hoş göstermek için bir yıldan beri sinsi bir propaganda ortaya atıp tartıştırmaya başladılar.

     Adlarına aydın denilen bu süfeha’nın pompaladığı düşünceye göre batıya hoş görünmemiz için İslam’ın içini boşaltarak onu sadece iman, ibadet ve ahlak tan ibaret hale getirmek tıpkı Hristiyanlık gibi bir derekeye indirmek istiyorlar.

     Oysa bu tuzak yeni değildir. Bunu daha önce de denediler. İslam’ın ahkam ayetlerini yok edip şeriatı bitirmek için olmadık yollar denendiğini gördük bunlar tutmayınca bu sefer de İslam’ın siyasal taleplerini dile getiren İslamcıları yok etmek için bu tartışmaları yaptırıyorlar.

     Oysa bu andavallılar düşünmeliler ki, eğer onların dediği gibi olmuş olsa, İslamcılık ölse bile, İslam ölmez. Bu kitap, bu sünnet olduğu müddetçe bunların talep ettiği ferdi ve toplumu inşa etmek her müminin imanının emri olduğunu unutmuş görünüyorlar.

      Ramazanı tamamlayıp bayrama ulaştığımız bu günde Müslümanların imanları ve dinleri konusunda, dışardaki İslam düşmanlarının, içerdeki İslam ve şeriat karşıtlarının neler düşündüğü konusunda acizane bir hatırlatma yapmak istedim.

         Bu bayramı da bayram gibi kutlamaya mümin gönüller razı değil, bunun şartları yok. Bundan sonraki bayramların ümmetin kurtuluş müjdesini verecek bayramlar olması dileği ile bayramınızın umutlarınızı taze tutmasını dilerim.

        Selamlarımla...