Ben kendimi bildim bileli bu memlekette İslam karşıtları Müslümanları itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni arkalarına koymaz her türlü iftira ve tezvirata baş vururlardı.

         Daha öncekilere yaşımız yetmediği için sadece tarih kitaplarından okumamıza rağmen 1960lardan beri bu konuda yapılanların hemen tamamını hatırlıyorum.

        1960ların sonlarında siyaset sahnesine çıkan Müslüman siyasetçilere neler söylendiğini, ne iftiralar atıldığını rahmetli Erbakan hocamızın şahsında gördük, şahit olduk. Onun kişisel hayatından parti çalışmalarına, ibadetinden, aile hayatına, yakın akrabalarına kadar her şeyini didik, didik ederek hangi iftiraların atıldığını görüp üzüntüyle yaşadık.

         O dönemde sadece Müslüman siyasetçilere değil, birazcık göz önünde bulunan her Müslümana bu itibarsızlaştırma rezaletleri yapıldı. Çocukluğumuzda kara deniz bölgesinde bir müftünün kurbanlık keçisi çalınınca karakola ihbarda bulunduğunu, ertesi gün İslam karşıtı basının “müftü keçi çaldı” diye manşet yaptığını ibret ve dehşetle okumuştuk.

       Tıpkı, muhterem diyanet işleri başkanımıza günümüzde yaptıkları alçakça saldırılar gibi. Yapılan alçaklıklara bakınız. Diyanet işleri başkanının evinde küvet veya jakuzi varmış. Jakuzi dediğiniz banyo malzemesini çok pahalı ve önemli bir malzeme sayıyorlar. Bugün inşaat malzemeleri satan herhangi bir mağazaya gidip bin lira gibi bir paraya alacağınız bir malzemeyi dahi Müslümana ve ülkemizdeki Müslümanların temsil makamına layık görmüyorlar.

      Diyanet işleri başkanı değil mi ki Müslümandır. Onun banyo yapmaya hakkı yoktur. Banyo yaparsa da ataları gibi leğende yapsın! Banyo ile küvetle ne işi var!? Küvet ve jakuzi kullanma ayrıcalığı, Mercedes’e, uçağa binme imtiyazı, İslam karşıtı beyaz Türk ve son zamanlarda kankaları olan beyaz beyaz Kürtlere aittir.

       Müslümana bu ülkede hayat hakkı vermek istemeyen bu İslam düşmanları daha 3 sene önce de Müslüman başörtülü kadınların birkaçının bindikleri özel arabalara ve jiplere takmamışlar mıydı Günlerce bu konuyu yalan yanlış gündemde tutarak onları itibarsızlık operasyonu başlatmamışlar mıydı?

      Eskiden nokta hedefler seçerek onlara yaptıkları bu alçakça saldırıları şimdilerde topyekun İslami yapılara ve hangi makamda olurlarsa olsunlar bütün Müslümanlara karşı yapmaya başladılar. Yine geçmişte kendilerine (Demirelci nurcular hariç) İslami kesimlerden ortak bulamazlarken günümüzde başta paralel terör örgütü olmak üzere birçok sözde İslami kurum aymazlık ve gaflet içinde bunlara alkış tutuyorlar.

      Son birkaç günden beri cumhurbaşkanlığı külliyesindeki tuvalet taşları üzerinden yapılan tartışma da işte bu cümleden bir tartışmadır. Eğer maksat gerçekten israfa karşı çıkmak olsaydı, geçmişte Çankaya köşkünde yaşanmış israfları gündeme getirirlerdi.

      Ben iddia ediyorum. Geçmişte Çankaya da verilen balolarda harcanan içki parası ile sarayı altından yapmak bile mümkün olurdu. Her resmi bayramda ve her noelde binlerce tuzu kuru asalak’a içirilen içkilerin parası ile yatırım yapılsaydı memlekette fakir kalmazdı. Şimdi onları görmezden gelip, unutturup cumhurbaşkanının tuvaletine göz dikenler samimi değillerdir.

      Her sene milyonlarca litre pahalı içki içirenler, rahmetli Özal, köşkte bir kaç kişiye iftar yemeği verince, rahmetli hocamız başbakanlıkta sadece 50 kişiye iftar verince olmadık hücumlara maruz kalmışlardı.

       Ancak bu defa itibarsızlaştırılmak istenen Müslüman cumhurbaşkanı, geçmişteki Müslümanlar gibi işi sadece Allah’a havale etmekle yetinip sineye çekmedi. Bu iftirayı atanlara meydan okudu. Bu kadar sert ve iddialı  cevap beklemeyen muhatapları şaşkınlaştılar. Bu şaşkınlıkla da kıvırmaya başladılar.

      Bu da gösteriyor ki; artık bu ülkede önüne gelen her İslam karşıtı kesim Müslümanları itibarsızlaştırırken alacağı cevabı hesaba katmak zorundadır. Söyledikleri yalan ve iftiralar cevapsız kalmayacak, onlar söyledi diye Müslümanlar pırsıp haklarından vaz geçmeyecek. Meşru nimetlerden onlarda faydalanacak. Bundan rahatsız olanlara da bu utanç verici söylemleri kalacak.

        Selamlarımla...