İSTANBUL ADLİYESİNDE BİR GARİP TAHLİYE....

  • 26.04.2015 00:00


        İstanbul çağlayan adliyesinde dün, adalet tarihinde hiç görülmemiş adli olaylar yaşandı. Bilindiği gibi bundan yaklaşık üç ay önce FTÖ terör örgütü mensubu oldukları iddiası ile örgütün medya yöneticisi ve örgüt üyesi bazı polis şefleri tutuklanmıştı.

       Bu tutuklamalara itirazlar ve defalarca tahliye taleplerinde bulunulduğu halde her seferinde bu talepler reddedilmiş ve yargılamaya devam edilmişti. Ayrıca sanık avukatları defalarca reddi hakim talebinde bulunmuş bundan da sonuç alamamışlardı. Bu durum terör örgütünde bezginlik ve yılgınlığa sebep olmuş, kopmalar olacağı endişesi, örgütün üst yönetimi öyle anlaşılıyor ki sıkıştırılmaya başlamış.

  Dağılma ve çözülmelerin başlayacağını anlayan örgüt(FTÖ) iddialara göre daha önce balyoz ve Ergenekon davalarında, kanunsuz dinlemelerde kullandığı hakimlerine yeni görevler vererek “neye mal olursa olsun tahliye” kararı vermeleri istenmiştir.

       Ancak bu hakimlerin yetki alanında olmayan bu dosyalara ulaşması, incelemesi ve dosya üzerinde herhangi bir karar vermesi mümkün değildir. Bunu değerlendiren örgüt avukatları daha önce defalarca incelenip reddedilen reddi hakim talebini geçmişte Ergenekon gibi davalarda görev alan bu hakimlerin nöbetine denk getirerek yeniden başvururlar.

      Bu başvuru kendisine gelen asliye ceza hakimi dosyayı ilgili mahkemeden ve başsavcılıktan ister. Mahkeme ve başsavcılık yetkisi olmayan bu hakimlere dosyayı göndermez.

     Örgütün tepe noktasından emir aldıkları iddia edilen bu hakimler bir tarafta yasalar, diğer tarafta örgüt arasında kaldıkları için sıkışır ve dosya olmaksızın dosyayı incelemiş gibi reddi hakim kararı verir ve 10. sulh hakiminin sanıkları yasaya aykırı olarak tutukladığını söyleyerek tüm sanıkların tahliyesine karar verirler.

      İşte cümbüş o zaman patlar. Verilen tahliye kararlarının gereği yapılmak üzere İstanbul başsavcılığına göndermek, ulusal yargı ağı (UYAP) sistemine girerek ikmal etmek  yerine, yaptıklarının kanunsuz olduğunu bildikleri için elden sanık avukatlarına verirler.

        Sanık avukatları örgüt medyasını da yanlarına alarak Silivri cezaevleri kampüsü’ nün yolunu tutarlar. Cezaevi idaresi yasal yollardan gelmeyen tahliye kararını yerine getiremeyeceklerini, kararın mahkemece İstanbul başsavcılına yazılıp, kendilerine de bağlı bulundukları savcılık marifeti ile emir gelmesi gerektiğini avukatlara söyleyip bu kararı uygulama yetkisinin savcılıkta olduğunu belirtip, tahliye yapamayacaklarını söylerler.

        Durumu da bağlı bulundukları Bakırköy başsavcılığına bildirirler. Durumdan zaten haberdar olan başsavcılık sanıkları tutuklayan mahkemeden bu tahliye kararının geçerliliği konusunda karar ister ve mahkemede verilen tahliye kararlarını “yok hükmünde” sayan bir karar verir.

       Bunun üzerine “iddia edilen terör örgütü” savunucusu medya propaganda yayınlarına başlar. Bu yazının yazıldığı saatte 18 saatten beri durmaksızın bu konuda yayın yapılıyordu. Kendi avukatları dışında hiçbir hukukçunun görüşünü almaya yanaşmıyorlar. Bilmeden yayına aldıkları hukukçuların kendilerine ters gelen görüşlerini hemen keserek olayın hukuki boyutunu toplumdan gizleme çabasına giriyorlar. Kendi görüşleri doğrultusunda hukuki yorumlar yapan tek hukuk üstadı ise!! Nazlı Ilıcak.

      Yaklaşık 40 sene cezaevlerinde yöneticilik yaptım. Her gün onlarca hükümlü ve tutuklu tahliye kararı inceleyip, gereğini yerine getirdim. Ama bir mahkemenin soruşturma veya yargılama dosyasına bakmadan tahliye kararı verdiğini görmedim. Darbe dönemlerinde sıkıyönetim mahkemelerinde bile dosyaya bakmadan sanıklar hakkında karar verildiğine rastlamadım. Ama paralel yapının emirleri ile hareket ettikleri iddia edilen bu hakimlerin kararını gördük. Bu yargıya tam manası ile bir darbedir.

       Böylesine hukuk ve yasa tanımaz mahkeme kararlarını veren insanlara hakim demek adalet dağıtan Türk hakimlerine hakarettir. Yukarda değindiğim gibi adalet teşkilatında çok değişik ideoloji, mezhep ve dini inanç mensubu hakimler çalıştı. Ancak böylesine bir kararı vermeyi hiçbir hakim vicdanına sığdırmazdı. Böyle bir kararı vermektense istifa etmeyi yeğlerlerdi.

      Şimdi bu hakimler basında söylendiği gibi adalet teşkilatını kalbine bıçak saplamış durumdalar. Sadece kendi intiharlarını gerçekleştirmediler. Onlarca yıl dünya hukuk eğitimlerinde “ibretlik vaka” diye okutulacak yüz karası bir karara da imza atmış oldular.

      Allahtan bu yapı geçte olsa açığa çıktığı için bundan sonra böyle saçmalıkların önüne geçebilmek için adliye teşkilatının bu yapıdan tamamen temizlenmesi için fırsat doğdu. Umarım HSYK bu yapıya mensup olanları temizlemek için çok acele hareket eder.

      Selamlarımla...     

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • ersin
    ersin
    11.05.2012 19:25

    merkez tepenin bir sol tarafınını kazdılar. tarihi eser. gölyüzünden tarihi eser.tepeyi kaldıracaklarda kanunlar izin vermiyor kanunları değiştirsinler.orada kazı yapmak için proje yapmak lazım halkı kandırmak için kule gökdelen vasaire vasaire

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız