BU KAVGA KARAKOLDA BİTMEZ

  • 27.03.2015 00:00

 

          Ak parti içindeki kavganın iki ayağı vardı. Birisi başbakan yardımcısının çözüm süreci bahanesi ile durumdan vazife çıkarıp cumhurbaşkanına kafa tutması, ikincisi ise, başbakan yardımcısının bu çıkışını fırsat bilerek şahsi nedenlerle Ankara büyük şehir belediye başkanının çıkışı.  

         Bu iki çıkış nedeniyle muhalefet ve Tayyip Bey karşıtları ellerini ovuşturarak buradan bir kriz çıkmasını bekleseler de umduklarını bulamayacak diye düşünüyorum.

         Başbakan yardımcısının çıkışından sonra cumhurbaşkanı ve başbakan bir araya gelerek çıkışı yapan Bülent Arınç’a gerekli ayarı vermiş olacaklar ki; hem kendisi hem de hükümetin diğer mensupları açıklamalar ile cumhurbaşkanına gerekli desteği verdiler. Bülent Arınç ise daha önceki çıkışlarından birisini daha yapıp, gerekli uyarıları alınca geri adım atmıştır.

         İkinci çıkışı yapan Melih Gökçek de gerekli uyarıları aldığı için kavgayı uzatmayacağını söyleyerek geri adım atmıştır.

         Melih Gökçek’in Bülent Arınç için söylediklerinin devlet adabına aykırı olduğu düşünülse de, ben şahsen içeriğine katılıyorum. Nitekim hemen ertesi gün Bülent Arınç’ın damadı basına verdiği demeçte; “evet ben paralelim” demek suretiyle tartışmayı ileri bir boyuta taşıyarak “malumu ilan” emiştir.

         Oysa Bülent Arınç bunun tersini söyleyerek Melih Gökçek’in “Ankara’yı parsel, parsel paralele sattığını” söyleyerek açığa düşmüştür.

         Çünkü daha düne kadar iktidarın tüm bakanlıklarının ve tüm belediyelerinin tıpkı Melih Gökçek gibi paralelin tüm isteklerini kayıtsız şartsız yerine getiriyorlardı. Yani Ak parti iktidarının herhangi bir bakanlığı veya belediyesi paralele ne kadar yardım ettiyse Ankara büyük şehir belediyesi de o kadar yardım etmiştir.

         Acaba 17 Aralık 2014 tarihine kadar bakanlılardan ve belediyelerden paralelin herhangi bir talebini geri çevirebilmiş bir babayiğit var mı? Tabi ki yok. Nitekim cumhurbaşkanı paralel yapıdan yakınırken açıkça “şimdiye kadar ne istediniz de vermedik?” diye sormadı mı?

        Bir kısım akl-ı evveller “efendim paralel’e bunlar verilirken neden bu suç saklandı? Şimdi açığa çıktığına göre sorumlular cezalandırılsın. Bülent Arınç da bildiği halde suçu gizlediği için hesap versin” diye fantezi üretiyorlar.

        Biraz mantıkla düşünün. Bu memlekette şimdiye kadar paralele kamu kaynaklarının akıtıldığını her Türk vatandaşı bilmiyor muydu? Eğer suçu gizlemek suç ise başta savcılar olmak üzere tüm vatandaşlar bu suçu işlemedi mi? Şimdi bunun hesabı Bülent Arınç’tan nasıl sorulacak?

        Melih Gökçek’in paralele sağladığı imkânlara gelince oda tıpkı diğer partilileri, hatta bakan ve başbakanı gibi belki de onların emri ile sağladığı imkânlar için hesap mı verecek? Siz bakmayın açılan soruşturmaya neticesi bence şimdiden belli. “delil yetersizliği nedeni ile kovuşturmaya” kararı….

       Onun için bu kavgadan bir şey çıkmaz kamuoyunun meşguliyeti yanına kalır. Eğer küresel egemenler ülkede başkanlık sistemini menfaatlerine uygun buluyorlarsa oyları yükseldiği söylenen partilere birer operasyon çekerler. Meclise sadece iki parti girer, böylece maksat hâsıl olur. Bence dikkatimizi buraya teksif edelim. Geçmiş üç genel seçimde yapılan operasyonlar gibileri bir daha yapılamaz mı, yapılıyor olamaz mı?

        Selamlarımla…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız