- 19.03.2015 00:00
Her 18 Martta olduğu gibi bu senede tarihin bir emsalini kaydetmediği bir zaferi göğsümüzü gere, gere anıyoruz. Bu ümmete ve şanlı millete mensup olmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Çeşitli bahanelerle bu büyük zafere gölge düşürmek isteyenleri de teessürle ve ibretle izliyoruz.
Millet olarak sahiplenip gururlandığımız bu zaferimiz bilindiği gibi Osmanlı toplumunun tamamına aittir. Bu savaşta savaşanların kahir ekseriyeti Müslüman Türkler ise de diğer ırklara mensup birçok Müslüman ve sayıları az da olsa gayri Müslim vatandaşlarında olduğu bir gerçektir.
Bu savaşta kim savaşmış olursa olsun bize tarihin ender gördüğü bu zaferi armağan ettikleri için hepsini rahmet ve saygı ile anmak boynumuzun borcudur. Hepsi birbirinden kahraman olan bu askerler bu başarıları kendi iman ve vatan sevgilerine dayanarak elde etmişlerdir. Eğer bu aşk olmasaydı Osmanlının o dönemdeki idaresi ve savaşı idare eden komutanların çoğunarağmen bu savaşın kazanılamayacağını artık biliyoruz.
Eğer sivil ve asker idarecilere kalsaydı ne Çanakkale de bu direniş olur, nede zafer kazanılırdı. Nitekim ittihat ve terakki hükümetinin düşman Çanakkale ye yaklaştığı sırada İstanbul’un düşeceğine inandığı için payitahtı Eskişehir veya Konya ya taşıma planları yaptıklarını buralarda gerekli binaları tespit edip tefrişini bile tamamladıklarını biliyoruz.
O dönemde tahtından indirilip ev hapsinde tutulan sultan II. Abdülhamit de götürülmek istendiğinde buna yanaşmadığı, Çanakkale boğazından böyle bir tehlikeyi yıllardır beklediği için orayı çok sıkı tahkim ettiğini hiçbir ordunun burayı geçemeyeceğini bildiğini söyleyerek gitmeye yanaşmamıştır. Taht da oturan padişaha da haber göndererek; “sultan fatih İstanbul’u feth ettiğinde roma imparatoru kostantin savaşarak öldü. Sen, sultan Fatih’in torunu olarak onun kadar olamıyor musun?” diyerek İstanbul’un boşaltılmasına karşı çıkmıştır.
Her ne kadar gizlenmeye çalışılmış olsa da Çanakkale zaferinin baş mimarı sultan II. Abdülhamit handır. Zaferi kazanan ise ne hükümet ne savaşı idare eden komutanlar değil bizzat savaşan şehitlerdir. Yıllarca hazırlanmış olan müstahkem mevzilere rağmen bu kadar kayıp verilmesi aslında savaşı idare edenlerin başarısını sorgulamayı gerektiriyor. Ancak zafer bütün başarısızlıkların üstünü kapattığı için kimse sorgulama gereği duymamıştır.
Bu savaşın ve zaferin kazanılması milletimize ve İslam dünyasına bedeli ağır olmuştur. Cephede 250.000, hastanelerde de 150.000 olmak üzere 400.000 Ümmetin en tahsilli genç’in bu savaşta şehit olmaları milletimizi kültürel hayatını ilim hayatına onulmaz yaralar açtığı için daha sonra onlarca yıl yaralar onarılamamış. Kurulan cumhuriyete idareci ve memur dahi bulamaz duruma düşmüşüz. Bu genç aydın nesillerin kaybı, milletimizeaskeri, ilmi, ekonomik faturalar çıkarmıştır.
Bedelini canla, kanla, malla ve çeşitli yokluklara katlanarak ödediğimiz bu zafer bütün faturalarına rağmen bugün göğsümüzü kabartıyor. Böyle bir zafer için canda, malda feda edilmeye değer, değmiştir. Sadece bu zafere birde bu açıdan bakılmasını dikkatlerinize sunmak istedim.
Bu vesile ila tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.
Selamlarımla…
Yorum Yap