- 21.02.2015 00:00
Mersinde geçtiğimiz günlerde insanı, insanlığından utandıran malum olay yaşandı. Üç tane yaratık masum bir genç kızımızı kirlettikten sonra vahşice öldürüp, cesedini ateşe vermişlerdi.
İdam cezası kaldırıldı kaldıralı, kamu vicdanını yaralayan bir suç işlendiğinde belli kesimler hemen “idam cezası geri getirilsin” naraları atıyorlar. Aradan birkaç gün geçince de konuyu unutuyorlar.
Yalnız dikkatimi çeken bir şey, bu kabil canavarca suçları zenginler işlediğinde bu koro aynı teraneyi tekrarlamıyor. Hatta koro bile oluşturmuyorlar. Hatırlanacağı üzere bundan yaklaşık beş yıl kadar önce ünlü Yahudi ailelerinden birisinin oğlu genç bir kız, Münevver Karabulutla aşk yaşamış sonunda da ailesinin yardımı ile kızı vahşice öldürüp parçalara ayırarak çöp tenekesine atmıştı.
Her ne hikmetse bu genç kız için kimse ne gösteri düzenlemiş, ne kampanya başlatmış, nede basın linç yayınları yapmıştı. Netice olarak katil ve yardımcıları yargılanıp, almaları gereken cezanın da altında bir cezaya çarptırılmış, ailesi de cinayete yardım ve azmettirdiği halde yeterince tutuklu bile kalmadan dışarı çıkmışlardı.
Neyse ki; ilahi adalet tecelli etmiş işlediği suç kendisine ağır gelince hükümlü kendi kendini yok etmişti. O katili ülkenin en pahalı hukukçusu sıfatı ile bugünkü olaya yüksek sesle isyan eden barolar birliği başkanı savunmuştu.
Aynı barolar birliği başkanı o olayda kamu vicdanını düşünmeden katili savunmuş, alabileceğinden daha az ceza alması için elinden geleni yapmış, daha az ceza almasını sağlayarak vekâlet ücretini cebe indirmiştir.
Bugün ise aynı barolar birliği başkanı olay daha tam anlaşılmadan sanıkları kendisi yargılayıp, kendisi mahkûm edip infazına girişmiştir. Barolar birliği başkanının yargısız infazını gören ülke baroları olayın sanığını sorgu ve yargıda savunmayacaklarını ilan etmişlerdir.Hukuk adına buda bir cinayettir. Suçlu ne kadar vahşi olursa olsun hukuki savunma hakkına sahiptir. Üstelik avukat suç ortağı değil, sadece savunucudur.
Yıllar önce merhum Turgut Özal’a suikast düzenleyen Kartal Demirağ’a da savunma avukatı verilmemişti. O zamanda bunun bir hukuk ayıbı olduğunu savunmuştum. Tamam; olay korkunçtur. Sanıklar günahsız bir masumeyi kirleterek vahşice katletmekle en ağır cezayı hak etmişlerdir. Ama kamuoyunu galeyana getirerek sokak gösterileri düzenlenmesi hiç de normal değildir.
Galeyana gelen kitleler, sanıkların yakınlarını linç ederlerse, yeni masumların kanları akmış olmayacak mı? Basın ve barolar birliği başkanı bunu göremiyor mu? İşin vahametini gördükleri, bu kışkırtmaları bilerek yaptıklarını düşünüyorum.
En ufak bir olaydan bile kriz üretme hevesinde olan çevreler, bu kabil sapkın olayları da kullanmaktan çekinmedikleri için yeni ve planlı sapık cinayetlere davetiye çıkardıkları kanaatindeyim.
Ayrıca bu gibi olaylardan sonra her defasında, koro halinde “idam yeniden gelsin” diyenlerde bıkkınlık verdi. Sanki idam cezası varken bu olaylar olmuyordu. Veya bu ve benzeri olaylardan dolayı idam yapılıyordu da yeniden konulursa bu suçlar önlenecek. Şunu aklımızdan çıkarmayalım ki; bizim devlet vatandaşın canına, malına ırzına tasallut eden hiç kimseyi kuruldu, kurulalı asmamıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca rejim aleyhine suç işleyen yüzlerce, hatta binlerce idam yapılmıştır.
Bugün yeniden idam cezası konsa, Allah korusun yine devlet aleyhine işlenen suçlar saçmalığı ve bahanesi ile kurulu düzeni değiştirmek isteyen genç nesiller ve siyasetçiler darağacına çekilecektir.
Hukuk devletinde adalet intikam almaya çalışmaz. Suçtan caydırıcı cezalar vererek, suçluyu da rehabilite ederek topluma kazandırmak zorundadır.
Selamlarımla…
Yorum Yap