Bilindiği üzere 19.yy da devletimizin kıblesini batıya yöneltilmesi dolayısı ile batının ilim ve tekniğini alıp, memleketin maddi kalkınmasında kullanmak üzere batıya gençleri eğitim için göndermeye başlanmıştı.

      Bu gençler batıdan ilim-fen öğrenip, memleketin kalkınmasına katkıda bulunma idealini unutup batının da etkisi ile onların kültürlerini, hayat tarzlarını benimseyerek memlekete ithal etmeye başladılar. Onlara göre batılıları ileri toplum yapan hayat tarzları, kültürleri ve dinleridir. Bizde bu değerleri benimsersek, kendi dinimizi, kültürümüzü bir tarafa atarsak gerilikten kurtulup ileri toplumlardan olacaktık.

     Batılılar bu gençleri ele alarak kendi değerlerini evrensel değer olarak bunların beyinlerine boca ettiler. Sağladıkları imkânlarla bunları örgütleyip, batıdan yayın yapan gazeteler çıkarttırıp illegal yollardan ülkeye sokarak ülke insanını ve özellikle genç aydınları zehirleyerek devletlerine düşman ettiler.

    Hem içerde, hem dışarıda örgütlenen bu yapı kısa sürede devlete özellikle orduya sızarak partileştiler. Siyonist güdümlü ırkçı milliyetçi İttihat ve terakki partisi böyle bir çalışmanın eseridir. Yaptıkları darbe ile iktidarı ele geçirerek imparatorluğu bir arada tutan dini değerleri yok edip, milliyetçilik tohumları saçıp çözülmeyi başlattılar. Sonuç malum…

    Kurtuluş savaşı sonrası kurulan devleti bu batıcı kadrolar sayesinde uzun süre kontrol altında tuttular. Anadolu insanı batı değerleri ile idare edilmeyi, batılılar gibi yaşamayı bütün baskılara rağmen kabul etmedi. Her fırsatta, sandık başında bu yerli batıcılarla hesaplaştı, onlarda her defasında darbe ile Müslüman halkı kendileri gibi düşünmeye zorladılar. 

     Bu fasık dairenin ileride kendi başlarına bela olacağının sezdiklerinden yeniden yapılanma işine giriştiler. Ancak bu işin finansmanı sorun olacaktı. Onlarda yeni oyunlarla kendi değerlerini “evrensel değer” olarak benimsemiş yeni nesilleri bu toplumun dini için yaptığı himmetler ile yetiştirmenin yollarını bularak okullar kurdurmaya onları himaye etmeye başladılar.

    Bunu yaparken güya Türk milletinin değerlerinin temsilcisi nesiller yetiştiriliyormuş havası vermek için senede bir defa, bir yıl boyunca bir şarkı öğrettikleri çocukları getirip şarkı söyleterek milletin gözünü boyayıp yıllarca uyuttular.

   Tamamen batılı ve Hıristiyan değerleri; demokrasi, özgürlük, eşitlik ve hürriyet ambalajına sararak dünyaya yaymaya başladılar. Aslında yapılan şu; daha önce batılıların hoyratça sömürdüğü dünyada, bu sömürünün yeniden tesisi ve daha iyi hazmedilmesi için birazcık, Türklük ve İslam sosu katmaktan ibaretti.

   40 yıldan beri devam eden bu plan neticesi yetiştirilen gençlerin iddia ettikleri gibi Türkiye için değil batılı değerler için çalıştıkları çok açık. Zaten bunu da saklamıyorlar.

    Kısacası sömürgeci batı, sömürü planlarını değiştirerek, savaşlarını savaştıkları Müslüman toplumlara finanse ettirdiği gibi misyonerlik faaliyetlerini de ülkemiz Müslümanlarının kıt kaynakları ile finanse ettiriyor. Kendi paramızla yılda bir Afrikalı çocuktan Türkçe şarkı dinlemeye tav olarak sömürgecilerin idealleri doğrultusunda insan yetiştiriyoruz.

  Tıpkı daha önce batı idealleri doğrultusunda yetiştirilen jön Türkler gibi…

   Selamlarımla…