BU ÜLKEDE MÜSLÜMANLARIN KİMSEYE DİYET BORCU YOK

  • 29.09.2014 00:00


      Ülkemizdeki kurulu düzenin baskı ve zulümlerinden en çok nasibi ülkemiz Müslümanları aldı. Her darbe döneminde, her olağanüstü şartta düzen Müslümanların özgürlüğüne kastetti.

      Buna mukabil ülkemiz Müslümanları bir kere olsun meşruiyet çizgisini aşmadı. Sürekli partileri kapandı, hapishanelerde çile dolduruldu, siyasi yasaklarla önleri kesildi, okul önlerinde coplandılar, başlarındaki örtüleri yırtılarak zorla başlarından çıkarıldı. Ama her şeye rağmen; sokağa dökme plan ve tuzaklarına itibar etmedi, eline silah almadı, yer altına çekilmedi, alenen, açık, açık davasından vazgeçmeden, Allahtan “namaz ve sabırla yardım” dileyerek demokratik mücadele verdiler.

    Onların bu mücadelesinde; kendilerinden başka hiçbir toplum kesimi, ne Kürtler, ne solcular, ne aleviler kendilerinin yanında durmadı. Aksine onları düşman görerek düzenin değirmenine su taşıyıp, Müslümanların zulüm edilerek dövülmesine alkış tuttular. Ülkücüler sadece başörtüsü meselesinde mücadeleye yarım yamalak destek verdiler, onlarda 28 Şubat sürecinde seçim kazanınca kendi seçilmiş milletvekillerinin başını açtırıp, bu desteği çekerek milletten tokadı yediler.

    Okullarda öğrenciler ve bayan öğretmenler, kamu kuruluşlarında tesettürlü hanımlar okullarından işlerinden kovulurken bu kesimlerden hiç birisi ne yapılan protesto gösterilerine katılarak, ne de bir satırlık açıklama yaparak destek vermediler. Aksine televizyonlara çıkarak onların aleyhine konuştular. Mezuniyet törenlerinde dereceye giren başörtülü öğrencilerin ödül törenlerinde başörtülerini alevi genç kızlar zorla çıkardılar. Evet; Sivas üniversitesinde aynen bu yaşandı ve tüm ülke canlı yayında izledi.

    Bütün bu upuzun mücadele yıllarından sonra Müslümanların özgürlük mücadelesi Allahın vaadi ve yardımı gereği netice verip, özgürlükler teker, teker elde edilirken birileri çıkıp, “bunu nasıl içiniz sindiriyorsunuz? Alevilerin bir sürü özgürlük talebi gerçekleşmezken sadece orta öğretimde başörtüsü özgürlüğünü Müslümanlar içine sindirememeli” diyorlar.

    Her şeyden önce Alevilerin özgürlüğünü kısıtlayan bu ülkenin mazlum Müslümanları değildir. Alevi Bektaşi dergâhlarının ve içindeki cem evlerinin kimler tarafından, nasıl kapatıldığını biliyoruz. Bunlar kendi dergâhlarını kapatanlarla yıllarca beraber olup, onların düzenlerinin en sadık kitlesi oldukları için övündüler. Eğer özgürlük kazanmak istiyorlarsa bu düzenin kendi özgürlüklerini anayasa ile yasakladığını bilip, bu anayasanın değişmesini talep etmelidirler.

       İkinci olarak özgürlük taleplerinin kamu vicdanında yer etmesi için çaba sarf etmeleri gerekir. Ayrıca dini özgürlükleri konusunda, daha doğrusu din anlayışları konusunda kafalarının berrak olması, ne istediklerini kendilerinin bilmesi gerekir. Cem evlerinin ibadet hane olup, olamayacağı konusunda da yeterli dini dayanakları olup olmadığına önce kendilerini ikna etmelidirler. Kişilerin bir fiili kendileri için ibadet olarak görmeleri başka bir şeydir. Onun mensup olunan din açısından ibadet sayılması başka bir şeydir. Müslüman olduklarına şüphe olmayan bu kitlenin İslam’ın ibadet saymadığı bir fiili toplu bir ibadet saymaları yeni bir din yaratmaktır. Eğer gittikleri yolu yeni bir din olarak görüyorlarsa bunu da açıkça söylemelidirler.

      Hem her gün “Alevilik İslam’ın bir koludur” deyip hem de o dinin ibadetleri arasında sayılmayan bir fiili ibadet sayıp, bunun yapılacağı yeri de ibadet hane olarak kabul ettirmeye kalkarsanız o dinin otoriteleri de “ İslam da böyle bir ibadet de yok, ibadethane de yok” deme hakkına sahip olurlar.

     Onun için bu durum bilinen dini özgürlük sınırları içine sığmaz. Hiçbir aklı başında Müslüman da senin sazlı sözlü zikrini ibadet kabul etmez. Yeni bir din icadına yol açılmasını istemez. Devlet eğer tarikatların dergâhlarını ibadet hane statüsü verirse diyanet ona da karşı çıkar. Zaten son günlerde alevi bir milletvekilinin söylediği başörtüsü karşıtı sözler, onlarla birlikte özgürlük mücadelesi yapılamayacağını bir defa daha ispat ediyor.    

     Şimdi Alevilerin bu taleplerini bahane ederek, Müslüman genç kızların orta öğretimde başörtüsü özgürlüğüne karşı çıkmak demokratlık değildir. Onun için de Müslümanlar hiç kimseyle bu konuda rekabet içinde olmaz ve bu konuyu içlerine sindirmezlik yapmazlar. Çünkü başörtüsü konusunda 50 seneden beri çok bedel ödendi, bu konuda artık diyet ödemek zorunda değiller. Hem yasakçıların yanında saf tutup, hem de özgürlük mücadelesi yapılmaz.

    Selamlarımla… 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız