- 8.08.2014 00:00
10 ağustos 2014 cumhurbaşkanlığı seçimleri, cumhurbaşkanlığının çok ötesinde bir öneme sahip. Umarım ülkemiz Müslümanları dış güçler kadar bu seçimin önemini anlamışlardır.
Cumhuriyet kurulduğundan bugüne kadar 11 cumhurbaşkanı görev yapmış. Bunların çok azı hariç, millet iradesinin dışında bir irade tarafından seçilmiş veya seçtirilmişti. İlk kez bu defa millet kendi iradesi ile kendi idarecisini seçecek. Aslında çok uzun zamandan beri bu makama yapılacak seçimin doğrudan halk tarafından yapılması talep edilmiş olmasına rağmen halkta yeter derece de karşılıklarının olmadığını bilen yerleşik düzen mensupları buna bir türlü yanaşmamışlardı.
Çünkü çok uzun zamandan beri millet resmi ideoloji yandaşlarını oyları ile iktidara getirmeye yanaşmıyordu. Nitekim halkın seçtiği idarecileri darbelerle indirdikleri halde halk yeniden onları iktidara taşıdı. Düzen yanlılarının elinde kala, kala bir cumhurbaşkanlığı kalıyordu. Onu da kendisine karşıt olan halka kaptırmak istemiyorlardı. Bunun için olmadık fırıldaklar çevrildi, kanunlara takla attırılarak, muhtıralar verilerek, darbeler yapılarak bu makam korunmak istendi. Ama bugün yerleşik düzen yanlıları kaybetti. Onlarda bu defa halkı kandıracak, seçildiğinde eski düzeni devam ettirecek bir aday arayışına girdiler. Neticede bugün meydanlarda gördüğümüz seçim yarışı başladı.
Millet seçeceği cumhurbaşkanı ile derin güçlerin kendisine dayattığı politikaların önünü kesecek. Yıllarca inancına aykırı iç ve dış politika izleyenleri elinin tersi ile iterek, asli kimliğini yeniden ihya edecek, dünyaya, dış güçlerin, Avrupa’nın ABD’nin bakışı ile değil, İslam adesesinden bakacak insanları tercih edecektir. Bunu da hem iç hem de dışımızdaki İslam karşıtları biliyorlar.
Bugün bütün aksine iddia ve yönlendirmelere rağmen Türk dış politikası inancımıza uygun, dünyayı doğru okuyan yerli kültürümüzle uyumlu, ahlaki bir temelde devam ediyor. Kendi menfaatlerini düşünen ve insanlık, adalet, ahlak ilkelerini göz ardı eden politikaların Müslüman’a yakışmayacağını bilen insanlar tarafından yönetilmesi dünya Müslümanlarının ülkemiz iktidarına umut bağlanmasına sebep olmuştur. Bu umutların boşuna umutlar olmadığını bilmemiz gerekir. Ruhunu batıya satmamış, dünya Müslüman âlimlerinin açıklamaları bunu gösteriyor.
Yaklaşık yüz yıldan beri başsız, perişan paramparça İslam coğrafyasına ülkemiz bir umuttur. Bu umutlar ülkemiz idarecilerinin son on yılda izledikleri dış politika ile daha da artmıştır. İslam dünyası eğer bu makûs talihi yenecekse, bu mücadelede olmazsa olmaz aktör Türkiye’dir. Eğer bu seçimde bu ideale gönül vermiş başbakanı seçersek, biz sadece ülkemize cumhurbaşkanı seçmiş olayacağız, İslam ümmetine de umut olan bir İslam lideri seçeceğiz. Şayet bu gerçeği göremez de karşısındaki resmi ideolojinin adayını seçersek, onun izleyeceğini söylediği politikalarla Müslüman halklarla aramıza setler inşa edeceğiz, geçmişteki cumhurbaşkanlarının İslam’a ve Müslümanlara bakışını hortlatacağız demektir.
Maazallah beklenen olmazda bu ithal aday kazanırsa bırakın İslam ülkelerini umut olmayı kendi Müslümanlarımızın kazanımlarından olacağımızı unutmayalım. Belki çok abartılı bulabilirsiniz ama ben bu durumda Çankaya’dan başlayarak başörtüsü yasağının hortlayacağını düşünüyorum.
Hem kendi kazanımlarımızı korumak, hem de ümmete kurtuluş ümidi vermek için seçimi çok önemsemeliyiz. Eğer bu ümmet kurtulacaksa bunu Türkiye yapacaktır. Türkiye’nin bu ideali benimsemesi içinde bu uğurda çileyi göze alan samimi bir İslamcı siyasetçinin bu makama seçilmesi gerekmektedir. Tayyip Bey son 12 yılda izlediği dış politika ile buna hak kazanmıştır.
Selamlarımla…
Yorum Yap