- 17.06.2014 00:00
Haftalardır aranan “çatı adayı” bulundu. Ama bu aday muhalefet partilerinin kendi dünya görüşlerinden değil. Aksine yüz yıldan beri devlet için tehlike olarak gördükleri, zaman, zaman “düşman” saydıkları mütedeyyin, dindar kesimden bir dublör aday bulmaları siyaseten yenilgiyi kabullenmektir. Çünkü kendi siyasi görüşlerinin Türk halkı nezdinde bir değer taşımadığının kendilerince ilanıdır.
Çok uzun zamandan beri başta CHP olmak üzere dindar kesim dışındaki partiler, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karşı çıkarken bugün içine düştükleri garabeti önceden bildikleri için bunu yapıyorlardı. Hesaplar tersine işleyip, 2007 yılında anayasa değiştiğinde bunun böyle olacağını biliyorlardı. Ama yinede dindar bir cumhurbaşkanı seçimini engellediler. Şimdi aynı özellikleri taşıyan bir kişiyi aday yapmak için uğraştılar.
Muhalefetin adayı dediğimiz gibi dublör aday. Bildiğiniz gibi filmcilik sektöründe tehlikeli sahnelerin çekimlerinde başoyuncuların yapmalarında tehlike görülen hareketleri yapmak üzere iş verilen kişiye dublör denir. Bu seçimlerde de muhalefetin baş aktörleri sayılan genel başkanlar ve parti adayları için tehlikeli görülen seçim işini Ekmelettin İhsanoğlu’na havale ettiler.
Bu seçimlerde genel başkanlar için iki tehlike söz konusudur. Birincisi kendileri aday olduğu takdirde iktidar karşısında kaybetme tehlikesi, bunu zaten biliyorlar. Onun için ısrarla adaylıktan uzak durdular. İkincisi ise partilerinden gösterecekleri adayın partinin oyundan fazla oy alması genel başkanların koltukları için tehlike demektir. CHP adına gösterilecek bir adayın %28-30 oranında oy alması MHP adına gösterilecek bir adayın da %18-20 oranında oy alması genel başkanlarından daha çok halkın teveccühünü kazanan adayların genel başkanların koltukları için tehlikeli olacağı düşünülmüş olacak ki parti dışından bir aday arayışına girdiler.
Daha seçime girmeden iktidar partisinin başarısından korkulduğu için bu saçma yola başvuruldu. Ama seçilen adayın geçmişi incelendiğinde şimdiden hayal kırıklığına uğrayacaklarını görmemeleri çok manidar.
Çünkü bu zat geçmişinde muhalefet partilerine yakın gelecek hiçbir fikir ve icraatın içinde olmadı. Aksine düne kadar devlet için tehlike gördükleri İslami fikir hareketi içinde doğup yetişti. O halde bu kişiyi muhalefetin ortak adayı yapan özelliği nedir, diye sorduğumuzda karşımıza çıkan şey bu kişinin özellikle Arap baharı hareketlerine karşı görevli bulunduğu İİT nı Ortadoğu da ki statükonun devamı için kullandığı akla geliyor.
Mısırda, Müslüman kardeşler teşkilatına karşıtlığını basından okumuştuk. Orada seçimle gelmiş Muhammed Mursi’yi eleştirip, General Sisi elebaşılığında yapılan darbeyi savunmaktan çekinmemişti. Yine Suriye de muhalefetin tamamını terörist olarak gösterip, Beşar Esed’i haklı çıkaracak beyanlarda bulunmuştu. Yani bölgede sömürgeci batının işine gelen statükonun yanında durdu.
Bu yüzden iktidarla arası açıldı. İktidar bölgede mazlum Müslümanların yanında durmaya çalışmayı imanının gereği sayarken o, bize tanıdık gelen “ reel politik” uğruna zulme rıza gösterme zilletine saplandı. Bunu da İslam’a mesafeli duran sözde aydınların takdirini toplamak için yaptığı izlenimini verdi.
Aslında bu iktidarın ilk dönemlerinde Abdullah Gül ve Ali Babacan dış politika çizgisine yakın durması, aynı ekolü savunması nedeniyle İİT ye seçildi. Fakat dış politikaya Ahmet Davutoğlu çizgisi hâkim olunca, yani batıdan icazet dönemi bitince İhsanoğlu da batının darbe saydığı hareketlere darbe dedi. Darbe saymadıklarına da darbe demedi.
İşte bu muhteremin İslami çizgiden sapması ona muhalefet nezdinde itibar kazandırdığı için bu adaylığa layık görüldüğü anlaşılıyor. Ama evdeki hesap çarşıya uymayacak gibi. Daha dün Müslümanlar Mısır da darbeciler tarafından alaşağı edilirken, orda ki Müslümanlar için yapabileceği çok şey varken yapmayan birisini Müslüman Türk milleti kendine cumhurbaşkanı seçer mi, sanmam. Batılılar darbe demediği için Mısırda yaşananlara darbe diyemeyen, ama Somali de yaşananlara batılılar darbe dediği için onu darbe olarak tanıtan birisini Müslüman ahali cumhurbaşkanı seçmez. Yani dublörle olmaz. Sadece Tayyip Erdoğan karşıtlığı ile de seçim kazanılamaz.
Selamlarımla..
Yorum Yap