Bundan yaklaşık 10 gün önce bu konuda bir yazı yazmış, saadet partisi genel başkanı sayın Prof. Dr. Mustafa Kamalak’ın dershaneler konusundaki değerlendirmelerini kıyasıya eleştirmiştim.

          Yazıyı okuyup, yorum yazan veya bana telefonla ulaşan bazı milli görüşçü kardeşlerimiz benim yazdıklarımı eleştirmiş ve beni adeta yalanlamışlardı. Bende, bu kardeşlerimizin eleştirilerine karşı bu konudaki duruşumu açıkça anlatmaya çalışmıştım.

          Açıkçası bu teşkilatın, böyle bir konuda cemaatten yana tavır koymasına, cemaatin 28 Şubattaki tavrı dolayısı ile içerlemiş ve kızmıştım. Üstelikte özellikle dershaneler konusunun daha önce çözülüp, buraların okula çevrilmesinin de bir milli görüş projesi olduğunu bildiğim için kızgınlığım ve şaşkınlığım bir kat daha artmıştı.

         Genel başkan verdiği misalle konuya Fransız olduğunu gösterdiği içinde, bunu açıkçası sadece Ak parti karşıtlığı sebebiyle dile getirdiğine kanaat getirmiştim. Hatta daha da ileri giderek bunun parti Y.İ.K bilgisi dâhilinde yapılmış bir açıklama gibi algılamıştım.

         Bu zannımın doğru olmadığını bugün okuduğum bir haberle büyük bir memnuniyetle öğrendim. Bütün derdim, milli görüşün doğru algılanıp, topluma doğru anlatılması olduğu için bu haber beni ziyadesi ile memnun etti,

         Okuduğum haberde saadet partisi yüksek istişare kurulu başkanı Oğuzhan Asiltürk, bu konudaki açılamasında tamda milli görüşün bu konudaki tutum ve görüşlerini anlatıyordu.

        Bizzat kendisi tarafından yazılan yazıda; Oğuzhan Bey; “milli görüşçüler olarak bu çekişmede taraf olamayız, ama gerçekleri dile getirmekte Müslümanlar olarak bizim görevimizdir” demekteydi. Gerçekten de iki ucu pislik gibi görünen ve kardeşlik hukukunun çiğnendiğini düşündüğümüz bir kavgaya taraf olamayız. Ama bu kavgada haklıyı haksızı da görmek durumundayız.

        Yazıda dershaneler konusunda esasen, hükümetin yapmayı düşündüğü dönüşümün milli görüşçüler tarafından yıllardan beri savunulduğunu anlatmaktadır. Fakir halkın dershane soygununa çare üretmek öncelikle milletini önceleyen milli görüşün meselesi olduğu kesindir.

         İkinci olarak ta füze alımında ABD ile yaşanan anlaşmazlığın, bu çekişmede önemli sebeplerden birisi olduğunu, bu nedenle de yıllardan beri gündeme getirilmeyen yolsuzluk olaylarının hemencecik gündeme getirilmesinin inandırıcı olmadığı ferasetle vurgulanıyor. ABD üç adet füzeye 10 milyar dolar isterken Çin aynı füzeleri sadece 3 milyara vermeyi teklif etti. Sömürüye karşı çıkmayı kurulduğu günden beri hararetle savunan milli görüşten bundan başka yorum beklenemezdi.

        Yazıda değinilen bir başka hususta, başbakanın Rusya devlet başkanı Putin ile yaptığı görüşmede, AB’nin ülkemizi kapıda beklettiği için “bizi de Şanghay birliğine alın” denmesinden rahatsız olduğunu belirtmiş ve yolsuzluk operasyonu ve soruşturmalarının bir sebebinin de bu konu olabileceğini söylemiş.

        El hak bu değerlendirmeler çok isabetli ve milli görüşe yakışan değerlendirmelerdir. Bir milli görüşçü olarak benim bunlara hiçbir itirazım olamaz. Bunları böylece söylediğimiz içinde bu çekişme veya kavgada bir tarafı tuttuğumuzu da kimse söyleyemez.

         Hem Ak Partinin hem de cemaatin zamanında milli görüş politikalarını beğenmedikleri için tabir caizse ABD sponsorluğunda ve onun patronajında milli görüşe karşı ittifak yaparak, parti kurarak iktidarda bu güne kadar geldiler. Ak Parti şimdilerde yaşadıklarından ders alıp, milli görüş politikalarına dönüş işaretleri veriyor. Bunu dış politikada uzun zamandan beri deniyordu. Şimdilerde adalet, eğitim, yerli avunma sanayı konularında da dönüşüm yaşamaya başladı. Umarız bunu samimiyetle sonuna kadar götürür.

        Ben cemaatinde erde geçte bu gerçekleri görüp, elhi kitapla diyalog saçmalığından kurtulup, öncelikle İslam dünyasındaki mazlum Müslümanların yanında saf tutma yolunu seçeceğine inanmak istiyorum. Bunu için samimiyetle dua ediyorum. İman ehline ancak bunun yakışacağını düşünüyorum

        Selamlarımla…