TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ

  • 1.01.2014 00:00

             Olanları herkes ibret ve dehşetle izliyor. Ben ve benim gibi düşünenler, bu olaylar karşısında dehşete düşmüyoruz. Çünkü bizler bu dehşet duvarını onlarca yıl önce aşmıştık. Onun için şimdi birçok Müslüman tarafından hayret ve dehşetle izlenen bu olaylar bizlere hiç sürpriz olmadı.

             Bu konuda ilk dehşetimi Fetullah Hocayı ilk izlediğim 1976 yılında İzmir Yüksek İslam Enstitüsü camiinde yaşamıştım. Hoca bu okulda okuyan ve Fakülte veya akademi olması için boykot yapanlara vurduğu “vatan haini” damgası ile yaşamıştım. İkinci dehşetimi yine aynı gün ve aynı saate cami kürsüsünden Erbakan Hocamıza sarf ettiği sözlerden dolayı yaşamıştım.

             Üçüncü dehşetimi 1977 yılında yılsonu imtihanlarına girmek üzere gittiğim aynı okulun imtihanlarından sonra MSP İzmir adayı Korkut Özal’ın seçim çalışmalarında cemaat ve adamlarının rahmetli Özal ve ailesi için söylediklerini duyup, yaptıkları karşı çalışmayı gördüğümde yaşamıştım.

             Bu olaylardan sonra bütün dikkatimle hoca efendi ve adamlarının yaptıklarını izlemeye başladım. Okuduğum her yazısı, dinlediğim her konuşması ya doğrudan veya ima ile ülkemizdeki İslamcı siyaseti karalamak, onun aleyhine çalışmak olduğunu anladım. Bunun kişisel bir sebeple yapılıp, yapılamadığını araştırmaya başladım. Ortada kişisel bir neden olduğuna rastlayamadım.

             Ancak dünya görüşü, meselelere ayrı açılardan bakılması, bile insanı başka bir İslami guruba düşm anca diyebileceğimiz karşıtlık göstermesi, bendeki hayret duygusu, bu harekete beni karşıtlık noktasına getirdi. Bu karşıtlığımı da her platformda açıkça dile getirmem birçok dostumla aramın açılmasına sebep oldu, ama ben aldırmadım.

             Artık bu durumla yaşamaya başlamıştım. Zaman, zaman kendimi sorgulayıp acaba bir haksızlık mı ediyorum dediğim zamanlar oldu. Ama sağ olsun hoca efendi tam o sırada öyle bir laf ederdi ki ben ister istemez kendi pozisyonumda sabit kalırdım.

             Bu durum 28 Şubat sürecine kadar böyle devam etti. Bu süreçte ak koyun kara koyun belli olmaya başladı. Hoca efendinin bu süreçte yaptıklarını ve söylediklerini sıralayacak değilim. Ama doğan medyasını bu dönemde mesken tutup, Kanal D televizyonunda Yalçın Doğana verdiği mülakatta öyle sine laflar etti ki, artık değil ben, ona biat etmemiş hiçbir Müslüman bu lafları kabullenemedi.

             O güne kadar beni aşırı bulup, söylediklerimden dolayı beni kınayanlar, arayarak helallik dilediler. Keşke hoca o lafları etmeseydi de ben yanılıp, ondan helallik dileseydim. Bunu canı gönülden o günde temenni etmiştim, bugünde aynı temenni ve hayıflanma içindeyim. Neticede ben bir kişiyim yanlışım beni bağlar, yanlış yaptığıma kanaat getirirsem tövbe eder helallik diler, kendi hesabımı vicdanıma ve yaratana veridim. Benim yanlışım diğer müminlere bir zarar vermezdi. Ama hoca kendisine bağlı olanları yanlışa sürüklediyse vebalini varın siz düşünün.

             Ama öyle olmadı. Ak parti kurulurken onunla her türlü işbirliğine girip, iktidar nimetlerinden kendisi için değilse bile hizmeti için istifade eden hoca, her ne olduysa yaklaşık 4 sene önce iktidardan memnuniyetsizliğini ima yollu ifade etmeye başladı. Artık kürsüden olmasa da malikânedeki koltuğuna kurulup teknolojik vasıtaları kullanarak, ülkenin iç siyaseti, dış politikası, eğitim ve güvenlik politikalarına yön verme çalışmalarına başladı.

            Bu konuşmalarda kimi zaman ABD askerlerine dua, İsrail’e destek mesajları verirken Mavi Marmara şehitlerini suçladığını gördük. Buradan siyasilerin kasetlerinin servisinin yapıldığı iddialarını yalanlarken, gün geldi, siyasilere kurulan tuzakları önceden kendisine haber verdiklerini anlatıp, üstü örtülü şekilde siyasilere aba altından sopa gösterdiğine şahit olduk. Hani derler ya, “merd-i Kıpti şecaat arz edeyim derken sirkatin söylermiş” misali.

           Sahi bunu hoca neden durup dururken bu kadar açıklıkla anlattı. Anlatmasına anlattı da neden kimse de çıkıp, “sana kim, neden haber veriyor? Sen polisin, istihbaratın amiri misin?” diye sormayı akıl etmedi. Şimdi bu operasyonu yapanları tanımıyorum demesine kim inanır?

           Oda inanılmayacağını bildiği için kendine göre “Mübahale”, “mülaane” yapmaya kalktı. Ama her şeyi yanlış yaptığı gibi bunu da yanlış yaptı. Çünkü İslam tarihinde hiç iki mümin gurup arasında bu yapılmamıştır. Bunu Efendimiz a.s Necran Hıristiyanlarına karşı yapmıştır. Buna göre kendisi Efendimiz a.s ’ı iktidar da Necran Hıristiyanlarını mı temsil ediyor? Bu ne çarpık anlayıştır. Allah kimseyi şaşırmasın, şaşırınca neler olduğunu ibretle izliyoruz.

           Selamlarımla…          






Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • kamuran
    kamuran
    21.01.2012 23:31

    Kardeşim tebrik ederim.Ülkemizi karanlığa boğmak isteyen zihniyeti ve bu zihniyetin icraatlarını! çok veciz bir dille ifade etmişsin.yazılarının devamını bekliyoruz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız