YAŞ 1996’DAN, YAŞ 2013’E YAŞANAN DEĞİŞİM

  • 5.08.2013 00:00

 

                       

          Yüksek askeri şuranın devam eden toplantılarını izlerken, rahmetli başbakanımız, Erbakan hocamızın başkanlığında yapılan 1996 Temmuz ayındaki askeri şura toplantısı aklıma geldi. Olaylar ve kişiler gözümün önünde canlandı.

          54. hükümet yeni kurulmuş ve akabinde hocamız askeri şuraya başkanlık etmişti. Kendisi de vaziyetin nazikliği sebebiyle kurulu düzenin fincancı katırlarını ürkütmemek için aşırı derecede nazik ve dikkatli davranarak bu kurulun teamüllerine riayette hassas davranmasına rağmen kimseye yaranamamıştı. Şuraya katılanaskerlerin çok kaba ve saygısız hareketlerine maruz kalmış, bu şura kararlarını onaylayacak olan cumhurbaşkanının onu zora sokacak şekilde hareketlerini, yapacağı hizmetleri düşünerek sineye çekmişti.

        Mutat olduğu üzere şura üyeleri ile birlikte, anıtkabir ziyaretinde çektiği iman sıkıntısını kendisinin korkaklığına yorarak terlemesini onun Allahtan değil askerden korkusuna yorarak yayın yapılmıştı. Onun; “Allahtan başkasının önünde eğilinmez”  ilahi düsturunun sıkıntısını yaşadığını anlamak istememişlerdi. Çünkü imandan uzak yaşayanlar imanın gereğini yapamamanın sıkıntısını ve yükünün ağırlığını anlayamazlardı.

        O güne kadar askeri şuralarda “irticacı” diye Müslüman subay ve astsubayları ordudan atarken biraz dikkat gösterenler, o toplantıda yüzlerce insanı özellikle gündeme alarak ona imzalatma zulmü işlemişlerdi. Bekledikleri, hocamızın bunlara itiraz etmesi, kendilerinin de bunu kullanarak tez elden hükümeti düşürmeye başlamaktı. Hoca bunu görerek, kalbi kan ağlasa da bu fırsatı vermedi.

        Bundan bir şey çıkaramayan şura üyeleri çok çırpınmalarına rağmen maraza fırsatı bulamayınca işi nezaketsizliğe ve kabalığa vardırarak, davetli oldukları misafir sofrasına içki isteme kabalığını gösterdiler. Kendilerinden darbe bekleyen hocanın siyasi muarızlarına mesaj verme yolunu seçtiler.

       Aslında yapılanlar, hocanın şahsına yapılan şeyler olarak algılatılsa da, bu olaylarda aşağılanmaya çalışılan seçimle işbaşına gelen tüm siyasetçilerdi. Bu durum hocadan öncede böyle olmuştu. Ondan sonrada böyle olmaya devam etti. Ama şuursuz siyasetçiler bu olaylara karşı çıkmak yerine hocamıza yapılanları alkışlayınca kendileri de çok geçmeden aynı akıbetle karşılaştılar.

      Yine bir askeri şura öncesi, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz şurada yapılacaklara ilişkin işaret yoluyla, el kol hareketleriyle,gazetecilere mesaj verince askerlerin çok ağır bir fırçası ile karşılaştığını hiç unutamıyorum.

    Şura toplantılarında ilk dik duruş, sayın cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün başbakanlığı döneminde gösterildi. Şurada irtica nedeniyle ordudan atılacak personelin kararlarını hem kendisi hem de milli savunma bakanı imzalamadı. Karara muhalefet şerhi konuldu. 2007 yılına kadar bu durum başbakan Tayyip Erdoğan Bey tarafından da devam ettirildi.

     Son iki seneye kadar olan bütün askeri şuralarda bu ve benzeri sıkıntılar yaşandı. Hiçbir şey yapmasalar bile komuta kademesinin kendi istedikleri gibi şekil alması konusunda direndiler. Bazen de toplu istifa tehditleri ile şura toplantılarını zora sokmaya kalktılar.Bu defada çeşitli krizler planlansa da pek etkili olmadığı anlaşılıyor.

      Siyasi iradeye ve halkın tercihlerine geçte olsa, zorlanarak da olsa, teslim oldular. Geçen seneden sonra şura toplantılarına başkanlık eden başbakanın ortağı gibi yanına genelkurmay başkanının da oturmasına artık müsaade edilmedi. Kurulun tek başkanı ve patronunun başbakan olduğu gerçeğini istemeyerekte olsa kabul etmeye mecbur kaldılar. Bu önemsiz görülse de sembolik değeri vardı.

     Değişen yasalar ve anayasa gereğince, akıllarına estiği gibi, namaz kılan, oruç tutan, hanımı tesettürlü olan subay ve memurları atamaz oldular. Anıt kabir ziyaretlerinde, başbakanların şeref defterine ne yazıp, ne yazmayacağını da dikte edemez oldular.

       Daha önceki toplantılarda siyasetçilere inat, ramazan da oruç yeme kabadayılığı gösteren, yemeklerde “ille de rakı isterim” diye mızıklananlar bu şurada hizaya gelmişler. Toplantı ramazanda olduğu için kışlada iftar vermek den tutunda saatlerce süren toplantıda masaya, bırakın içkiyi, su bile koyamadıklarını gözledik.

       Demokratik bir ülkenin başbakanına ve halkına gösterilmesi gereken saygıyı yeni, yeni göstermeye başladılar. Bunu adı normalleşmedir. Bunları yapmak şerefli Türk ordusunun değerini ve kıymetini eksiltmez aksine artırır. Milletinin inancına saygıgösterdikleri içinde millet nezdinde sevgi ve saygı görürler.

       İnşallah bundan sonra iktidara hangi siyasi parti gelirse gelsin, askerimiz hepsine aynı saygı ve hassasiyeti gösterir. Böylece milletin gönlünde taht kurar. Bizim başka bir vatanımız ve başka bir ordumuz yok. Bu ordu milletin tek ve milli ordusudur. Bu hiçbir zaman unutulmamalıdır.

        Selamlarımla….    

       

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız