YANLIŞ YOLA GİREN, YANLIŞ YERE GİDER.

  • 19.06.2013 00:00


 

 

              Bundan sonra uzun bir süre ülkemiz entelektüelleri, gezi ayaklanmaları ve onun sebepleri konusunda ahkâm keserek beyinlerimizi yalan-yanlış, kulaktan dolma bilgilerle dumura uğratacaklar.

            Bu isyan hareketinde kimlerin olduğunu üç aşağı, beş yukarı hepimiz gördük, öğrendik. Bunlar; yapılan anketlerin dediğine göre üst gelir seviyesine mensup, sabah kalkınca; “et mi yesek, süt mü yesek” kıvamında yaşayan tuzu kurulardı. Çoğu da kelimenin tam anlamıyla “apolitik” kimselerdir. Babaları ellerinden tutup, ikna edip oraya götürülmüştür. Zaten talepleri arasında da öteden berisokak eylemlerinde alıştığımız; “ iş, ekmek, özgürlük, emeğe saygı” gibi talepler hiç ağza alınmadı.  

           Bunun yerine; “içkime dokunma, parkıma dokunma, zinama karışma, istediğimle istediğim yerde flört edeyim, toplum dindarlaşmasın, yolcu vapurlarında ve kamu araçlarında istediğimiz gibi sevişelim” gibi uçuk-kaçık istekler sıraladılar. Bu ise onları alabildiğince milletten koparıp marjinalleştirdi. Zaten pusuda bekleyen taşeron teröristler de bunları tepe, tepe kullandılar. Onlar kullanıldıkça bunlarda toplumdaki sempatilerini kaybettiler.

            Bu bizim solcuların “akıl fukarası” olması bu zulüm düzeniiçin çok önemli şanstır. Bunlar öteden beri aksini söylemelerine rağmen, zenginlerin patronajında devrim arayan komünistler oldukları için, dünyadaki ideolojik yandaşlarının başarısını hiçbir zaman yakalayamadılar. En kuvvetli oldukları zamanlarda bile, bunlar zenginlerin piyonları olmaktan kurtulamadılar. 1980 öncesi grevleri hep emrinde oldukları patronlarının rakiplerini yok etmek için yaptılar. Mesela margarin üreten iş adamlarının rakibi olan TARİŞ bunlar tarafından işgal ve yağma ile bitirildi. Mesela beyaz eşya üreticisi olan KOÇ’ un rakiplerini bunlar Grevlerle bitirdiler.Bugünde bu patronların taksim civarındaki otel ve AVM’lerine yeni rakip çıkacak korkusu ile ayaklandırıldılar. Çevre ve özgürlük naraları işin bahanesi oldu.

           Hepimiz biliyoruz ki; bu ayaklanmanın arkasına saklanan sermaye kesimleri ve batı dünyası cumhuriyet kurulduğu günden beri hem içerden hem dışarıdan bu halkı ortaklaşa sömürdüler. İçerde devlet parası ile zengin olan koçlar, Wakkolar, ilk kuşak cumhuriyet zenginleridir. Bunların devletten aldıkları ihaleler nedeniyle ve özellikle meclis tarafından çıkarılan kanunlarla nasıl zengin edildikleri kitaplara konu oldu. 1920lerde meclisin çatı ihalesi ile başlayan bu serüvenin, şapka kanunu ile herkese şapka mecburiyeti koyup, şapka ithalini de sadece Vitali Hakko’ya vererek zenginleştirmeye devam edildiği hep yazıldı. Aslında hepsi yazılsa ciltlerle kitap olacak bu konuyu iktisat tarihçilerine barakalım. Belki bir gün namuslu ilim adamları bu soygunun tarihini yazarlar.

          Bu beylerin bugün Avrupa ve Amerika’yı, hatta bir kısım mezhepçilerle Müslüman ve sözde antikapitalisti de yanlarına alarak başkaldırdıkları şey, izlenen ekonomik program, yani halkın sömürülmesinin bitirilmesidir. Buna karşı çıkıyorlar. Demek istedikleri “bizi sömürenler, sömürülerine devam etsinler”.

           Taksime AVM ve otel yapılmasına karşı çıkanlar gerçekten AVM ve otel’e mi karşı çıkıyorlar, yoksa daha önce devlet tarafından buralar peşkeş çekilerek yapılan otel ve AVM’lere yeni rakipler gelmesine mi karşılar? Bana öyle geliyor ki, ikincisine karşılar. Yoksa mevcut otel ve AVM sahipleri bunları desteklemez, bir kaşık suda boğardı. Unutmayalım, kapitalistler için tek hedef daha çok kardır. Buna hizmet etmeyen babaları olsa, onu harcar, hizmet eden de düşmanı olsa onu bağrına basarlar.

          Bugün olan bitende tam olarak budur. Bu kitle toplumsal ayaklanma çıkarır, siyasal istikrar zedelenir, ekonomik göstergeler bozulursa faizler yeniden yükselir, onlarda devlete yüksek faizle para satarak, servetlerine servet katarlar. Hepsi kristal kulelerde oturan, Türkiye’nin en büyük özel bankasına sahip olan CHP ye oy veren bu ayaklanmacılar, çevreyi istismar ederek geçmişte yoldukları devlet kazının ellerinden kaçmasına tahammül edemiyorlar.

         Dünyanın hiçbir yerinde banka patronu olan sol parti yoktur. Ama bu ayaklanmacıların %74 oranında oy verdikleri partinin, CHP’nin iş bankası adında bir bankası vardır. Bunların babaları, dedeleri geçmişte bu bankadan aldıkları döviz borçlarını yıllarca sabit kurdan ödeyip, zengin olmuşlardı. Şimdi Tayyip Erdoğan gelip, devletin özellikle savunma bütçesinden kısıntı yapıp, kamunun borçlanma gereğini düşürünce, tatlı faiz kazançlarından oldular. Tabii ki ayaklanacaklardır.

        Eğer gerçekten AVM karşıtı olsalar oralarda üç kuruşa çalışan insanların haklarını da dile getirirlerdi. Yapamazlar, çünkü bunlar ellerinde tabletleri ile AVM kafelerin de, klavye başında vakit geçirenlerdir.

         Bu kitlelerin bugün hamisi kesilen batı, uzun yıllardan beri bizi pazar olarak kullandı. Kaliteli mal da satmak istemedi. Kendi fabrikalarının şubelerini buraya kurup, ucuz işçilikle, teneke arabalar sattırdılar. Şimdi en önemli müşterisinin ondan aldığı birçok malı kendisinin üretmesine, yerli araba hedefine karşı çıkıyor. Türkiye, üstelik bu üretimi de kendi yatırımları ile yapmayı hedefliyor olmasına kızdığı için olayları planlıyor.

           Ayaklanan bey zadelerin; zoruna giden başka bir olay ise, başbakanın herkese 3 çocuk tavsiye etmesi imiş. O zaman insan zenginliği de olacağı için ülke daha iyi kalkınacaktır. Bu da bazılarının işine gelmez. Kimdir bu bazıları deseniz, ben size Vehbi Koç’un ölene kadar ömrünü doğum kontrolüne ve kürtaja adadığını söylersem her halde hatırlayanlarınız çıkacaktır. Net tesadüftür ki bu isteklerinin arkasında da Koç ailesi çıkıyor.

         Olaylar da yer alanlar; iddia edildiği gibi kandırılan saf çocuklar değil, aksine para karşılığında, milletine karşı ayaklanacak tıynette insanlar. Eğer açıklanırsa bunlara hangi bankadan, balyalarla seri numaraları alınmış para getirildiğini öğreneceğimizi basın yazıyor. Okuduğum kadarı ile paraların seri numaraları poliste mevcut. Hepsi başka, başka toplum katmanlarından seçilip, satın alınmış gezi elemanları. Bunların içinde boşuna, “iyi niyetli” arayanlar havalarını alırlar.

        Bunlar gerçekten bu toplum için ayaklanmış olsalardı, yıllardan beri çalışanlara iktidar partisinin uyguladığı en büyük zulmü görür, bunla ilgilide tek bir slogan atarlardı. Bugün milyonlarca insan devletin parası ile köleleştirilip, taşeron firmalarına adeta satılmışken, bu gerçeği görmeyen hiçbir ayaklanma, hiçbir isyan, hiçbir hareketin, halktan yana ve iyi niyetli olduğu söylenemez.

       Türkiye de esas mazlum taşerona köle edilip, bir lokma ekmek için inleyen milyonlar mıdır, yoksa barlarda istedikleri gibi içip tepinmelerinin önüne geçileceğinden endişelenen “endişeli laikler”midir? İhsan Eliaçık denen Müslüman bozuntusu, oraya gidip, siydik ve sarhoş salyası ile kirlenmiş yerlerde namaz kıldığını ilan ederek, İslam dinini sarhoş mezelerine katık ettiği için kınıyorum. Kâfir sermayenin uşaklığını yapanların Müslüman olma iddiası çok gülünçtür. Zalime karşı tavır aldıkları iddiaları bundan sonra bir anlam ifade etmez. Eğer böyle bir iddianın sahibi olsalardı, gerçek zulümleri de görürlerdi. Belki biraz daha inandırıcı olulardı.

         Ak parti iktidarı çok şanslı. İçerde yaptıkları yanlışlarla halkın büyük bölümünü uyguladığı ekonomik politikayla ezerken, muhalefet ve kapitalist tosuncuklar halkın derdine derman olmayan “yaşam tarzı” endişesi için ayaklanıyorlar. Bunlar, boğazlanan koyunu değil, etin düşünen kasabı destekleyerek hükümeti yıpratacaklarını zannediyorlar. Onun içinde halkı yanlarında bulamıyorlar. Opera, bale, AKM için ayaklanacaklarına, TAŞERON uygulamaları için meydanlara çıksınlar. O zaman halkın desteğini görsünler. Ama bunu yapamazlar, ağababaları buna müsaade etmez.

        Bir Müslüman olarak beni ilgilendiren olabildiğince meselelere adalet adesesinden bakmaktır. Olaylar başladığı günden beri, yaşananların tamamına yakını sömürücülerin menfaatini korumaya yönelikti. Demek istiyorlar ki; “biz zamanında devlete hâkim olduk ve İstanbul’u parselledik. Bizim seviyemize kimsenin yaklaşmasına müsaade etmeyiz, arkamız da uluslararası sermaye ve yemlediğimiz gençlerde var. Gençler, olay çıkarır, batı da bizi destekler, siziiktidardan indiririz.” Bu durum bir Müslüman olarak benim kanıma dokunduğu için hükümete destek vermek gereğini hissediyorum.Daha önceleri de bu hükümetin şahsında İslam’a dil uzatıldığı için destekledik.

       Olayın çıkış noktası bu olunca, bu kişilerin karşı çıktığı her şeyin yanında olacağım. Velev ki, taksime AVM ve otel yapılacak olsa bile, hatta bunları Tayyip Erdoğan birilerine peşkeş çekse bile.Üstelikte eğer buraya bu gibi yapıların gereğine hükümet inanmışsa, imanından emin olduğum Tayyip Erdoğan’ı desteklemek bu ülkede yaşayan bir Müslüman’ın görevi olduğu kanaatindeyim. Kendilerine “Müslüman aydın” diyen Bekarolu ve önderliğindeki birkaç kişinin yaptıkları basın açıklamasını, düzenbazlara yaranma ve siyaseten yenemedikleri rakiplerini fırsattan istifade vurmak içinyaptıklarını düşünüyorum. Samimiyetten yoksunluk basın açıklamalarında zaten sırıtıyor.

         Tayyip beye tuzak kurup, vurmak isteyen karşı cephe bu milleti tanımıyor. Bu meseleye böylesine sahip çıkarak ayaklandığınız için,Tayyip Bey oraya genelev yapsa bile, bu millet bu saatten sonra ona destek verir. Bizim milletimizin feraseti kuvvetlidir. Eğer gerçekten yapılan zulümler üzerinden muhalefet geliştirip, yoksul halkın dileklerini sloganlaştırsaydınız, bu millet size destek verirdi. Toplum desteğini arkanıza alırdınız. Ama sizin böyle bir derdiniz olmadığı için millet de size kırmızı kart gösterip, “hadi başka kapıya” deyiverdi.

          Son olarak şunu da görmemiz gerekir. Bu operasyon iddiaları bir halisülasyon, bir paranoya değildir. Buna benzer olaylar sadece bizde değil, yıllarca batı tarafından sömürülen her ülkede olacak. Nitekim Brezilya da başladı. Yakında Meksika da, Arjantin de ve daha birçok yerde bu olayların aynısı başlayacaktır.

         Yalnız bizdeki küreselciler ile bu ülkelerdekiler arasında küçük bir fark var, orada halkın hepsi ayaklandı. Bizde ise daha önce cumhuriyet mitinglerinde boylarının ölçülerini alanlar, bu sefer çocukların teşvik ederek meydana sürüp onların arkasına saklandılar. Meşhur bir CHP’li politikacı bunu basına kendisi anlatarak, oğluna ayaklanmaya gitmek yerine ders çalıştığı için kızdığını ve “sen ne diye evde oturup, ders çalışıyorsun. Hadi gösteriye…” dediğini kendisi anlatmıştı.

         Gezi ayaklanmacıları ve onlara alkış tutanların yolları yanlış olduğu için yanlış hedefe varacaklardır. Ama anladıklarında iş işten geçmiş, çok kan dökülmüş, çok kamu ve özel şahıs malı yağma ve çapula uğramış olacaktır. Umarız adalet sistemimiz bundan sonra kılı kırk yarıp gerçek suçlulara döktükleri kanın, yağmaladıkları malın hesabını sorar.

         Selamlarımla…


Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız