BU LAFLAR KAVGADA SÖYLENMEZ

  • 12.05.2013 00:00

 

                           

 

 

 

            Bu köşeyi yakından takip eden değerli okurlarımızın bildiği gibi yazmaya başladığımız ilk yazılardan itibaren (yaklaşık 3 sene önce) Ak parti hükümeti ile başı dışarıdaki malum cemaat arasındakan uyuşmazlığı ve ideolojik ayrılık nedeniyle sürtüşme ve mücadele olduğunu yazmıştık. O yazılarımızdan sonra birçok kesim yazılarımıza burun kıvırıp inanmamışlardı. İdeolojik kan uyuşmazlığı iki kanadında geçmişlerinden kaynaklanıyor. İktidarın geçmişi “ittihadı İslam” ideolojisinden cemaatin geçmişi “ehli kitap” birlikteliği ideolojisinden gelmektedir. Günümüzde de bu iki kol geçmişlerinin devamına gayret ediyorlar.

          Son 4-5 yıldır bu mücadele ve çekişme su yüzüne çıktı. Özellikle Oslo görüşmelerinin adli tahkikat konusu yapılmasından sonra her iki tarafın sözcüleri bu mücadeleyi açıktan yürütmeye başladılar. Ama bu üne kadar her iki tarafta gemileri yakmamıştı. Bu konudaki son ve bitirici hamle cemaatin okyanus ötesindeki hocasından geldi.

         Hoca hükümete muhalefeti ile ünlü Altan kardeşlerden küçüğü,Mehmet Altan’ı yanına davet ederek gazetecilerle beraber kabul edip, hükümete ve başbakana zehir-zemberek açıklamalar yapmış. Bugüne kadar siyasetçilerin birbirlerine kullanmaktan imtina ettikleri, sadece eski bir parti liderinin sayın başbakana ağır eleştiri olarak kullandığı “firavun” benzetmesini yaparak ilk defa siyasetçilerin dışındaki birisi bir siyasetçiye kullanmıştır.

       Hoca açıklamasında: “ bazen kuvvet insanı küstahlaştırır, bazen de nimetlerin sağnak, sağnak yağması insanı nemrutlaştırır, firavunlaştırır” demiş. Samanyolu televizyonunda da videosu yayınlanan konuşmada şöyle devem ediliyor. “ yani sıradan bir insan gelir, şöyle böyle konjonktürel (28 Şubat kast ediliyor)olarak bazı imkânları elde edebilir, dümene oturabilir. Dümene oturduktan sonra artık götürdüğü o vasıtanın içindeki insanların hiçbir hukukuna riayet etmez, onlara hep tepeden bakar. Hep itap eder. Hep yerinize oturun der. Onlar, dümende olan sizsiniz az bir dursanız da namaz kılsak, dinlensek, nefes alsak deseler, kesin sesinizi siz anlamazsınız ben ne dersem o olur diye diklenir”

      Yaptığı bu göndermeleri yeterince açık ve hedefe tam ulaşacak beyanlar olarak görmemiş olacak ki daha da netleştirip, adrese teslim mesaj haline getirme ihtiyacını duymuş. Açıklama şöyle devam ediyor; “ hatta mümin bile olsa ahlaken firavun olur. Sıfat itibarıyla firavun olur. Bazen nimetlerin böyle sağnak, sağnak yağması, oda insanı firavunlaştırır, nemrutlaştırır.” Buyurmuşlar.

      Anlaşıldığı kadarı ile hoca o kadar kızmış ki; sadece başbakana değil onun tabanında ona gönül vermiş milyonlara da açık bir şekilde hakaret edip aşağılamaktan kendisini alamamış. İddialara göre bu söylediklerini de tefsir dersinde söylemiş. Demek ki hoca artık derslerini basın önünde yapıyor.

      Bu konuda şöyle diyor; “ dediğim dedik, çaldığım düdük de adamı şirazeden çıkarır. Tenkit edilmesi gereken şeyleri alkışlayan şuursuz, ahmak güruh ta adamı şirazeden çıkarır, küstahlaştırır” diyor.

         Yakın geçmişte cemaat iktidarla olan mücadelesini biraz daha dikkatli ve şahıslara endeksli olarak yürütüyordu. İktidar içinde ilk mücadeleyi eski savunma bakanı Vecdi Gönül Beye karşı yürüttü. Onunla meselesi Sayıştay başkanlığı döneminde cemaate mesafeli durduğu içindi. Sonra eski içişleri bakanı Beşir Atalay beyle bilinen sebeple mücadeleye başladılar. En sonunda da MİT müsteşarının şahsında doğrudan oklarını başbakan Recep Tayyip Erdoğan Beyeyönlendirdiler.

         Şimdi yapılan ise; artık “top yekûn savaş” şeklini aldı. Eskiden cemaat- iktidar çekişmelerini yazanlara cevap vererek fitne sokmakla suçlarlardı, şimdi mücadeleyi kendileri dillendiriyorlar.Haber basında genişçe yer alınca cemaat mensupları güya yalanlamaya kalktılar. “hoca efendi isim vererek kimseyi hedef almadı” diyorlar. İsim verilmesine gerek olmayacak kadar kimi kast ettiği çok açık zaten.

       Yukarıda hoca efendinin kullandığı bazı kavramlar size hangi siyasetçiyi hatırlattı? Kafanızı yormayın, eski partisinde genel başkan olan şimdilerde iktidar partisi yetkililerinin şamar oğlanına çevirdikleri bir siyasetçi, geçmişte başbakan için tamda bu sıfatları kullanırdı. İltihak döneminde bu ifadeler çokça gündeme gelmişti. Bizde bu yakıştırmaları cemaat adına yaptığını, bunu yapan bir insanın iktidarla siyasi birlikteliğinin olmazlığını vurgulayarak, “bu iş yürümez, ancak birilerinin planının bir parçası iseniz gelecek tepkilere aldırış etmez yolunuza devam edersiniz, yoksa her fırsatta sizi aşağılarlar” demiştik.

        Hocanın bu beyanlarını okuyunca eski günler aklıma geldi.Bakın bende isim vermiyorum!! Ben öteden beri bu siyasetçimizle cemaat arasında bir bağın olduğunu analiz etmiştim. Ama ne yaparsınız ki sakalınız olmadığı için sözünüz dinlenmez. Şimdi bana göre hocayı çileden çıkaran olay barış sürecinin aksaksız yürütülmesi ve onlara bu süreçte muhtaç olunmaması. Süreci sekteye uğratacak güçleri de olmadığı için önce milletin barış sürecinde gururunun kırılacağını öne sürdüler. Daha sonra kendi basın organlarında sürecin aleyhine yayın yaptılar. Şimdi de son hamleleri yapıyorlar. Acaba cemaat bütün bunları, kendileri aleyhinde PKK elinde bulunduğu iddia edilen belgelerin hükümetin eline geçmesinden ve hükümetin bir operasyonundan çekindiği için yapıyor olmasın?

         Selamlarımla….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız