MİLLİ İÇECEĞİMİZ AYRAN MI?

  • 8.05.2013 00:00

 

                            

           Başbakan Recep Tayyip Erdoğan günlük politikada( siyasette değil) iyice ustalaştı. Bana göre ülkeye gelmiş geçmiş en şanslı politikacılardan birisidir. O kadar şanslıdır ki 2002 yılından beri yapılan seçim yarışmalarının rekabetsiz birincisidir. Rekabet olmayan bir yerde yarışmadan ve başarıdan söz edilemez.

         O günden beri girdiği tüm seçim yarışlarında karşısında kendisi ile yarışan rakip olmadığı için hep birinci geldi. Vaktiyle bir öğretmenimiz vardı. Bu hocamız enine ve boyuna çok iri gövdeli bir adamdı. Üniversitede okurken onu okulu üniversiteler arası güreş şampiyonasında ağır sıklet güreşi için mindere çıkarmış fakat karşısına rakip çıkmadığı için şampiyonluk madalyasını takmışlar.O da bize hep kendisinin şampiyon olduğunu anlatırdı.

         Son 10 senelik seçimlerde tıpkı bu güreş müsabakaları gibi cereyan ediyor. Ne sağda, ne solda, nede İslamcılarda Tayyip Erdoğan beyin karşısına sahne kullanan, hitap edebilen bir rakip çıkaramadılar. Başbakan da haklı olarak rakipsizliğin dayanılmaz hafifliğini yaşayarak herkese rest çekip gündemi istediği gibi belirleyip, istediği gibi siyasete yön veriyor.

       Tayyip Bey son senelerde herkese rest çekmesinin son örneğini Müslümanların öteden beri can-ı gönülden istediği, Ayasofya camiinin ibadete açılması taleplerine karşı çekmiş. Bu istekte bulunanlara kızarak “önce Sultanahmet camiini doldurun ondan sonra bu istekte bulunun” buyurmuş.

      Ben kendimi bildim bileli ülkemizdeki özellikle sağ partilere oy veren tüm seçmenlerin en önemli isteklerinden birisi, Ayasofya’nınibadete açılması istediği olduğunu gördük. Başbakanın kendisi de dâhil bütün bu kuşaklar bunun için mücadele vermişlerdir. Bizler zannederdik ki; Ayasofya’nın açılmasını kendi içimizdeki batıcılar istemiyorlar. Eğer güçlü bir idare olursa bu cami bakanlar kurulu kararı ile açılır sanıyorduk.

       Oysa yanılıyormuşuz. Meğer buranın ibadete açılmasının önünde en büyük engel batı ve Amerika imiş. Eğer öyle olmasaydı bu hükümet döneminde açılırdı.  Ama açılmasına müsaade edilmediği için hükümet de ipe un seriyor. Başka camilerin dolması şartına bağlaması bunu göstergesidir.  Bu caminin ibadete açılmasının milletin özgürlüğünün işareti olması açısından çok önemli değeri vardır. Ayasofya’nın kapısına vurulan kilit hem vicdanlara hem de ülke Müslümanlarının prangalarına vurulan kilittir. Bu kilit sökülüp atılmadıkça ne vicdanlar nede ülke Müslümanları hür sayılamaz. İstanbul da hür sayılmaz.

      Sayın başbakan bu prangaları kıracağına, gündemi değiştirip,“milli içkimiz ayrandır” vecizesini irade buyurdular. Aman ne büyük keşifmiş. Bu büyük vecizeyi sayın başbakana hangi müşaviri fısıldadı merak ediyorum?

      Son zamanlarda özellikle Anadolu Gençlik teşkilatı Ayasofya’nın ibadete açılması için yoğun bir kampanya başlattı. Bütün illerde imza kampanyası düzenlendi. Ben bu konuda duyarlılığı olan herkesi bu kampanyaya imza vermeye çağırıyorum. Halkın bu isteği gür bir şekilde ortaya çıkarsa bu yolda adım atılabilir. Diğer partilerde bu konuyu gündemlerine alabilirler.  

        Ayran meselesine gelince de; bu konuda kusura bakılmasın ben samimiyet görmüyorum. Hepimiz biliyoruz ki iktidar partisi İslam’ın emir ve yasakları konusunda hiçte hassa değildir. Esasen kendi ideolojilerini de “muhafazakâr demokrat” olarak belirlemişlerdir. Yani İngiltere de muhafazakâr parti içkiye zinaya, kumara ne kadar karşı ise ülkemizde aynı ideolojiyi savunan ak partide o kadar karşı olur. Nitekim bu parti daha birkaç sene önce suç olan zinayı ceza kanunlarından çıkarması da bunun en büyük delilidir. Toplumsal bir hastalık olan zinayla mücadeleden vazgeçildikten sonra içki ile mücadele önemli sayılmaz. İnsanların ne yedikleri, ne içtikleri ne giydikleri kimseyi ilgilendirmemelidir.

       Ayranın bu şekilde gündeme getirilmesi de yine en büyük ayran satıcısı koç gurubunun “sütaş” firmasının hisselerini yükseltmekten başka bir işe yaramadığını söylemek mümkündür.

        Başbakanımız bununla siyasi rakiplerini açığa düşüreceğini iyi hesaplamış. Çünkü maalesef ana muhalefet zihniyetinin, laikliği sadece içki ve genelev savunuculuğuna indirgediğini bildiği için bu söylemi dile getirdi. Bunda da başarılı oldu. Çünkü “endişeli laikler” hemen tuzağa düşüp, içki savunuculuğuna başladılar. Tabi trafik kazalarının içkiden kaynaklandığını bilen seçmen içki savunucusu durumuna düşen partilere iyice mesafeli hale gelir. Bu da, iktidar için az bir kar değildir. Hem halka şirinlik mesaj verilmiş hem de oy devşirilmiş olur.

      Selamlarımla…

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız