- 8.04.2013 00:00
Kürt sorununun çözümüne yönelik geliştirilip, yürütülen süreçte halkı bilinçlendirmek ve hassasiyetlerini tespit ederek hükümete iletmek üzere adına “akil insanlar”denen 63 kişi tespit edilerek görevlendirildiler.
Görev alan kişilere daha ilk günden olmadık hakaretler ve tehditler savrulmaya başlandı. Kimisi bu insanların geçmiş fikirlerini beğenmediği için, kimisi geldikleri etnik ve ideolojik kökenlerini öne çıkararak bel altı vuruşlara başladılar. Hatta özel hayatlarını gündeme getirenler bile oldu.
Bu hakaretlerden en insafsızlarını MHP genel başkanı Devlet Bahçeli sıralıyor: “Ateistler.. bölücüler.. terör stepneleri..dönekler. Menfaat perestler.. yandaşlar.. fikirsizler..Vicdansızlar.” Bunları insan kavgada düşmanlarına söylemez. Ama bir politikacı kendisi gibi düşünmediğini bildiği, kendi vatandaşlarına söyleyebiliyor. Bu hiddetin, bu celadetin sebebi, acaba terörün bitme ihtimalimidir? Yoksa terör biterse kendi misyonlarının sona ereceğini düşündüklerinden dolayımı böylesine kızıp, hırçınlaşıyorlar?
Benim takip ettiğim kadarıyla, seçilen bu insanlar; geçmişte Kürt sorunu hakkında yazı yazmış, söz söylemiş, kanayan bu yaranın bir şekilde tedavi edilmesini istemiş kişilerdir. Bu görüşlerine katılabilirsiniz veya katılmazsınız. Ama hep çözümü istemişlerdir. Şimdide çözümü isteyen bu insanlara; “çözüm için gelin yapabilecek katkınız varsa verin” dendiği için teklifi kabul edip, görev almışlardır.
Listeye şöyle bir bakınca; ülkücüsünden İslamcısına, gayri Müslim inden, liberaline, komünistinden sanatçısına, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine kadar, tüm toplum kesimlerinden kendi kapasitesi oranında bu meseleye kafa yoran insanlar var. Hiçbir kesim, ben temsil edilmiyorum diyemez. Seçilenlerden kendi görüşlerini geçmişte savunduğu halde bu komisyonlarda görev alanların şimdi kendilerini temsil etmediğini düşünenler tabii ki çıkacaktır. Bunlarınormal karşılamak gerekir.
Ama eleştirilerde kantarın topunu kaçırıyorlar. Bazı sözde aydınlar; bu komisyonu geçmişte İngiliz işgali altındaki Osmanlı hükümetinin yine İngilizlerin baskısı ile Anadolu da işgale karşı direnişi kırmak için kurulan “heyet-i nasiha” ya benzetilmesi ayıbını işlediler. Yani hepsini vatan hainlerinin isteğine boyun eğen kişiler pozisyonuna sokuyorlar. Bununla hem hükümete hem de bu kişilere ilerde yargılanacakları tehdidi yapılıyor. Hatta bazıları şimdiden yüce divan yargılamaları yapıp, darağaçlarını hazırladılar bile.
Bunların hepsi, nasıl bir telaşın eseridir? Eğer dedikleri gibi çözüm istemek ve bunu sağlamaya çalışmak suç ise bu suçun cezasını çekmeye razı milyonlar olduğunu herkes biliyor. Çözümü bölünme gibi yutturmaya insanımızın karnı tok, yemiyor! Eğer yargılama ile korkutmak istiyorlarsa zahmete gerek yok, yargılanmadan korkan insanlar, zatenbuna teşebbüs etmezlerdi. Nitekim başbakan “sonu ne olursa olsun katlanacağız, baldıran zehri içmek gerekirse içeceğiz” diyerek tüm riskleri göze aldığını net bir şekilde ilan etti.
Bu çözümü istemeyenler demokratik yollardan eğeriktidara gelebilirlerse o zaman süreci yürütenleri yüce divana sevk edip yargılama kararı alsınlar. Ama birde başarılı olunup, terörün bitirildiğini düşünün ülkenin bundan kazanacakları,iktidarı yüz sene daha iktidarda tutar. Tabi muhalefettekiler hiçbir zaman iktidara gelemeyeceklerini bildiklerinden savurdukları tehditlere kendileri bile inanmıyorlar.
Onlar geçmişte kendilerini mutlu eden, milletin çoğunluğunu da düşman sayan, vesayet dönemlerinin geri geleceğini zannediyorlar. O devirler (tam bitmese de) geçmek üzere, zaten vesayet devrinin bitmeye başlaması, insanımızı bu süreç konusunda umutlandırıyor. Devleti ve rejimi kutsal sayan, vatandaşı da devlete ve kurumlarına köle addedenvesayetçilerin bu umutları boşunadır.
Son zamanlarda bu süreci halkın istemediği palavrasının arkasına sığınarak, kendi kendilerini kandırıp kuru gürültüyle süreci akamete uğratmayı hedefliyorlar. Mezarlık yanından geçen insanın, kuru gürültüyle korkudan kurtulma isteği kadar beyhude bir istektir bu. Eğer gerçekten halk bunu istemiyorsa, üzülmesinler önümüzde seçimler var, halk seçimde iktidar partisini alaşağı eder, onlarda iktidara gelip, Ak partisini yargılar cezalandırırlar. Sonra da 30 seneden beri mücadele ettikleri gibi yeniden terörle mücadele edip, cenaze namazlarında sıkça boy gösterirler. Endişeye mahal yok!
Ama en büyük korku sorunun çözümlenmesi ve bunun rantının iktidar partisince yenilmesidir. Bu konunun rant getireceğine inanıyorlarsa çözüme destek verip, onlarda ortak olsunlar. Olmuyorlar, meşhur hikâyede olduğu gibi; “baba bir hırsız yakaladım, al getir, gelmiyor, bırak gitsin gitmiyor.” Peki, ne istiyorlar. Statükonun devamını, silahlı mücadele ile insanların ölmesini mi?
Selamlarımla…
Yorum Yap