AKİF VE KURAN DAVASI

  • 15.03.2013 00:00

 

            Bu yılda büyük İslam ve istiklal şairi Mehmet Akif Ersoy’u ve mücadelesini anıyoruz. Merhum Akif, kalbi Kuran ve iman aşkıyla çarpan her Müslüman’ın gönlünde taht kurmuş bir Kuran sevdalısıdır. Onun hayatı da, sanatı da, ideali de, ideolojisi de Kurandı.

           Ümmete miras bıraktığı, Kurandan sonra en çok basılıp satılan ve dağıtılan safahatı incelendiğinde bu gerçek gün gibi aşikâr olarak anlaşılmaktadır. Eserde yazılan her mısra, her beyit, her kıta ve her şiir Kuran-i Kerimin bir ayeti veya bir suresinin tercüme veya tefsiridir.

           Onun Kurana hâkimiyeti konusunda hiç kimsenin tereddüdü yoktur. O kadar ki; cumhuriyeti kuran kadrolar dini reforme edip, namazlarda orijinal Arapça metin yerine tercüme okutma projeleri için Akif’in engin Arapça ve Kuran hâkimiyetinden yararlanmak istemişlerdir. Kendisine, kuranı şiirsel bir dille tercüme etmesini teklif etmişler, o da bunu kabul etmiştir. Ancak arkasındaki niyeti sezince bu tercümeyi devlete teslim etmekten vazgeçmiştir. Böylece dinin çığırından çıkarılmasına karşı durmuştur. Bu da merhum Akif’in hem yatıkları ile hem de yapmaya yanaşmadıkları ile dine ve Kurana hizmet ettiğinin en önemli delilidir.

           Devrinde birçok kendisinden ünlü şair olmasına rağmen istiklal marşının onun tarafından yazılması bu millete Allahın bir lütfüdür. Hepimizin bildiği gibi bu marş Müslüman milletin cihana imanını ve bu iman için verdiği mücadeleyi haykırışıdır. Özellikle 1925 yılından sonra devleti idare edenlerin din ile devlet arasına mesafe koymaya çalışmalarına rağmen hakkı haykıran bu marşa dokunmak istememişler, delki de dokunamamışlardır.  Bunun çeşitli sebepleri vardır. Ancak konumuzu ve yerimizi aşacak boyut da olduğu için bu konuyu tartışmayacağız. Sadece şunu demekle yetinelim. İstiklal savaşı boyunca halkı cihada çağırdığı için cephelerde askerlere dağıtılan şairin dergisi, Sebil-ürreşad bu tarihten sonra yasaklanmış ve yazarı Eşref Edip de idamla yargılanmıştır.

            Merhum Akif ömrünü Kuran hâkimiyetine adadığı için, toplumunda Kuran’ın istediği istikamette inşasına çalışmış ve hep Kuran ve sünneti rehber edinmek ve topluma rehber etmek istemiştir.

            Bunu için kimi zaman kürsüden vaaz eden bir vaizi şiirle konuşturmuş, kimi zaman adaletsizliklere isyan eden bir adil kişi olarak isyanını dile getirmiş, kimi zaman özgürlük meşalesi altına girerek, müstebit olduğunu düşündüğü sultana ters çıkmıştır. Üstelik o sultan kendisi gibi düşünüyor olsa bile özgürlüğü kısıtlamasını hiç haklı görmeye yanaşmamıştır. Gerçekleri söylerken kuvvetliden korkmak çekinmek yerine Allahın emirlerine muhalif düşmekten korkmuştur.

            Kuranın istediği Müslüman şahsiyeti inşa için evvela sağlam ve doğru bir akait anlayışının olması gerektiğini düşündüğü için zamanındaki tevekkül anlaşıyı ve tekke miskinliğini kıyasıya eleştirmekten çekinmemiştir. Kendiside tasavvuf ehli olan üstadın bu eleştirileri İslam toplumunda müspet yankı bulmuştur.

             Dünya milletleri arasındaki ilim ve teknik yarışmasında İslam milletinin geride kalmasına çok hayıflandığını bildiğimiz Akif bu konuda Müslümanların çok çalışmalarını şiirinde çokça vurguladığı görülür. Akife göre Müslüman’ın yitiği olan ilim ve fennin batıdan alınması gerekmektedir. Onların hayat tarzını taklit etmek yerine ilmini ve fennini almamız gerekir.

            Akif şiirinde toplumsal derslerde verir. Birçok şiirinde fakirlik ve yoksulluk tarif edilerek, fakir ve yoksula yardım veciz bir şekilde işlenir. O yaşadığı dönemde hep ezilenlerin kimsesizlerin yanında olmaya çalışmış, bazen daha zengin olup, daha çok yardım edemediğine hayıflanmıştır. Devletin zengin insanların mutlu şehirlerin mamur olduğu bir toplum hayatının özlemini çekmiştir.

            Akif de; her Müslüman da olması gerekenden fazla Allah sevgisi ve peygamber aşkı vardır. Bir Müslüman’ın bunları alabildiğince yaşayabilmesi için vatan ve millet şuurunun olması gerektiğine inandığı için, hem Çanakkale destanı ve hem de istiklal marşını yazabilmiştir.

            Onun hayatı ve mefkûresi tabi ki bir köşe yazısına sığmaz. Ancak bu yıl dönümünde onu anmak bir Müslüman olarak görevimiz olduğu için vefa gereği haddim olmayarak hakkında söz söyleme gereğini duydum. Onun ruhaniyetinden ve siz okuyucularımdan af talep ederim.

             Selamlarımla….




Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • israf
    israf
    13.12.2011 09:38

    diş fakültesi yapılacaktı madem bune ne gerek vardı, fakülta varken kim gider oraya, boşuna para israfı, pedodonti çene cerrahı ameliyethanesi, ortodontist kliniği açmısınız iyi iyi de uzman nerde yokkk, fakülteye gidin orada var diyonuz, o zaman niye açtınız koca hastaneyi, yoksa şakacı mısınız

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız