- 24.12.2012 00:00
Hatırlanacağı üzere bundan birkaç hafta önce, Mısırdaki olaylara değinmiş ve ülkemizdeki liberaller ve batıcılar ile Mısırdaki liberaller ve batıcıların içinde bulundukları topluma bakışlarını ve nasıl bir toplum tasavvurları olduğunu mukayese ederek aralarında hiç de fark olmadığını anlatmaya çalışmıştık. Nasıl ki hakkı savunanlar evrensel cihanşümul iseler, bu batıcı, demokrat ve liberallerde aynı….
22.12.2012 cumartesi günü Mısırda anayasa referandumunun ikinci ayağı yapıldı. 15 gün önce yapılan birinci ayak da %58 anayasaya evet demişti. Son yapılan oylamada da %64 “evet” oyu çıkmış bulunuyor. Böylece halkın %61 kadar çoğunluğu bu anayasayı onaylamış bulunuyor. Yani bir sürü dış desteğe, engele ve şamataya rağmen halk bunlara pabuç bırakmadan sandığa gidip, hak bildiğini yaptı.
Ama batıcı ve liberal mütegallibe bu oylama daha yapılmadan bu sonucu bildikleri için referandumu engellemek istediler, başarılı olamadıkları için şimdi yeni çirkin planlara başlayacaklardır. Çünkü anayasanın özellikle 2. maddesinde işlerine gelmeyen bazı İslami hükümler vardı. Onlara göre anayasada İslam’a ilişkin hiçbir hüküm bulunmamalıydı. Çünkü mübarek rejimini Müslüman kardeşler devirirken, onlarda destek olmuşlar. Bu yüzden anayasa onların dediği gibi yapılmalıymış!
Müslüman kardeşler sanki bunlara; “gelin bize destek olun biz İslam’dan vazgeçip sizin rejiminiz kabul edeceğiz” demişte şimdi caymış gibi hava estiriyorlar. Anayasa sanki bu halde çıkarsa onların hayat ve yaşama hakları zedelenecekmiş gibi, batıyı arkalarına alarak feveran ediyorlar. Hakikaten böylemi?
Mısırda yapılmak istenen şey, toplum hayatını “münker ve maruf” çerçevesinde oluşturmaktır. Münker; Allahın kullarına koyduğu yasağın bir hak değil bir özgürlük konusu olduğunu belirler. Münkere uyup uymama bir hak konusu değildir. Olsa, olsa bir özgürlük konusudur. Yanı Allahın emrine uymamak bir hak değildir. Yine Allahın verdiği cüz-i irade gereğince, bu iradesini kullanarak, bunlara uymamak özgürlüğü vardır. Bu özgürlüğü kendi iradesi ile kullanan da bunun müeyyidelerine hem bu dünyada hem ahrette katlanırlar. İslam kelamının konusu olduğu için çok fazla detaya girmek yazının çerçevesini aşacağı için bununla yetinelim.
Batı ideolojilerinde ise özgürlükler kişinin kendisini ilgilendiriyor, başkalarının özgürlük alanına tecavüz etmiyorsa bu bir haktır, kimse karışamaz.
Bunların özgürlük deyince, hem ülkemizde hem de diğer İslam dünyasında akıllarına gelen iki alan vardır. Birisi içkilerini, açıktan aleni içmek, diğeri de kadınların açık saçık giymesi, zinanın serbest olmasıdır. Bunlar özgürlük konusu olmakla beraber, kamusal alanda yapıldığında diğer insanların özgürlük alanına müdahale anlamı çıkar.
İslam da içki içmek isteyen, böylece Allahın emrine karşı gelen insan bunu evinde gizli yaparsa buna devlet otoritesi ve toplum müeyyide koyamaz. Ama alenen gidip meyhanede içip sarhoş olana müdahale hakkına sahiptir. Çünkü bu kişi içip, sarhoş olup arabasına binerek trafikte katliama sebep olursa, insanların hayat hakkına ve başkalarının özgürlük alanına müdahale etmiş olur. Bırakın arabaya binip, trafiğe çıkmasını, sarhoş olarak sokakta yürürken bile diğer insanları çeşitli şekillerde rahatsız ederek onların özgürlüğüne tecavüz etmiş sayılır.
Kadın konusuna gelince, Mısırda dâhil birçok İslam ülkesinde, bu arada ülkemizde, kadınların örtünmelerini istemezler, zinanın yasak olmasını istemezler. Onlar isterler ki, kadın-erkek ilişkileri şimdi ülkemizde olduğu gibi devam etsin, zina serbest olsun. Kadınlar sokaklarda “yatak kıyafeti” ile gezsinler. Toplumun ahlakı ne olursa olsun, yeter ki bu beylerin şehevi duyguları hep azgın bir vaziyette olsun da gerisi ne olursa olsun. Tıpkı İslam öncesi cahiliye Araplarının toplum düzeninde olduğu gibi… Bunu da topluma kişisel hak olarak yutturmak isterler.
İslam fıkhı zinanın aleni olması konusunda çok ağır müeyyideler getirmiştir. Ama zina suçunun ispatı için getirdiği ceza usul kuralları da ispatı nerede ise imkânsız kılmaktadır. Yani bunun da, aleni yapılmasının önüne geçerek toplumu dejenere olmaktan kurtarırken, gizli yapılanın, en az “dört sağlam gözün” cinsel ilişkiyi görmemişse hesabını kendi vicdanın ve Allaha bırakmıştır.
Kişinin içki içmesi de, zina yapması da, hak değil özgürlük konusudur. Bu fiillerin işlenmesi İslam’a göre suçtur. Kişi özgürlünü kullanır bunu yaparsa, münkeri işlediği için, özgürlüğünü maruftan, haktan yana kullanmadığı için hesabını verecektir. Eğer bunlar hak olsaydı, hele de iddia edildiği gibi doğuştan gelen bir hak olsaydı, bundan dolayı, Allaha sorumlu olunmazdı.
Tarihin hiçbir döneminde münker bu kadar kanunların himayesine girmemiş, bu kadar dış destek bulamamıştı. Şimdi çıplaklık kanunla korunur, AİHM kararları ile desteklenirken, örtünme takibata uğruyor, örtünen kadınlara batı destekli zulüm hala devam ediyor.
Keza içki içenler yasalarla korunurken, özellikle yılbaşlarında neredeyse teşvik edilirken, içki içmeyenler özellikle kamu kuruluşlarında disiplin takibatına uğrayıp, şura kararları ile görevlerinden atılmaktadır.
Keza münker hiçbir dönemde bu dönemdeki kadar kendisine dış destek bulamamıştır. Oysa şimdilerde, içki ve zina konusunda özellikle Hıristiyan batı kendi gücünü kullanarak İslam ülkelerinde zinayı ve içkiyi serbest etmeye çalışmakta, kadın erkek ilişkilerinde kendisinin örnek alınmasını istemekte ve desteklemektedir. Daha 2005 yılında ülkemizi tehdit ederek zinayı serbest bıraktırdıklarını hepimiz hatırlıyoruz.
Batı, batıcılar ve liberaller bizde yüz seneden beri uygulayıp, başarılı oldukları planlarını şimdilerde Mısırda uygulamak istiyorlar. O kadar istiyorlar ki neredeyse kurallarını kendileri koyduğu demokrasinin kurallarını bile değiştirip, çoğunluğu azınlığa tabi kılmaya uğraşıyorlar. Yine ülkemizde RP ye, Filistin de HAMAS’a yapıldığı gibi, Mısır da Müslüman kardeşleri iktidara getirmemek için onların oylarını değerlerinden daha değersiz saymak istiyorlar.
Onlarca yıl bizim ülkemizde İslamcı iktidarları alaşağı edip, “bunların oyları nasıl olurda benim oyumla eşit olur” zırvalarını savundular. Sonunda bazı Müslümanların davalarından vazgeçmesini deklare ettirerek iktidara gelmesine müsaade ettiler. Onlarda iktidara gelince verdikleri söz gereğince onların talanlarına göz yumdu, içkilerini rahatça içip bunun reklamını yapmalarına, içkiye özendirmeye müsaade ettiler, zina yapmalarını serbest bıraktı, ama gene de yaranamadılar. Zannettiler ki inancımızdan taviz verirsek onlara yarana biliriz. Oysa “sen onlara yaranamazsın ta ki onların dininden oluncaya kadar” ilahi emri çok açıktı.
Olayların bizde bu şekilde gelişmesi, Mısırdaki Müslüman kardeşlere bir ders oldu. Onun içinde Müslüman kardeşler ülkemiz Müslümanlarının düştüğü hataya düşmeme yolunda gayret sarf ediyorlar. Umarım başarılı olurlar. Allah yardımcıları olsun.
Selamlarımla…
Yorum Yap