TÜRKİYE- MISIR, ERDOĞAN- MURSİ MUKAYESESİ

  • 2.12.2012 00:00

 

            22 Kasım 2012 gününden beri, Mısırın başkenti Kahire’nin ünlü Tahrir meydanında yürütülen protesto eylemleri, nedense bana 2007 yılında bizdeki cumhuriyet mitinglerini hatırlattı.

            Hatırlanacağı gibi o günlerde ülkemizde, cumhurbaşkanlığı meydan savaşları, pardon mitingleri vardı. Ama her nedense mitingler taraflardan sadece birisi tarafından yapılıyordu. Mücadelenin diğer tarafındaki iktidar partisi olaylar karşısında vakar, metanet ve sorumlulukla hareket etmeyi tercih ediyordu.

            Mücadele öyle bir hale geldi ki mitingler, ana muhalefet partisi, yüksek yargı, cumhurbaşkanı, üniversiteler ve devletten beslenen sözde sivil toplum örgütleri, cumhurbaşkanlığına ak partili birini çıkarmamak için her türlü yola başvuruyorlardı.

            Sivil toplum örgütleri, başka bir amaç için oluşturulmuş bütçelerini yasaların dışına çıkarak bu mitingleri finanse etmeye kullanıyorlardı. Üniversiteler keza eğitim bütçelerinden bu mitinglere otobüs temin ediyorlardı. Bununla da yetinmeyip, “ordu göreve” pankartları açarak darbe kışkırtıcılığı yapıyorlardı.

           Yüksek yargı, hükümetin her icraatını mutlaka iptal edip, çalışamaz hale getiriyorlardı. Mevcut cumhurbaşkanı meclisin çıkardığı her kanunu, hükümetin aldığı her kararı veto ediyordu. Ordu, her bahaneyle iktidara ve millete aba altından sopa gösteriyorlardı. Genelkurmay başkanı gece yarısı muhtıra hazırlayıp yayınlıyor, ondan sonra gelende, savaş gemisi üzerinde basın mensuplarını toplayıp, iktidara ve millete gözdağı veriyordu.

           Bütün bunların üstüne tüy dikecek kararı o güne kadar her zaman olduğu gibi, hukuka takla attıracak dünya hukuk tarihine yüz karası olarak geçecek bir karar alıp mevcut meclisin cumhurbaşkanı seçmesini imkânsız hale getiriyordu. Hem de C.H.P genel başkanının ikazı ile askerlerin telkinleri sonucu bu kararı aldığını neredeyse ilan edercesine.

           Buna karşılık hükümet; mitingleri yapanlara açık mesaj vererek; “ bizde mi milyonları sokağa dökelim?” diye net mesaj verince mitingleri düzenleyenlere dank etti ve aniden mitinglere son verildi.

          Askerin elektronik muhtırasına sert bir cevap verince, onlarda pabucun pahalı olduğunu görerek sükût edip, kabuklarına çekilmek zorunda kaldılar. Cumhurbaşkanı zaten süresini doldurmuş, bulunduğu yerde kanunsuz işgalci durumundaydı.

          Anayasa mahkemesi o meş’um kararını verince de, iktidar hiç tereddüt etmeden seçim deyip, tam zamanında halkın karşısına çıktı. Oysa karşı tarafın en nefret ettiği şey, bu  “bidon kafalı” bu “göbeğini kaşıyan” kaba saba halktan yetki alınmasıydı. Televizyona çıkardıkları “90.60.90 aklı biraz noksan” sarışınlara, kendilerinin halkla eşit tutulamayacağı isyanını dillendirtiyorlardı.

         Nitekim halka gidildi, soruldu. Halk gereken cevabı verince son bir hamleyi yaptılar. İktidar partisini kapatmak için dava açtılar. Ortada suç ve delili olmadığı halde partiyi kapatmaya kalktılar. Ama sonra halkın tepkisinin daha da sert olacağını anlayınca bunu da yapamadılar.

               Bu muhteremlerden bazıları şimdi paşa, paşa Silivri de, Sincan da daha önce halka ve onların seçtiklerine yaptıklarının, milletin dinine, İmanı’na psikolojik savaş açmanın hesabın veriyorlar. Şimdilerde artık birbirlerini ispiyona başladılar. Bir zamanlar; Ankara sokaklarında “kudretli general” olarak burnundan kıl aldırmayanlar şimdi, amirlerini, mesai arkadaşlarını savcıya yazdıkları dilekçelerle ispiyon ediyorlar.

              Bütün bu anlattıklarımızın aynısı bu günlerde Mısırda yaşanıyor. Bizde seçimle gelenleri bıktırıp, yıldırıp, korkutup, kaçırmak istedikleri gibi, Mısırda da devrimle kansız olarak gelen ihvan-i müslimin’i ve Muhammet Mursi’yi yıldırmaya çalışıyorlar.

              Bizdeki Kemalistler nasıl kendilerini askere ve yargıya yaslanmışlarsa orda da eski rejim, Mübarek rejimi kendisini askere ve yüksek yargıya dayayıp değişime fırsat vermemeye çalışıyorlar.

               Ama Mursi de en az Tayyip Erdoğan kadar cesur olduğunu gösterdi. Başkan olarak yetkisini kullanıp, yüksek yargı mensuplarından bazılarını görevden aldı. Yeni anayasa yapılıncaya kadar kendisine olağanüstü yetkiler çıkararak yeni anayasal düzeni kurmak istiyor. Bunda da kararlı.

               Mısırda muhalefeti meydana dökenlerin ağırlığı bizdeki, cumhuriyet mitingi tertipçilerinden fazla değil. Bizdekilerin arkasında nasıl iç vesayet odakları vardıysa, onlarınkinde de aynı iç odaklar ve İsrail var.

               Ama Mursi de karşı hamleleri yapmaya başladı. Nitekim geçen cumartesi günü başta İhvan olmak üzere üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları Mursi lehine gösterilere başladılar.

               Bu mücadelede İhvan ve Mursi’nin kazanacağına hiç kuşku duymamak gerekir. Bizde İslami siyasetin dayandığı teşkilatların geçmişi mısırdakinden çok daha yenidir. Oysa ihvan en az yüz yıllık bir teşkilattır. Ve Mısır’ın kılcal damarlarına kadar etkilidir. Bu yolda sayısız âlimini ve elemanını şehit vermiştir. Mısır halkıyla bütünleşmiştir. Eminim yakında halk her şeye bizdeki gibi hâkim olacak, yeni anayasa yapılacak ve askeri vesayet sistemini tarihin karanlık sayfalarına gönderecektir. Şehit Seyyid Kutup’ların, Hasan El Benna’ların emeklerinin boşa gitmediğini dost düşman herkese göstereceklerdir.

                Selamlarımla….

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız