- 15.10.2012 00:00
Sayın başbakanımız, dünyada cereyan eden son birkaç olay üzerine, kurulu bulunan küresel statükonun, Müslümanların aleyhine olduğuna anlamış, bunun değişmesini talep ediyor. Ne demeli? Bazıları öğrenmeyi okulda ders dinleyerek, okul çağında ders çalışarak başarır. Bazıları da derste öğretmenlerini dinlemez, derse zamanında çalışmaz, dersten kaytarır, öğretmen ders anlatırken arka kapıdan kaçıp oyuna giderler ve zamanında öğrenme imkânından mahrum kalırlar.
Aradan zaman geçip hayat gaileleri ve sorumluluk omuzlarına binince, hayatın gerçeklerini bizzat yaşayarak öğrenirler. Bu durumgenellikle, zamanında neden gerçekleri öğrenmediklerine hayıflanmalarına sebep olur. Biraz düşününce, hayatın gaileleri,gerçekleri kendilerine dayatınca, karşılarına dikilen bu gerçek karşısında sükuti hayale uğrarlar.
Başbakanımız da tam bu psikolojiyi yaşıyor olsa gerek. İçinden geldiği, rahleyi tedrisinden geçtiği, milli görüş mektebinde, kendisini hayal kırıklığına uğratan bazı gerçeklerin sıkça tekrarlanarak anlatıldığını, o mektebin baş Öğretmeni’nin bugün karşısına çıkan gerçekleri anlatıp, bu gerçeklere nasıl karşı durulacağını da tatbiki olarak öğrettiğini, ama kendisinin bunları dinlemediğini hatırlayacaktır.
Yukarda yazdıklarımız bazıları için bulmaca gibi gelebilir. Haklıdırlar, neden bahsettiğimizi kısaca anlatmaya çalışalım.
Sayın başbakanımız, bugünlerde Suriye olayları, daha önce, Balkanlarda, Srebrenica da Tuzla da, Saraybosna da, yaşananlar,onun gibi İslam toplumlarını ilgilendiren diğer meselelerde, BM’nin ilgisiz kaldığını, kılının kıpırdatmadığını, güvenlik konseyinin tabi üyelerinin veto haklarının Müslümanlara haksızlık olduğunu anlatıp şikâyet ediyor.
Bilindiği gibi, BM 2. Dünya savaşı daha bitmeden savaşı kazanacakları belli olan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya gibi ülkelerin Yalta konferansında kurdukları bir kuruluştur. Siyonizm’in patronajı ile kurulduğu için ilk kararı İsrail’in kuruluşunu sağlamak olmuştur.
Siyonistlerin telkini ile Rusya, Türkiye’nin bu kuruluşun dışında kalmasını, BM ye alınmamasını teklif etmiş, ancak diğer konferans katılımcılarının bizim Almanya’ya savaş ilan etmemizkarşılığında üyeliğimiz sağladıklarını biliyoruz. Kurulduğu günden bu güne kadar hiçbir Müslüman toplum lehine karar vermemiş, verse bile veto hakkı bulunan üyelerin blokajı ile karşılaşmıştır. Sayın başbakan işte bundan şikâyet ediyor
Oysa içinde 30 yıl siyaset yaptığı Milli Görüş mektebinde bu konular, uzun süre tekraren gündeme taşınıp, bunu yerine, “İslam birleşmiş milletleri” önerisi slogan haline getirilmişti. Bununla da, yetinilmemiş, 2. Dünya savaşından sonra kurulan NATO, ortak Pazar veya AB, dünya bankası, İMF gibi kuruluşlarında Müslüman yurtları işgal etmek, sindirip sömürmek üzere planlanmış kurumlar olduğu için, bunlarında alternatifleri sıralanmıştı.
Şimdi sayın başbakan, bu kurumların mevcut yapısına isyan ederek, özellikle de BM’nin yeniden yapılandırılmasını talep ediyor. Gelişmiş ülkelerin bunu sağlamasını, kendilerini merkeze koydukları günlerin geçtiğini, özellikle ekonomi ve üretimingelişmiş Avrupa ülkelerinden, gelişmekte olan ülkelere kaydığını, ekonomik merkezin gelişmekte olan ülkeler olduğunu söylüyor. Alternatif olarak ta, G-20 ülkelerini gösteriyor.
Rahmetli hocamız, bu konuyu milletimize 40 sene anlatmış, nasıl yapılacağını da bizzat girişimler başlatarak öğretmiştir. Bu yapılara alternatif, adalet ve hak üzere icraat yapacak, insanları sömürmeyecek, sömürtmeyecek, bir yapılanmayı kurup, Müslümanların ve tüm insanlığın hizmetine vermenin ilk adımlarını atmıştır.
Tüm insanlığın diyorum. Çünkü D-8ler sadece belliMüslüman ülkeleri değil, ikinci aşamasında tüm İslam ülkelerini, üçüncü aşamasında da, tüm insanlığı içine alacak bir teşkilat olarakplanlayıp kurmuştur.
Eğer sayın başbakan bu söylediklerini hayata geçirmeye niyetli ise, elinin altında mevcut olan bu kuruluşa işlerlik kazandırsın. Görecek ki, ummadığı ölçüde başarılı olacaktır. Kısa zamanda da, D-8ler dünya siyasetini adaletle yönlendirip, tüm insanlığı sömürü ve zulümden kurtaracak bir merkez olacaktır. Yaşanabilir bir dünyanın kurulmasının ne kadar kolay olduğunu, insanlığın buna susadığını kendiside görecektir.
Vakit geçmiş, tren kaçmış değildir. Umarım bu arayış ve isyanlarını devam ettirirken, başbakanlık ve hariciye teşkilatı raflarında mevcut bu projeyi masaya indirip, Türkiye’yi ve kendisini bu şerefe eriştirir.
Gerçekleri görüp bu açıklıkla ilan etmesi bile önemli bir aşamadır. Bu durumdan memnun olmayan dünya ülkeleri bu söylenenlere kulak asıp, onlarda seslerini yükseltecektir. Böylece küresel bir adalet talebi yükselecektir.
Selamlarımla
Yorum Yap