Günlerdir merak edilen Ak parti kongresindeki konuşmasını yaptı. Yaklaşık 2,5 saat süren konuşmayı izledik. Genel olarak olumlu bulduğumuz bu konuşma biter bitmez, başta Doğan Medya gurubu yazarları ve cemaatin gönüllü yardakçısı Nazlı Ilıcak eleştirmeye başladılar.

           Ilıcak konuşmada eleştirecek esaslı başlıklar bulamayınca, başbakanın S. Demirel ve laikçi çevreleri kucaklamadığı nedeniyle eleştirdi. Ona göre; M. Kemal paşanın, Menderesin, Özal’ın ve Erbakan Hocamızın devamı olduğunu söyleyip, Atatürk ve Demirel’in devamı olduğunu söylememesi bir noksanlıktır. Nazlı hanıma göre M. Kemal ayrı Atatürk ayrıdır. 1920 meclisine sahip çıkıp, inkılâplara sahip çıkmaması, yeterince kuşatıcı olmaması anlamına geliyordu.

           Eleştirenlerin diğer bir eleştirisi ise, konuşmada Avrupa birliği sürecine ilişkin hiçbir konuya değinilmemesidir. Sayın başbakan konuşmasında Avrupa birliğine ilişkin hiçbir temasta bulunmadı. İktidara geldiği günden, 2005 yılı sonuna kadar izlediği politikaların sonuca varmadığını, ağzımızla kuş tutsakta, bizi içlerine almamak için direndiklerini anladığını belli etmesi, konuya ilgisinin azaldığının belli olması bazı çevrelerin eleştirisine sebep olmuştur.

           Bu kongrede; en güçlü mesaj konuşmalardan ziyade, katılımcıların alkışları ile verildi. Hamas lideri Halid Meşal’in ismi anons edilince, herkesin ayağa kalkarak, en güçlü şekilde alkışlaması ile belirtildi. Bu alkışlar, hem ak partinin ideolojik ekseninin “İslamcılık” olduğunu, hem de sayın başbakanını izlediği Filistin ve İsrail politikalarının kongrede ibra edilmesi anlamına geliyor.

           Açıktan olmasa bile bu konuda yukarda saydığımız kişilerin eleştirilerine uğramıştır. Bazıları bunu açıktan eleştirmiş, bazıları da, dudak bükere surat asarak memnuniyetsizliğini belli etmiştir.

          Kongre öncesi, basının bir kesimi, başbakanın konuşmasının nasıl olması gerektiğini adeta dikte ettirmeye kalkmışlardır. Beklentilerini sıralarken tahminden öte yönlendirme cihetine gitmişler, bu olmayınca da sükuti hayale uğrayıp eleştirilere başlamışlardır.   

          Başbakanın konuşması itiraf edeyim ki, benim açımdan sürpriz oldu. Ben uzun zamandan beri Ak Parti söylemlerinde “aslına dönüş” milli görüş ve İslamcı siyasete, özellikle dış politikada yöneldiğini görmekle beraber, kongrede vereceği mesajla bu kadar açık olacağını ummuyordum. Benim beklediğim, iki yıldan beri iyice anlaşılan bu sürecin bir zaman daha sessizce devam ettirileceği yönünde idi. Ama bu konuda çok açıktan mesajlar verildi.  

           Kongreyi izlerken, kendimi 90ların başında RP kongrelerinden birini izlediğim intibaına kaptırdım. Yapılan konuşmalar; özellikle sayın başbakanın konuşması, bu duygularımı pekiştirdi. Sanki kürsüde RP sözcüsü, milletin kendi değerlerine vurgu yapıp, Alpaslanları, Fatihleri ve onların siyasetinin günümüzdeki izdüşümü, Milli Görüşü anlattığını zannettim.

          Bana göre; sayın başbakanın konuşmalarının her paragrafını, birer cümlelik sloganlara dönüştürüp bir kâğıda yazın, ortaya Rahmetli Hocamızın sıkça tekrarladığı parti konuşması karşınıza çıkacaktır. Hocamız detay konuşmaktan ziyade, dinleyicilerin kafasına sloganları yerleştirip onların kendi düşünceleri ile bunların açılımlarını yapmalarını isterdi. Sayın başbakan da fikirlerini detayları ile dinleyicilere aktardı. Aradaki fark sadece bundan ibaret idi.

         Kongre salonunda ki yabancı davetiler de keza RP kongrelerini aratmıyordu. Batı ve Hıristiyan dünyasından çok az sayıda misafir varken, Türk ve İslam dünyasının temsilcileri eksiksiz yerini almıştı. Bu da; Türkiye’nin öteden beri liderliğini arzu ettiği dünyayı kurduğunun delilidir. Evet, iç ve dış şer odakları istemese de, İslam dünyasının ve Türk dünyasının liderliğinde rakipsiz olduğunu, fiilen bunu gerçekleştirdiğini, bu kongre ispat etmiştir.

         Benim kongreye ilişkin ilk intiba ve gözlemlerim bunlardı. Bana göre kongre konuşması, her şeyin yeniden aslına dönmeye başladığının manifestosudur. 

         Selamlarımla….