- 28.09.2012 00:00
Sayın Başbakanımız, NTV televizyonunda gazetecilerle yaptığı söyleşide cezaevlerinde bulunan hükümlülerin, düzenlenecek özel odalarda eşleri ile 24 saate kadar beraber olup özel görüşme yaptıracaklarını ifade etti.
Bu oldukça cesur ve bir o kadar da insani bir uygulama olacağı için ben şahsen ülkemiz insanı adına geç kalmış bu işlemi başlattığından, çok mutlu oldum. Umarım ki, muhalefet partilerinin bu konuda koparacakları velveleye aldırış etmeden bu sözünün arkasında durur. Çünkü sol muhalefet, bu uygulamanın halkın yararına olduğunu, özelliklede İslam’a uygun olduğunu anlarsa bir taraftan laiklik elden gidiyor diye, diğer taraftan da ar- namus edebiyatı yaparak bu uygulamayı engellemeye çalışacaktır.
Bu fikri ülkemizde ilk kez savunanlardan birisi olarak, idarecilerimizin insanımızın dertlerine çare üretme noktasına geldiğini görmekten mutluyum. 30 yıldan beri savunduğum bu fikri ilk kez 1997 yılında TBBM insan hakları alt komisyonunda dile getirerek devletin resmi kayıtlarına geçirmiştim. Gerek cezaevlerindeki sapkın davranışların önlenmesinde ve gerekse suç ve cezanın ferdiliği gibi evrensel bir prensibinin hayata geçmesine katkıda bulunacağına inandığım için savunuyordum.
1997 yılında bir vesileyle Ulucanlar cezaevini ziyarete gelen meclis insan hakları alt komisyonunun üye milletvekilleri, Sayın Süha Tanık, Sayın Cafer Güneş ve Sayın Hakan Tartan ile odamda yaptığımız görüşme sırasında bu fikirlerimi dile getirdiğim için beni hayretle karşılamışlardı. Hatta daha sonra görüşmeye ilişkin tutanakları okuduğumda benim bu konudaki görüşlerimi dinlerken çeşitli tepkiler verdiklerini, bunun olamayacağını özellikle, Sayın Süha Tanık ve Hakan Tartanın itiraz ettiklerini buna mukabil geçmişte cezaevinde öğretmen olarak çalışan RP Kırşehir milletvekili Cafer Güneşin ise hiç olumsuz tepki vermeyip dinlediğini anlamıştım.
Yıllarca bıkmadan usanmadan savunduğum bu fikirleri neden savunduğum bence çok açık, ama sebebini yine de kısaca anlatayım. Ben evli çiftlerin uzun süre birleşmemelerinin evliliği yok edeceğine, nikâhın sakıt olacağına inanıyorum. İslam fıkhında çıkardığım sonuç budur. Nitekim Hz. Ömer savaşa giden İslam ordusundaki askerlerden evli olanlara 4 ayı geçmemek üzere izin verilmesini emrettiğini biliyoruz. Bu sahabe içtihadı olarak biz Müslümanları bağlar.
İkinci önemli sebep; insan neslinin devamını sağlamak, üremek, evlat sahibi olmak, her insan için doğuştan gelen en önemli insan haklarından birisidir. Bunun ceza nedeniyle önüne geçilmesi, neslin devamı açısından sakıncalı, suç işlemeyen eş için de, bir zulümdür. Allahın yaratılış yasası olan Sünnetullaha, aykırıdır.
Üçüncüsü; yukarda da bahsettiğim gibi suç ve cezanın ferdiliği prensibine uygun değildir. Eşi suç işleyen bir kişinin, suçsuz eşinin kendi cinsel ihtiyaçlarını gideremeyerek, bu ihtiyacı gidermekten yoksun kalarak, bunalıma düşmesine veya yuvasının yıkılmasına ya da bu ihtiyacı gayrimeşru yollardan gidermesine yol açtığı için aile facialarına sebep olduğunu, sayısız örnekten biliyoruz
Dördüncüsü; eşler arasında ilişki kesilince, cezaevlerindeki hükümlülerin cinsel ihtiyaçları çok büyük sorun olamaya başlıyor. Öteden beri cezaevlerinde livata ve istimna fiillerinin yaygınlığı birazda bu sebepten olmaktadır. Bu uygulama başlarsa bu sorunun çözümüne yardım edeceğine inanıyorum.
Esasen birçok batı ülkesinde uygulaması olan bu isteğimizi, çokça her ortamda dile getirdiğimiz dönemde, 1997 yılında, bazı RP milletvekillerinin (A.Fevzi İnceöz gibi) bu konuda kanun teklifi vermeye hazırlandıklarına, Rahmetli Başbakanımız, Erbakan hocamızın da bu milletvekillerine, “bu konunun henüz zamanı değil” diye kabul etmediğini biliyoruz.
Yine o yıllarda mademki bu konuda, siyasi irade henüz erken olduğunu düşünülüyor. Hiç olmazsa, evli hükümlülerin, eşleri ve 7 yaşından küçük çocukları için özel açık görüş verilmesi düşünüldü. Ve dönemin Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan Bey, bir genelge ile bun sağladı. Hiç olmazsa küçük olduğu için cezaevine gelmeleri psikolojik açıdan sakıncalı görülen çocuklarını babalarının ve annelerinin, kucaklamaları, eşlerin birbirini rahat bir ortamda görmeleri, için ortam sağlanacaktı.
Kendisi içerde, eşi dışarıda olan kişilerinde, özel konularını görüşmelerine yardımcı olacak, birbirlerine temas ederek, moral vererek aile bağlarının kopması önlenecekti. Nitekim çok faydalı da oldu.
Ama Refah yol hükümeti düşüp de, halka tepeden bakan, halkın değerlerine Fransız, sol anlayıştaki, Prof. titri taşıyan birisi! Adalet bakanı olunca bu espriyi anlamayarak, görüşmelere hükümlülerin anne ve babalarını da dâhil ederek bundan beklenen faydanın önüne geçti. Çünkü bu beyler Anadolu insanının anne ve babasının yanında, eşinin bırakın elini tutmayı onunla konuşmaya bile utanacağına yabancı olduklarını ispat ettiler. Hepimiz biliyoruz ki Anadolu insanı babasının yanında eşinin hal hatırını sormak değil, çocuğunu bile kucağına alamaz. İster yanlış, ister doğru, bu toplumun töresi böyle..
Şimdi halkın değerlerine yabancı olmayan sayın başbakanın konunun önemine ikna olduğu, bu uygulama için zamanın geldiğini anlaması, gerçekten ülkemiz insanı için bir reformdur. Unutmayalım ki dışarıdaki herkes bir gün içeri girebilir. Aslında kısa bir sürede olsa kendisinin de, parmaklıkların arkasını tanımasının bu düşünceye gelmesinde rolü var gibi. Bu konuda oda “damdan düşen” pozisyonundadır.
Ülke insanının ahlakına, halel geleceğini öne sürüp, bu uygulamaya karşı çıkacaklar olacaktır. Bunlar hiç kale alınmamalıdır. Bu uygulama hem cezaevlerinde hem de mahkûm aileleri arasında ahlaka hizmet edecektir. Hem de geçmişte bu nedenle yaşanmış aile facialarının bir daha yaşanmamasına sebep olacaktır. Ayrıca başbakanımızın çok önem verdiği nüfus artışına da katkıda bulunacaktır. Bu uygulama için, bu işin içinde 35 sene geçirmiş bir insan olarak şimdiden teşekkür ederim.
Selamlarımla….
Yorum Yap