Sayın Abdullatif Şener’i uzun zamandan beri şahsen tanırım. En son uzunca görüşmemiz, Ak parti’nin kurulma hazırlıkları sırasında 2000 yılı mayıs ayında görevli bulunduğum kurumda olmuştu.  Sohbet sırasında o günlerde, kurulması düşünülen yeni partide(Ak parti) görev almayı düşünmediğini ifade etmişti.

             Ama kendisinin mensup olduğu kavimdaşlarının, hem ulusal hem de uluslararası etkin derin yapılardaki güçleri nedeniyle yeni kurulacak siyasi partinin başarılı olacağı konusunda ipuçları aldığı için fikrini değiştirerek, Sayın Cemil çiçek, Sayın İsmail Alptekin ve daha birçokları gibi son anda Ak parti trenine bindi. 

             Parti bilinen seçim başarısını kazanınca da, geçmişte maliye bakanlığı gibi önemli bir bakanlık görevinde bulunduğu göz önüne alınarak ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı görevi verilmişti. Bugün eleştirdiği derviş modeli ekonomiyi yaklaşık 5 sene kendisi yürüterek zamanını doldurmuştur.

             Kendisi, hükümette göreve başladığı zaman, özelleştirme idaresi ona bağlıydı. Bu idarede ilk icraati, birinci derecede bir yakınını Er demir A.Ş ye yönetim kurulu üyesi yapmak olunca, genel başkandan zılgıtı yediği o dönemde yazılıp çizilmişti. Daha o günlerde başbakanın, ilk seçimlerde kendisini meclis dışında bırakacağını öngörüp dostlarımızla paylaşmıştık.

             Esasen kendiside başına gelecekleri bildiği için daha iktidarın ikinci yılını bile beklemeden bazı planların içine girdiğini belli ediyordu. Ak partiye karşı olan çevrelere mesajlar vermeye başlamıştı. Partisinin üst yönetiminin hoşuna gitmeyecek davranış ve beyanlarda bulunurken, bir taraftan da laik çevrelere mesajlar vermeye başlamıştı. Nazım Hikmet ve benzeri şairlere hayranlığını dile getirmeler, şaraplara ve şarapçılara methiyeler düzmeler bu dönemde yaptığı hamlelerden bazılarıdır.

             Zaman, zaman hükümetin izlediği özelleştirme programlarına direniş gösterdiğini kamuoyuna duyursa da, yinede ilgili kararnameleri tıpış, tıpış imzalamaktan geri durmamıştır. Kendince şartlar olgunlaşana kadar istifayı da asla düşünmemiştir.  Ne zaman ki 27 Nisan elektronik muhtırası verilmiş, o zaman (Mayıs 2007) de istifa etmiştir.

             İstifa etmeden kimlerle, hangi derin ve etkili güçlerle neler görüştüğünü bilmemiz elbette mümkün değildir. Ama o günlerde yazılıp çizilenlerde bazı ipuçları vermektedir. O güçlere fazlaca inanıp güvendiği için olsa gerek, hızlıca parti kurup siyasi arenaya çıktı. Ve boyunun ölçüsünü aldı. Her seçimde partisi vasıtası ile seçildiği memleketinden, bağımsız aday olmasına rağmen seçilemedi.

            Daha sonra girdiği seçimlerde de başarılı olmayınca şimdilerde, partisinin kapısına kilit vurdu. Rotasını ulusalcılık denizine çevirerek, yelkenlerini Ak parti karşıtı rüzgârla şişirip, siyasette yeni makam ve mevki arayışında olacağını ilan ediyor.

             Sayın Şener; daha önce üniversitede görev yaptığı sıralarda bırakın siyaset yapmayı, siyasi partilere oy verenleri bile tekfir edecek kadar radikaldi. Bunu özellikle Bolu’da görevli olduğu yıllarda kendisini tanıyanlar bilirler. Büyük bir değişim göstererek siyasete atıldı. Siyasette belli yerlere geldikten sonra da yeniden değişim göstermek durumunda kalarak, ulusalcı oldu. Bakalım bundan sonra daha ne gibi değişimler gösterecek? Daha şimdiden CHP ağzıyla konuşmaya başladı. Suriye konusunda hiç çekinmeden zalim Esat yandaşlığına soyunmuş bile….

            Nedense, Abdullatif Şener beyi görünce aklıma hep, Erkan Mumcu ve Numan kurtulmuş geliyor? Üçünün ortak noktası da birden fazla radikal değişim geçirip, geçmişte savundukları ideolojilerini ve kendileri ile beraber yola çıkan arkadaşlarını terk etmelerinden mi kaynaklanıyor? Bu kadar hızlı, radikal ve çok kısa zamanda birkaç kere değişim kişilik zaafımıdır. Yoksa ben mi yanılıyorum?

            Selamlarımla…