TARTIŞMALAR IŞIĞINDA YENİ İSLAMCILIK

  • 8.08.2012 00:00

        Bir aydan beri sosyolog yazar Ali Bulaç’ın gündeme getirmesi ile İslamcılık tartışılmaya başlandı. Bu tartışma daha ziyade entelektüel boyutta tartışılıyor.

          Tartışmanın tarafları bu topraklarda yeşerip serpilen 4 tarzı siyasetin günümüzdeki takipçileri olarak karşımıza çıkıyor.

          Hatırlatma kabilinden bu akımlara şöyle bir baktığımızda, bu akımların Osmanlıcılık, batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık olduğunu görürüz. Bu akımlardan Osmanlıcılık’ın Osmanlı devleti ile beraber yok olmuş olsa da, özellikle dünyayı idare etmekte olan etkin güçlerin ve ABD’nin bu akımı “yeni Osmanlıcılık” olarak siyaset sahnesinde yeniden diriltmeye çalıştığını yaklaşık 20 yıldan beri biliyoruz.

           Diğer akımlar ise hayatiyetini sürdürüyorlar. Hatta bu akımlardan Türkçülük ve batıcılığın, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren aynı ideoloji etrafında birleşip, resmi ideolojiyi oluşturdukları biliniyor. Bu birlikteliğin temeli cumhuriyetin kuruluş yıllarında atılmışsa da zaman, zaman milliyetçiliğin dışlandığı devirler olmuş, ancak 27 Mayıs darbesinden sonra birbirlerini hiç dışlamadan 1970lere kadar gelinmiştir.

           Cumhuriyetle yaşıt olan CHP’nin 9 umdesi ile(daha sonra 6 ya indirilip, 6 ok olmuştur) CKMP ve MHP’nin 9 ışığı arasında hiçbir fark olmadığı erbabınca bilinir. Ama 1970lerde Ecevit’le birlikte “ortanın solu” benimsenince bu iki akım arasında mücadele başlamıştır. Bu didişme sonunda 12 Eylül rejimi yeniden bu ideolojileri birleştirerek iktidara taşımak istemiş, “4 eğilimli” partilere rağmen, ancak hesaplar sadece 10 sene yürümüştür.

           İslamcılık akımı 1960ların sonunda, ülkemizde yeniden siyaset sahnesine çıkmaya başlamış, çıkar çıkmazda rejimin kuvvetli refleksi ile karşılaşmış, partisi hemen kapatılma yönüne gidilmiştir. O günden itibaren darbelere, yasaklayıcı kanunlara ve kurulu düzenin tüm mücadele metotlarını denemesine rağmen gelişmesi önlenememiştir.

           Siyaset sahnesine çıktığında çok önemsenmeyen bu akımın, kısa sürede başarılı olacağı anlaşılınca, öncelikle çeşitli İslami gurup ve cemaat liderlerini türlü metotlarla ikna edip, İslamcılığın önü kesilmek istenmiştir. Adları bilinen bu cemaatler, batıcı liberalleri, ülke Müslümanlarına “nurlu siyasetçiler” olarak yutturmaya çalışmışlar, her seferinde basit menfaatler vaat ederek bazen vererek ülkede İslami birliği siyaset sahnesinde sağlatmamak için türlü oyunlara başvurmuşlar  

            1990ların başından itibaren ülkedeki milliyetçiler ile İslamcıların halkın baskısı, seçim sisteminin dayatması sonucu kurdukları ittifak her iki akımı da meclise taşımışsa da, milliyetçilerin ittifaktan ayrılıp, solcu ve liberal koalisyona destek verince, kendi içinde de bölünme yaşamıştır. İslamcılar ise o seçimden sonra girdikleri her seçimde (1999 hariç) hep başarılı çıkmıştı.

            Bu süre zarfında savunulan İslami siyasete uymayan ufak tefek hatalar devaynasında gösterilip, İslamcılar itibarsızlaştırılmak istenmiş, ancak başarılı olunamayınca içlerine girilerek içten parçalamışlar, yeni siyasetler türetilmiştir. Bu yeni siyaset kendisini İslamcı olarak adlandırırsa iktidara gelemeyeceğini, gelse de çalıştırılmayacağını iddia ederek İslamcılık iddiasından vazgeçtiğini deklare etmişti.

           Bir taraftan bunu söylerken, diğer taraftan da içinde büyüdüğü İslami siyaseti özellikle dış politikada, düşük dozlu olarak ta olsa, takip etmek gereğini duymuştu. Takip ettiği siyaseti kendilerince okuyan siyaset ve kültür insanları olayları doğru okuyup anlamak yerine arzuları istikametinde okuyarak, ülkemizde ve dünyada İslamcılığın bittiğine hükmederek kendilerini aldatmaya devam etmişlerdir.

         Oysa gerek ülkemizde iktidar partisinin icraatları ve gerekse Arap baharı dolayısı ile bölgemizde yaşanan yönetim değişiklikleri bunu aksini söylemektedir. Ülkemizde iktidarın yaptığı hatalar ve özellikle İslam’ın devletten talebi olan sosyal adalet ve hakça paylaşım konularındaki başarısızlığı dolayısı ile Müslümanlar bir nevi “yeni İslamcılık” diyebileceğimiz söylemler geliştirmeye başlamışlar, bu söylemleri kendilerine şiar edinecek yeni siyasi yapılar oluşturma gayretine girmişlerdi.

          Her hamlede ülke İslamcılarının yolunu kesmeyi ilke edinen güçler, ülke insanının İslami siyasete ulaşmasının önünü yeniden kesme hamlelerini sektirmeden yapmaya devam ediyorlar. Son siyasi transferler esas bu açıdan da incelenmelidir. İslamcılığı terk ettiğini deklare eden iktidar, bu konuda alternatif bırakmamak için her türlü maliyeti göze almışa benziyor. Eğer böyle bir plan olmasa % yarımlık, % birlik partilere ve mensuplarına makamlar vaat ederler miydi?  

          Bu köşeyi takip eden dostlarımız bu kabil birleşmelere şiddetle karşı çıktığımızı bilirler. İşte bu yüzden karşı çıkmaktaydık. Yoksa birilerinin bazı olayları içlerine sindirerek hak etmedikleri, kazanmadıkları ve kazanamayacakları makamlara geçmesi bizi çokta enterese etmezdi. Ama yeni bir söylemle, özellikle Müslüman gençleri heyecanlandıracak söylemlerle, kamuoyu önüne çıkıp, sanki bu söylemler gerçekleştirilemeyen ütopyalarmış gibi bu insanların yüzüstü ve alternatifsiz bırakılarak “İslamcılık bitti” diyenlerin eline koz verilmesi beni kızdırmıştır.

           Kim ne yaparsa yapsın, kim ne söylerse söylesin Kuran ve sünnet durdukça, insanların adalet duyguları var oldukça, Kuran’ın fertten ve toplumdan talepleri devam ettikçe, İslam da kurulu düzenlere alternatif ve hak olan hayat tarzı önerdikçe İslamcılık bitmez. Çünkü İslamcılık hem ferdin hem de tüm toplumların uyması gereken hayat tarzını “en iyi örnek” hayat örnekliği dip diri, önümüzde var oldukça, İslamcılık hareketi bitmez.

          Çünkü İslamcılık “emri bil maruf ve nehyi anilmünker” prensibini uygulamaktır. Bu yaşadığımız toplumda bitse bile Allah bu prensibi ihya edecek yeni toplum oluşturup dinini tamamlayacaktır. Gerçeği örtmek isteyen(kâfir)ler istemese bile…

          İslamcılığın bittiğini iddia eden batılı fikir adamları ile onların yerli yandaşlarının korkularını yatıştırmak için kendilerini inandırmaya çalıştıkları hayalleridir. Onlar korktukları için entelektüel propaganda yapmaktadırlar. Böylece savundukları batıl fikirleri rakipsiz, alternatifsiz bırakmak gayretindeler.

          Selamlarımla….



Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Onur Ustaoğlu
    Onur Ustaoğlu
    17.11.2011 11:10

    Emin Abi Elinize Sağlık Her zamanki gibi Keyifli bir yazı olmuş bize unuttuklarımızı İtiraf ettirerek bir ayna tutup hatırlattığınız için teşekkürler Bundan sonra kendime kendime daha çok dikkat edeceğim. Ayrıca Ünvan içinde sağolun :))

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız