- 27.06.2012 00:00
Gündem çok çabuk değişiyor. Suriye’nin savaş uçağımızı düşürdüğü güne kadar gündem de başbakanındaveti konusu vardı. Herkes kendine göre çeşitli yorumlar yaparak, hem yapılan davetin ne anlama geldiğini hem de davetin çok kısa zaman da reddedilmesini tartışıp anlamaya çalışıyordu.
Bende bu konuda düşündüklerimi kendime saklamaya kararlı iken, bazı arkadaşların, ısrarla bu konuyu sormaları karşısında bu konuda yorum yapmaya mecbur kaldı.
Bilindiği gibi benim öteden beri, cemaat konusu ve onun dış güçlerle ilişkileri yanında hükümetle yürüttüğü iktidarmücadelesi de ilgimi çekmektedir. Bu konularda oldukça fazla yazı yazmaya çalışmış olacağım ki, son olay karşısında da bazı insanlarca görüşlerim merak edilmiş.
Bu davet olayı; başbakan tarafından iyiden iyiye düşünülüp planlamış, siyasi bir hamle olarak algılandı. Bende bunun böyle olduğunu düşünenlerdenim. Davet olayından çok kısa bir süre önce, basında çıkan haberlerde, Fetullah Gülenin ülkeye dönmesi için bazı hazırlıkların yapıldığı yazılmıştı. Bu haberlere göre İstanbul kartalda kendisinin ikameti için bir çiftlik evi hazırlandığı haber veriliyordu.
Eğer yazılanlar doğru ise, geldiği takdirde kendi iradesi ile gelmiş olacağı için, bu geliş ve neticesinde meydana gelecek mücadele den iktidar rahatsız olacaktı. Uzun zamandan beri cemaat iktidarı kendileri ile paylaşmaya yanaşmadığı için rahatsızlığını bizzat Gülen’in ağzından ifade edilmişti. Bununlada kalmayarak iktidarı MİT üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalışmış ve MİT müsteşarına ve dolayısı ile başbakana yönelik operasyon yapıldığı uzun, uzun yazılıp çizilmişti.
Bana göre Başbakan bu mücadeleyi bizzat yerinden yönetmek için Gülenin ülkeye gelmek istediğini (ya da gönderilmek istendiğini) düşünmüş olacak ki bu hamleyi yaparak gelmesinin( gönderilmesinin) önüne geçmeyi planlamıştır.
Yaptığı bu hamle ile Güleni sıkıntıya sokmuştur. Nitekimbaşbakanın bu daveti yaptığı televizyon konuşmasını canlı yayında izlerken, Gülenin yanında bulunanların anlattığına göre, konuşmayı dinler dinlemez bulunduğu odayı sessizce terk edip uzunca bir zaman hiç kimseyle görüşmediği, oldukça sıkıntılı olduğu anlatılmıştır. Hiç beklemediği bu hamle ile sıkıntıya girdiği anlaşılıyor
Başbakanın yaptığı bu hamle ile sıkıntıya girmesinin nedenine gelince; bunu şu şekilde yorumlamak mümkündür. Eğer bu davete icabet edip gelmiş olsaydı, başbakanın himmeti ile geldiği için ona teslim olmuş imajı doğacaktı. Buda onunla mücadele için konuşlandırılmış olan cemaatin mücadelesine sekte vuracaktı. Oysa daha mücadele yeni başlamıştı. Sonunda kazanılacağını umduğu bu mücadeleyi tehlikeye atmak işine gelmedi.
Ama iki ucu pislik bir çubuğa benzeyen bu meselede, gelmemekle sıkıntı bitmiyor. Ortada gelmesine hukuki açıdan hiçbir sıkıntı yokken, üstelikte ülkenin muktedir başbakanının kendisine hiçbir soruşturma ve fena muamele yapılmayacağına dair garanti vermesine rağmen davete icabet etmemesi de ayrı bir sıkıntı olarak karşısına dikildi. Bu kez de, “hocayı ABD göndermiyor” yorumları yapılmaya başlanacaktı ki, başlandı bile.
Meseleye biraz tarafsız gözle bakan herkes onun, nedendolayı uzun zamandan beri ülkeye dönmediğine bir anlam verememişken, el altından yapılan bu yorumların etkili olacağını ve onun itibarına zarar vereceğini düşündüğü için oldukça zor bir durumda kaldığını düşünüyorum. Hakikaten onun ülkeye dönmesini engelleyen bir durum var mı?
Şu bir gerçek ki; ülkede nerdeyse rekor sayılabilecek kadar uzun süredir başbakanlık yapan başbakanın, siyasette ustalaştığını göstermesi açısından önemli bir olaydır. Yaptığı bu hamle ile Fetullah Güleni bir açmaza sokmuştur. Bu hamle ile başbakan demek istemiştir ki; “ülke için yapacağın bir şey varsa gel burada yap, söyleyeceğin bir söz varsa gel burada söyle ya da hasret edebiyatı yapma” Kırk katır mı, kırk satır mı? İkilemine düşen hoca zorda kalmış ve umduğu gibi bir gelişin şimdilik suya düştüğünü anlamış olmanın sıkıntısı ile baş başa kalmıştır.
Fetullah hoca da bu davete karşı, şimdilik beklemeyi tercih ederek bağlılarına şu mesajı veriyor. “gelirsem kendi şartlarıma göre, ortamın bana göre müsait durumda olmasına göre gelirim. Aksi takdirde, hükümete teslim olmuş görüntüsü vererek geleceğime “ölene kadar gelmem. Eğer burada ölürsem beni anamın yanına gömün” diyerek, dönüş için gemileri yakmıştır.
Selamlarımla.
Yorum Yap