ULUDERE: HÜKÜMETE BASKI ARACI

  • 5.06.2012 00:00

 

              Son günlerde, hiç soğutulmadan gündemden düşürülmeyen bir konu Uludere. Dost-düşman, iç-dış, tüm çevreler Uludere olayları sebebiyle hükümeti sıkıştırma, ak partide çatlak yaratma peşine düşmüş. Kimisi, derhal özür dilensin diyor, kimisi bakanların ve askerlerin istifa etmesini istiyor. İşin ilginç yanı da, tıpkı MİT olayında olduğu gibi “yandaş medya” dedikleri basının bir kısmı da bu yönde bir hesaplaşma içine girmiş durumda.

              Sıkıştırma ameliyesini de başta CHP, BDP ve hizmet ehli!! Çevreler ile bugüne kadar iktidara yakın duran çevreler istiyorlar. Hepsinin sıkıştırma gerekçeleri kendilerine göre farklı. Ve herkesin bir hesabı var. CHP; muhalefet olmanın gereği olduğunu zannettiği için hükümetin her yaptığını, doğru olsun, yanlış olsun eleştirmek gereğine inandığından, hoyratça muhalefet ediyor. Yaptığı muhalefeti de de devletin ve milletin birliği ve dirliğini, hatta yasaları bile düşünmeden yapmaktadır. Yeter ki hükümet zorda kalsın, mümkünse kamuoyu nezdinde itibar kaybına uğrasın.

 BDP ye gelince onlar için önemli olan da, güney doğu ahalisi ile devletin arasını açıp, o insanları devletin karşısında konuşlandırmaktır. Böylece halkı devlete kolayca toplu isyan noktasına getirmeye çalışıyorlar. Aslında o olayda ölen insanların acısının kendileri için çok da önemli olmadığını olayın hemen ardından aralarında kahkaha atarak basına verdikleri pozlarla göstermişlerdi. Başbakanında dediği gibi orada gelen her cenaze onlar için fırsattır. Halkı kışkırtmak için cenazeleri kullanmaktan hiç çekinmektedirler.

              Başbakan onun için onlara, “ölü seviciler” demektedir. Nitekim Uludere olayından sonra, tam kadro olay yerine giderek cenazeleri ailelerinin rızası hilafına, baskı ile PKK paçavralarına sararak defnedilmesini sağlamışlardır. Esasen hepsi korucu ailesi olduğu iddia edilen bu ailelerin cenazelerini, bu paçavrayla gömmek istemeseler bile bunun baskı altında yapıldığı izlenimi topluma hâkim oldu. Yani, bunu devlet ve halk arasında çatışma planı için yapmalarına rağmen, millet bunu da boşa çıkardı. Ve onların niyetlerini sezerek olaylara prim vermedi.

             Ülkemizde öteden beri batının ve batıcılığın gönüllü savunuculuğunu yapan onların emperyalist emellerinin ajanı gibi davranan kendilerine “liberal demokrat” sıfatını yakıştıranlar da hükümeti bu bahane ile sıkıştırmaya kalkıyorlar. Sıkıştırmak ne kelime adeta bölge insanını hükümete husumet beslemesi için kışkırtıyorlar. Hizmet ettikleri ağababalarının bu olay nedeniyle planladıklarının boşa çıkacağını anlayınca da iyice azgınlaştılar. Başbakanını son güneydoğu ziyareti sırasında ve öncesinde; güya bölgenin nabzını aktaran bu kişiler, adeta ateş püskürüp, oradaki insanları başbakanın ziyaretini sabote etmelerini açıktan istiyorlar.

Bu konuda hükümeti sıkıştırma gayesi güden, diğer bir odak, okyanus ötesindeki muhteremin basını, “7 Şubat Sürecindeki” yenilginin intikamını almak isteyen bir pozisyonda yayın yapmaktadırlar. Kendi kalemşorları vasıtası ile başbakanı ve içişleri bakanını sıkıştırmak istemektedirler. Ayrıca başta Bülent Arınç ve Hüseyin çelik olmak üzere, ak parti içindeki uzantıları vasıtası ile de, bu parti içinde çatlak varmış havası yaymak istemektedirler.

 Öteden beri bunlar, içişleri bakanlarını nedense baskı altına almak istemişlerdir. Özellikle Sayın Beşir Atalay ile Sayın Naim Şahin le mücadeleleri ibretle izlenmeye değer bir mücadeledir. Acaba bu mücadeleyi, Abdulkadir Aksu zamanında serbestçe at oynattıkları içişleri bakanlığında bu bakanlar zamanında hareket alanları kısıtlandığı için mi yapıyorlar?Beşir beyi başbakanın kendisine sahip çıkması sebebiyle harcayamadıkları için başbakana Hakan Fidan tuzağını kurdukları akla gelmiyor mu? Hükümetin bu tuzağa pabuç bırakmaması sebebiyle Uludere olayını fırsat olarak saydıklarını düşünüyorum. Şimdi de, başbakan İdris Naim Şahine sahip çıkarak bu planları boşa çıkarıyor. Bu düşüncemin kuvvetlenmesinin sebebi de cemaat kalemşorlarının yayın ve yorumları oldu.

Son zamanlarda, cemaat yayın organları hükümete aba altından sopa gösteriyorlar. Özellikle 3. Yargı reform paketi içerisinde CMK 250. Maddenin değiştirileceğine dair başbakan ve bakanların açıklamalar onları çileden çıkarıyor. Ergenekon ve benzeri davalardan tutuklu bulunanların tahliyeleri sağlanacak diye adeta ödleri patlıyor. Onlar ve ağababalarının esas gayesi darbelerle hukuk çerçevesinde mücadelemi, yoksa geçmişte yapılanlar nedeniyle topyekûn askerden intikam almak mı? İnsan anlamakta güçlük çekiyor. Uludere dolayısı ile hükümete yüklenmelerini bir sebebinin de bu olduğunu düşünüyorum.

Uludere olayı dolayısı ile hükümeti baskı altına almak isteyen çevreler sadece yukarda saydıklarımızdan ibaret değil. Başta Siyonistler olmak üzere bazı dış mihraklarda bu konu nedeniyle iktidara, aba altından sopa gösteriyorlar. Bununapaçık örneğini ABD de yayın yapan Siyonist destekçisi WSJ gazetesi verdi.

              Gazete tamda, olay soğumaya başladığında konuyu ısıtarak gündeme taşıması bunun bir işaretidir. İstihbaratın ABD kaynaklarından verildiğini ve bu bilgilere göre sınırdan geçenlerin görüntülerinden sivil olduğunun anlaşılmasına rağmen bombalama kararının verildiğini iddia etmiştir. Yani bilerek bombalandığı ima edilerek fitne yayılmak istenmiştir.

Kim nasıl yorumlarsa yorumlasın, hükümetin bu olay nedeniyle izlediği tutumu dengeli buluyorum. Olay tabi ki acı bir olaydır. Ama bu olayda ölenler evlerinde ya da çalıştıkları bahçelerinde bombalanmamıştır. Gece yarısı, sınırımızın dışında ve sürekli teröristlerin, karakollarımıza baskın için kullandıkları güzergâhta bombalanmışlardır. Daha önce sivil zannedilerek bombalanmayan teröristler karakolumuza baskın düzenleyerek onlarca askerimizi şehit ettiğinde neden durdurulmadıkları konusu sorgulanmıştı. Eğer bu kez de böyle bir olay olsaydı, enaz şimdiki kadar fecaat olacaktı. Bu olayda, tedbir duygusu ile hata yapıldığı anlaşılıyor. Hatanın karşılığı da olabildiğince acıları azaltmaya çalışmaktır. Hükümet de elinden geldiğince bunu yapmaya çalışmaktadır.

                Bu olay nedeniyle hükümeti köşeye sıkıştırmak isteyenler; sayın başbakanın kıvrak siyasi zekâsı nedeniyle umduklarını bulamayacaklardır. Öyle zannediyorum ki, daha önce olduğu gibi başbakanımız bu olayda da halkın hem aklına, hem duygularına hem de vicdanlarına hitap ederek bu olaydan da kuvvetlenerek çıkacaktır. Olaylar henüz taze olduğu için acıma ve duygusallık aklın önüne geçirilmek istendiği için bu gürültüler kopmaktadır. Bunu da zamanla daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum.

               Selamlarımla…   

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız