ONSUZ GEÇEN BİR YIL

  • 10.03.2012 00:00

 

Herkes nasıl bakardı, nasıl dinlerdi, nasıl istifade ederdi bilmem ama benim için değeri çok başka idi. Kişisel tanışıklığımız, kendisinin bize çok özel iltifat ve değerimizden çok fazla değer vermesi bir yana, ben kendisinin siyasete, topluma ve insana bakışı konusundan çok etkilenip, istifade etmekteydim.

        1980 senesinde 12 eylül darbesi olunca, ben sudan çıkmış balık gibi hissettim kendimi, askeri idare hoca ile birlikte MSP siyasetçilerinin hepsini tutuklayıp içeri tıkmıştı. Kimseler ziyaretine gidemiyordu. Kendisinden hiç haber alma imkanı yoktu. Meydana gelen siyasal ve toplumsal olaylara kendi inancımız açısından bakmayı ve analiz etmeyi beceremiyordum. Aslında becermeye gayrette sarf etmiyordum. Çünkü hoca bu mevzularda gerekli analizi yapıyordu. Bizde onu takip edip, doğrusu budur diyorduk.

        Hoca tutuklanıp, fikirlerini toplumla paylaşamaz olunca şahsen ben bocalamaya başladım. Acaba bu meselede Müslüman olarak tavrımız ne olmalı? Nasıl yorumlamalıyız? Diye düşünmemize gerek yoktu çünkü hoca en doğru yorumu nasıl olsa yapardı. Bizde tavrımızı ona göre belirlerdik. Bundan yaklaşık bir yıl kadar mahrum olmamız bizi kendimize getirdi. Kendi kendime okumaya, daha çok okumaya karar verdim. Bundan sonra kendi bakış açımı kendim belirlemem lazım, diyerek kendimi motive ettim.

Tahmin ediyor, hatta bazılarını biliyorum ki; benim arkadaşlarımın bir çoğu benim gibiydi.

        12 eylül hareketi liderimizi tutuklayarak bize kötülük yaptığını düşünse de, bunu bir ceza olarak öngörse de, aslında hem içeri attığı Müslümanlara; çile, işkence ve hapishaneye tahammül gücü verdi. Bizlere de kendi fikrimizi kendi beyin gücümüzle oluşturmamız gerektiğini öğretti.

Nitekim; sosyal, siyasal araştırıcılar yaptıkları araştırmalarda 12 eylülün ülkemiz İslam-i siyaset anlayışına bu yönde kazanımlar sağladığını ortaya koyuyorlar.  

        Bu durum sadece Milli Görüşçüler açısından değil, ülkücülerin de hapishanelerde hakiki anlamda İslam la tanışmalarına sebep oldu. Hapishaneye giren ülkücü gençlerin içeride kendilerini sorgulamaları, hem devlete daha mesafeli durmalarını hem de “Türk-İslam ülküsü” nü daha iyi anlamalarına vesile oldu.

        Ama her şeye rağmen benim için o bir sene gene de çok uzun ve sancılı geçti. Hocanın fikirlerini takip etme imkanından uzak kalmak bir yana, kendisi ve dava arkadaşları için endişelenmek bayağı yıpratıcı oldu.

        Allah’a hamd olsun, henüz 20li yaşlarımda Ankara merkez cezaevinde görevliyken 12 eylül darbesi olduğunda, gece saat 0.2.00 de bana resmi görevliler haber verdiğinde ilk aklıma gelen şey, “acaba hocamıza ne yaparlar?” suali olmuştu. Kendi durumumuzdan önce onun durumunu düşündüren Allaha  şükürler olsun. Bize hocamız o şuuru verebilmişti. Kendimizden çok diğer Müslümanları düşünmemiz çok önemliydi.

        Kaderin cilvesi, 28 şubat darbe sürecinde de aynı yerde görevliydik. Yine o sürecin başlangıcında da “acaba hocamıza ve arkadaşlarına ne yaparlar” diye endişelenerek günlerimizi geçirdik. Ama darbeyi yapanlar, ve darbeden istifade ederek iktidar olanların çok istemelerine rağmen bu sefer hocayı hapsetmeleri mümkün olmadı. Ak parti döneminde yargıladılar sahte evrak tanzimi gibi olmayan bir suçtan hukuka aykırı ceza verdirdiler, hatta evine hapsettiler. Ama İslam dünyasından gelen tepkiler nedeniyle bu cezayı çektiremediler.

        Bu gün kendisine operasyon yapıldı diye özel kanun çıkardıkları MİT müsteşarı kadar bile değer verip, kanunsuz, hukuksuz o yargılamanın önüne geçmediler. Halbuki anayasaya göre siyasi partilerin hesaplarının denetlenmesi anayasa mahkemesinde yapılması gerekirken diğer partiler için bunu yaparlarken refah partisine bunu yapmadıkları açıktı. 1 maddelik bir kanun la bun yapma imkanları varken, müsteşarlarına sağladıkları bu imkanı kendilerini siyasete sokan dünya çapındaki bir devlet adamına yapmadılar.

        Hocamız hastane de yatarken birçok kişi kendisinden helallik almak için ziyaret ettiler. Bunların içinde en dikkat çekeni de Süleyman Demirel di. Kendi beyanına göre helalaşmıştı. Merak ediyorum, şimdi yüksek makamları işgal eden, hocanın siyasete soktuğu zevat acaba helallik almak için ziyarete gidecek yüzü bulabildiler mi? Helallik alabildiler mi? Bildiğim kadarı ile bunlardan bir zat ziyarete gitmiş ama görüştürülmemiş mi, görüştürülememiş mi? Bilmiyorum. Neyse herkes yaptığının hesabını kendisi verecektir. Bu dünyada olmasa bile öbüründe mutlaka…

        Ama bütün bir ömür geçmesine, yaşlı başlı insanlar olmamıza, hatta ihtiyarlanmamıza rağmen hocasız geçen bir sene bize çok uzun geldi. Yaşımız ne olursa olsun gene de hocasız siyaset;kılavuzsuz, seyahat  ediyormuş duygusu veriyor. Onu çok arıyoruz. Hele bu günlerde cereyan eden Suriye olayları dolayısı ile onu çok arıyoruz. Yaşasaydı, acaba şimdiki saadetliler gibi zalim Esed’e destek olur muydu? Onun kanlı elini sıkar mıydı?

        Seni hiç unutmayacağız, siyasetimizi, inancımızın emrinde kullanmayı öğreten ümmete siyasi kılavuzluk yapan, ülkemizin ve İslam dünyasının bilge devlet ve cihat adamı.  Seni unutmayacağız bize dostumuzu düşmanımız bıkmadan usanmadan öğretmeye çalışan ümmetin birlik sembolü.. semi unutmayacağız,

        Selamlarımla….  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • mithat
    mithat
    13.09.2011 13:11

    Bolunun yeşillik ve soğuk havası bunun yanına da güzel abantı ekleyelim görüşüm bunlar

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız