- 21.01.2012 00:00
Kim ne derse desin; artık iyice anladım ki, ülkemizde başörtüsünü takmakta, savunmakta yürek istiyor. İktidara kim gelirse gelsin, ne kadar hürriyet rüzgarı eserse essin, bu ülkede inancından dolayı başını örtenlerin çilesi bitmeyecek. Ne zamana kadar? Ta ki; “din Allah’ın oluncaya kadar” yada “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmemenin” ne anlama geldiğini anlayıp bundan vazgeçilinceye kadar.
Bundan yıllar önce, bu konuda canı yandığı veya canı yananlarla duygudaş olduğu için; “başını örten inançlı kızların önünde herkesin, saygı duyması, onlara selam durması gerekir” dediği için dokuz köyden kovulan muhterem Hocamızın dediği gibi bu işin kesin çözümü; bu ülkede yaşayan Müslümanların güçlenerek inançlarının saygı görmesini sağlamalarından başka bir çözümü yok.
Artık çoktan çözüldüğü ileri sürülen bu mesele hakkında gün geçmiyor ki; basında yasakçılığın devam ettiğine dair haber çıkmasın. Bir bakıyorsunuz; bir prof. Kampus kapısına kamp kurup, üniversiteye gelen başörtülü öğrencileri kapıdan kovuyor.
Başka bir gün bakıyorsunuz, milli güvenlik dersine giren bir subay okuldaki kız öğrencilere hakaret edip, aşağılayıp, disiplin kuruluna sevk etmiş, okul idarecisi de “baş üstüne” deyip öğrenciyi, hem de İmam-Hatip lisesinde disiplin kurulunun karşısına çıkarıldığı yazılıp çizilir.
Ama tek başına iktidarda olan devletin bütün kurumlarını elinde bulunduran iktidar partisi mensupları ve yetkilileri bu konuyu çözmemek için direniyorlar. Daha da kötüsü devam ede gelen bu zulümlere kulaklarını da tıkadılar. Oysa daha 2002 yılında; “bu meseleyi çözmek namus borcumuzdur” demişlerdi. Adına “islami basın” denen basının büyük bir bölümü de artık bu haberleri görme cesaretini gösteremiyorlar.
Geçtiğimiz hafta başörtüsü yasağı konusunda öyle bir uygulamaya imza atıldı ki; bugüne kadar bu konuda çeşitli yasaklar ve engellemeler icat eden herkesi kıskandırdı! Daha önce okullarda, hasta hanelerde, kamu kurumlarında çeşitli yasaklar uygulandı. Ama 28 şubat ve diğer darbeler dahil hiçbir baskıcı dönemde, emniyet tarafından gözaltına alınanlara bu yasağı uygulamak kimsenin aklına gelmemişti. Ak parti iktidarının atadığı polisler, şeytanın bile aklına gelmeyecek bu yasağı, yasaklar literatürüne ilave ettiler.
Hafta içinde KCK operasyonları çerçevesinde 3 kız öğrenci gözaltına alınır. Bunlardan ikisi başörtülüdür. Polis bunların başlarını zorla açar. Hatta avukatları ile görüşmelerinde bile başörtüsü takmalarına müsaade etmezler. Neden bunu yaptıkları sorulduğunda ise; “kendilerini asmasınlar” diye başörtülerinin nezarethaneye verilmediğini söylerler.
İlk bakışta ne kadarda masun bir gerekçe olarak görünüyor. Öyle ya; nede olsa suç şüphelisidirler, belki intihar ederler. Sonra bu insanların hesabını nasıl verirler. Sanki, bugüne kadar karakollarda, nezaret hanelerde meydana gelen intiharların ve şüpheli ölümlerin hesabı çok verilmişte, bu konuda hassasiyet gösterisi ile yasakçılıklarını kamufle ediyorlar.
Bilenler bilir ki; bir insanı hücreye alıyorsanız. Onun sağlığını korumak sizin görevinizdir. Bu konuda ne tedbir alırsanız alın, üzerinde ne kalırsa kalsın isterseniz, dikkatli olursanız, bu gibi olayların önüne geçersiniz. Aksi halde üzerinden giysilerini alarak o insanı intihardan koruyamazsınız. Peki biran için doğru olduğunu düşünelim, başörtüsünü ip yapar kendisini asar diyelim. Üzerindeki eteğini, pantolonunu, gömleğini, iç çamaşırını ip haline getiremez mi? Onları da mı çıkartacaksınız. Yemezler, bu bal gibi keyfi yasak icat etmişsiniz.
Benim ak partililere bir tavsiyem var. Gelin etmeyin, bu zulme alet olmayın, yarın hesap günü bunun hesabı sizden sorulur. Artık gücümüz yetmiyor masalına kimse inanmayacağına göre, yüce yaratanı da kandıramazsınız. Hiç olmazsa bu konuda samimi davranın. Ya; bu yasağı kaldırın, yada açıkça yasağı savunun kimseyi kandırmayın.
Selamlarımla….
Yorum Yap