DİYALOGMU, TEBLİĞMİ?

  • 13.01.2012 00:00

 

        Geçtiğimiz günlerde; ulusal televizyon kanallarından birinde malum cemaatin mutemet adamlarından birisi, programında “dinler arası diyalog” konusunu işliyor. Program konuğu ülkemizin meşhur din âlimlerinden prof. Dr. Hayrettin Karaman hoca.

        Diyalog konusunu anlatan hoca, meseleleri öyle karman-çorman edip içinden çıkılamaz hale getiriyor ki; benim yarım-yamalak bilgilerimle bile absürtlüğünü anlamak mümkün oluyor.

        Hocaya göre dinler arası diyalog; bugünün meselesi değilmiş. Daha İslam’ın ilk yıllarında;Efendimiz(A.S) tarafından bile diğer din mensupları ile diyalog kurulmuş! Hem bu diyalog sadece bir cemaatin tekelinde veya o cemaat tarafından da başlatılmış değilmiş, geçmişte birçok Müslümantoplum ve âlim tarafından böyle diyaloglar zaten yapıla geliyormuş. Tabi hangi İslami makamın, hangi Hıristiyan ve Yahudi dini makamı ile diyalog kurduğu anlatılmıyor.  

        Televizyon karşısında apıştım kaldım. Benim bildiğim İslam âlimleri ve halifelerinin hiç birisi böyle bir diyaloga girmemişlerdir. Sadece Nadir Şah döneminde, İslam içinde Sünniii ayrılığını gidermek üzere diyaloglar olmuştur. Oda dediğim gibi aynı dini inancı paylaşan mezhepler arasında olmuştur.

       Bazı arkadaşlarım, Hayrettin hocanın diyalog konusunu aynı cemaat gibi savunduğunu söylediklerinde doğrusu bunun abartı olduğunu zannediyor, hocaya bunu yakıştıramıyordum. Ama yanıldığımı anladım. Meğer hoca bu konuda verdiği fetvalarla cemaate destek oluyormuş. Onlarda hocanın şahsında; bu yetkisiz kimin adına, ne hakla yaptıkları belli olmayan bu diyalog ameliyesini meşrulaştırıyorlarmış.

        Televizyondaki programda; hoca diyalogu anlatırken bilerek veya dikkatsizlikle bazı şeyleri birbirine kattı. Bu sayede de tam bir zihin karartması meydana getirip, akıl karışıklığı ile adına diyalog denen projeyi İslami normlara onaylatma gayretine girişti.

        Hoca da çok iyi bilir ki; Efendimizin(A.S) diğer din mensupları ve bu arada müşriklerle yaptığı konuşmaları onlarla hâşâ “ ortak zeminde buluşmak” değil, onları Allaha ve resulünün öğretisineteslim olamaya ve itaate davetti. Şartsız Müslüman olanlarla münasebetini sürdürdü. Diğerlerine ise, sadece tebliğ edip, uğraşmaktan vazgeçerdi. Aslında kendisine Allahın emri de bu yönde idi.Kendilerine, iman nasip edilmeyenlerle uğraşmaması bizzat Allahın emriydi.

        Yine birazcık İslami bilgiye sahip olan herkes, efendimizin (A.S) bu konularda değil pazarlık etmesi; tebliğin ötesinde onlarla hiçbir ortak zeminde buluşması, vaki olmamıştır. Hatta kendileri ile uzun boylu tartışma ve münakaşa yapmaktansa; “sizin dininiz size benim dinim bana” diye kestirip atması, da, Allahın emriydi.

        Ayrıca hocaya göre; İslam tarihinde birçok İslam âlimi de diğer dinlerin mensupları ile diyalog kurulduğunu söylüyor. Hafızamı yokluyorum, hiçbir İslam âliminin bugünkü dinler arası diyaloga benzeyeni aklıma gelmiyor. İlmine güvendiğim bazı hocalarıma soruyorum. Onlarda böyle bir diyalog hatırlamıyorlar. Ve bu diyalogların yapılamayacağını; “çünkü şu anda bütün Müslümanları temsileyetkili olan bir kişi veya makam olmadığı için kişisel temasların da, ancak bu temasları yapanları bağlayacağını başkaca kimseyi bağlamayacağını” söylüyorlar,

       Şuna karar veriyorum. Demek ki hoca insani münasebetleri bize diyalog olarak anlatıyor. Bunun adı da; en hafif ifade ile saptırmadır. 

        Evet; efendimiz(A.S) her toplumla insani ilişki kurmuştu. Hatta uzak diyarlardaki topluluklara elçiler de göndermişti. Onları Allaha ve kitabına teslim olmaya, Müslüman olmaya çağırmıştı. Ama hiçbir ferde veya topluma: “isteseniz dininizi muhafaza edin, dinlerimizin ortak yönlerini alarak sizinle birlikte batıla karşı mücadele edelim” dememiştir. Çünkü kitabımız bize “ehli kitabı dost edinmeyin” demektedir.

        Hocanın bütün bunları bilmemesi mümkün mü? Hiç sanmıyorum. Hoca bütün bunları herkesten daha iyi bilir. Peki, neden bu konuşmaları yapar? Acaba öteden beri dedikodu olarak sağda solda fısıldanan “ müstakbel hilafetin, müstakbel şeyh-ul İslam’ı” olacağına oda inandı mı? Uzun bir süreden beri fısıltı gazetesinde böyle bir haber dolaştığı kulağıma gelmişti.

        Selamlarımla….    


Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Aziz KEMER
    Aziz KEMER
    10.09.2011 20:18

    Bence Bolu,Bu kadar güzelliği bir arada bulunduran şehir olmasıyla meşhur.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız