- 25.12.2011 00:00
Aydın Menderes; gerçektende önemli bir mazlumiyet yaşadı. Zulme uğramışlığı ailesinden kendisine kalan bir mirastı. Vatanına hizmetten ve demokrasiyi, halkın iradesini, memlekette kökleştirmeye çalışmaktan başka bir derdi olmayan, bunun içinde idam edilen bir babanın oğlu olarak, mazlumiyet ona baba mirası olarak kalmıştı.
Henüz 14 yaşındaki bir çocuk düşünün; bu çocuğun babası memlekete hükmedip idare ederken kendi emrindeki memurları tarafında eline kelepçe vurularak hapsediliyor. Bu çocuk annesi ile birlikte onu ziyarete gidiyor. Her gün babasına Selam duran insanlar, babasına vatan haini muamelesi yapıyorlar. Bu çocuğun uğradığı yıkımı anlamak için uzman olmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Olay hikâye gibi anlatılınca insanları çok etkilemeyebilir. Ama mesleğim dolayısı ile babası suçlanan çocukların her zaman onulmaz ruh yaralarına duçar olduğunu yakinen bilen bir insan olarak, Aydın Menderes’i her gördüğümde bunu düşünürdüm.
Böyle insanların yüreklerinde çok büyük kin biriktirdiğini zanneder, her vesile ile babalarını bu duruma düşürenlerden intikam almak için yanıp tutuştuklarını tahmin ederdim. Ama merhum Aydın Menderes beyi tanıyıp kısa da olsa sohbet etme imkânı bulunca fena halde yanıldığımı fark ettim.
İnsanlar başkaları hakkında fikir ve düşünce geliştirirken, empati yaptıklarında da yanılabilirlermiş. Bunu da onun sayesinde fark etmiştim. Çükü bu olaylar benim başıma gelse ben herhalde bunları bana yaşatanları asla affedemez, onlara kin besleyebilirdim. Onlara karşı öfkemi ve intikam duygularımı bastıramayabilirdim. Ama onu tanıyınca bunun mümkün olduğunu, doğru olanın ve imanımızın bizden beklediğinin de bu olduğunu anladım. Onu bir Müslüman olarak daha çok takdir ettim.
Ona olan sempatim, merhum babasının canı pahasına ümmetin ezanını iade etmesinden kaynaklanırdı. Kendisinin de babasının bu değerli mirası üzerine politika yaptığını düşündüğüm bir zamanda yerinin ülkedeki “İslamcıların” yanı olduğuna kara vermesi beni çok daha derinden etkilemişti. Ogünlerde; Aydın bey, “bundan sonra bu ülkede İslam’ın neye uygun olduğunun değil, neyin İslam’a uygun olduğunun zamanı gelmiştir.” Diyecek kadar fikri bir pencere açması bir dönüm noktası olmuştur. Ülkedeki imanlı insanların bu konuya kafa yormalarını önermesi benim gibi herkesi çok etkilemiştir.
Merhum ,gerek fikri ve felsefi derinlik ve gerekse Allaha teslimiyet ve İslam’a bağlılık açısından babası ve diğer aile büyüklerinden daha da derinleşmiş bir yapıya sahipti. Siyasete ayıldığı ilk günlerde belki “babasının oğlu” olmanın nimetinden istifade etmişti. Ama ilerleyen yıllarda siyaset rotasına kendi fikir damgasını vurmayı başarmıştı. Mesela onun gibi siyasete atılan eski başbakan evlatları fikir olarak babalarını aşamazken o bunu başarmıştı.
Daha önce kedisini yere göğe sığdıramayan masonik çevreler ve kurulu düzen savunucuları onun bu tercihi nedeniyle hak ettiği meclis başkanlığını ona çok gördüler. Birçoğu onun babasının mirası sayesinde siyaset yaparlarken, gerek yasalara ve gerekse o güne kadar oluşmuş olan teamüllere göre hakkı olan bu makamı ona vermemişlerdi. Ama o içine girdiği ve tercih ettiği çileli siyasi yolun bir bedeli olduğunu bildiği için bu olaydan hiç etkilenmedi. Hiç kimseye sitem etmedi.
Milli görüş hareketi içinde yer almaya karar verdiği günlerde onun bu hareketin liderine veliaht olacağını tahmin ettiğimiz için başına, babası ve ağabeyleri gibi üzücü bir olayın geleceğini tahmin edip bunu çevremizle paylaştığımızda hemen herkesin RP içinde Aydın beyin de taraf olacağı bir iç siyasi mücadele yaşanacağını öngördüğünü anlamıştım. Ama bunun hemen olacağını, bu kadar acele ile yapılacağını pek tahmin etmiyorduk. Anlaşılan dış güçler ve onun parti içindeki işbirlikçileri ellerini çabuk tutmaya kara vermişlerdi.
Eğer Aydın beyin başına o elim olay gelmemiş olsaydı, bu hareketin bölünme parçalanma süreci yaşaması mümkün olmayabilirdi. Bu da hem iç, hem de dış güçlerin işine gelmiyordu. Çünkü kendi değimiyle gelirken siyasi geçmişi ile bütün köprüleri atmış, bütün gemileri yakmıştı. “ pazara kadar değil mezara kadar” bu görüşü savunacağını ilan etmişti.
Bence hem devletin hem hükümetin tarihe ve menderes ailesine olan borcunu ödemek için onun kazasının arkasında bir suikast planı olup olmadığını, bir plan varsa onun sebep ve faillerini tespit etmesi gerekir.
Bu mazlum ailenin son mazlum ferdinin dünyaya veda etmesi, ülkenin böyle bilge bir kişiden yeteri kadar istifade edememesi büyük bir kayıp olmuştur. Bu vesile ile Aydın beye rahmetler, milletimize başsağlığı diliyorum.
Selamlarımla……
Yorum Yap