SURİYE AYAKLANMASI; TÜRKİYE ULUSALCILARI VE ANTİ İHVAN CEPHESİ

  • 3.11.2011 00:00

 

         Dikkatinizi çekti mi, son günlerde Suriye direnişi ile alakalı olarak basında ve ülkemiz ulusalcılarında bir kıpırdanma yaşanıyor.  Adı, düne kadar “kartel” olarak adlandırılan bir basın gurubu birdenbire Suriye olaylarına acayip ilgi duymaya başladı. En etkili muhabir ve programcılarını birdenbire Suriye ye yollayıp programlar yaptırıp yayınlamaya başladı.

         Bu gurubun şimdiye kadar ülkemizde izlediği yayın politikası hep kurulu düzenden yana ve özellikle İslam’a ve Müslümanlara karşıtlık çizgisinde olmuştu. Bu anlayışlarının bugünde devam ettiğini köşe yazarlarının yazılarından ve televizyon programcılarının yorumlarından anlamak mümkündür.

         Bazı Müslümanlar; Suriye deki, olayları Müslümanların, kendi öncelikleri ile değil de, Siyonizm’in oyunları ile yaptığını ilan ededursun, ülkemizde Siyonizm hedefleri doğrultusunda yayınlar yapıp, İsrail’le kurulduğu günden beri canciğer kuzu sarması vaziyetindeki bu gurubun, direnişçiler aleyhine, zalim Suriye idaresi lehine tavır alması konusunda ne düşünürler acaba?

         Bu gurubun programcısı C. Özdemir adlı gazeteci işi gücü bırakmış, ülkede bir sürü manşetlik olay yaşanırken soluğu Şam da almış. Elinde mikrofon, arkasında kamera ile bir tatil günü, şehrin sokaklarını dolaşıp, adeta “ölü şehir” manzarası arz eden sokaklarda her şeyin ne kadarda normal olduğunu söylemekten sıkılmıyor. Anladık yalan haber yaparsınız, her zamanda yapıyorsunuz. Ama millete göstere göstere de bu yapılmaz.

         Sokakta mikrofon uzatacak kimse bulamazken, sokaklarda sadece Esed ailesinin akrabalarının olduğunu kendisi de söylerken, her şeyin gayet iyi olduğunu, söyleyebilmesi gazetecilik tarihine altın harflerle yazılacak bir saptırma örneği olarak geçecek türdendi. Mikrofon uzatılan bu akrabalar da tabi ülkede her şeyin normal olduğunu, ama Türkiye’nin, Suriye halkını idare aleyhine karıştırmak istediğini rahatça ilan edebiliyordu.

         Yaklaşık bir saat boyunca beyin yıkama faaliyeti sergileyen programı seyrederken, direnişin ABD ve İsrail’in oyunu olarak gören bazı kardeşlerimizi düşünmeden edemedim. Acaba bunlardan bazıları bu programı seyrediyorlar mı? Eğer seyrediyorlarsa; Siyonizm’in güdümünde olduğuna kuşku duyulmayan bu yayın kuruluşlarının bu yayınlarını nasıl yorumlayacaklar, merak ettim. Şayet onların iddia ettiği gibi olsa bu yayınlar yapılımıydı?

         Olay sadece bundan da ibaret değil.  Ertesi gün haberlerde başka bir haber izledim. Ülkemizde, ırkçı Siyonistlerin içinde yer aldığı ittihat ve terakkinin devamı olan bir muhalefet partisinin kadın milletvekilleri ve kadın üyeleri de, Şam’a bir çıkarma yapmışlar. Hem de “ Suriye deki gerici ayaklanmalara karşı, laik Suriye hükümetine deste vermek!!!” için gittiklerini söylüyorlar. E nede olsa, bizimkilerinde Suriye baasçıları ve İsrail ırkçıları ile fikri akrabalıkları malum, zor durumda bulunan baas ırkçılarına destek vermelerinden daha tabi ne olabilir ki? “bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim”

         Kısaca anlatmaya çalıştığım bu iki olay bile Suriye direnişçilerinin ve onun karşısında direnenlerin saflarını belli etmeye yetmez mi? Hala direniş hakkında, zihinlere şüphe pompalamaya devam edecek miyiz?

         Benim naçizane bu olaylar başladı başlayalı işaret etmeye ve anlatmaya çalıştığım bir şey vardı. Oda iktidardaki Ak parti hükümetinin olaylar karşısında çok ağır davranması ve yanı başımızdaki bu yaşananlar konusunda öncelik almakta geç kalmasıydı. Geç kalması, hem Suriyeli mazlumların zararına, hem de kendisinin izlemeye çalıştığı aktif dış politika açısından bir zaaf doğurmasına yol açtı.

         Eğer bildiklerim ve hissettiklerim, hatta duyduklarım beni yanıltmıyorsa başta İran, Katar, Suudi Arabistan, Çin ve Rusya ve tabi ki ABD, Suriye de Türkiye’yi devre dışı bırakan bir çözüm üzerinde anlaşıp, onu açığa düşürmek, böylece İsrail’e kafa tutmasının bedelini, devre dışı bırakıp, yalnızlaştırarak ödetmek istemektedirler. Aslında gelen haberlere bakılırsa bu konuda çoktan anlaşmaya vardıkları anlaşılıyor.

         Olaylara bu zaviyeden bakınca, hem malum medyanın hem de söz konusu edilen partililerin son davranışları daha da anlamlı hale geliyor. Ve en ibret verici olanı da yukarıda saydığım, birbirine karşıt görünen devletlerin hemen hepsinin ortak düşman olarak; Müslüman kardeşleri gördükleri anlaşılıyor. Evet, hepsinin ortak düşmanı maalesef Müslüman kardeşler, yani İslam nizamını savunanlar. Biliyorum, bu yazdıklarımı anlamaktan ve adamakıllı cevap vermekten aciz düşenler, beni yalanlayıp tekzip edeceklerine bildik teraneleri okuyacaklar, hakaretler yağdıracaklar. Ne diyelim, Allah her şeyi hakkıyla bilendir.  

         Selamlarımla…

      

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • TURGUT
    TURGUT
    17.08.2011 12:42

    Sabret imdat aslan. sabret. sabreden derviş murasdına ermiş. 100 yıllık sorunlar hemen bitermi. 10 yıl sonra daha güzel bir boluda yaşayacağız inşallah.. dubaları da eleştirmiştin ama; dubalar vayada iyi oldu ve trafik daha rahat akıyor...

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız