- 4.07.2011 00:00
Seçim sonrası oluşan yeni meclis, kriz ve sancılarla açılsa da anayasa yapımını er ya da geç gündemine alacaktır. Her kesim ve siyaset kendi taleplerinin anayasada yer alması için gayret gösterecek ve bir kısım taleplerinin yeni anayasada yer almasını sağlayacaklardır.
Ülkemizde; Osmanlıdan beri kökleri devam eden, Türkçülük fikrinin devamı olan siyasal parti kendi fikirlerini, Batıcılık fikrinin siyasal temsilcisi kendi fikrini ve taleplerini ortaya koyup, anayasa yapımında etkin olacaklar. Ama yine aynı dönemin temel siyasi akımlarından olan, “İslamcılık” fikri ne yazık ki ne mecliste nede meclis dışında yok.
Yeni anayasa bu haliyle yapılacak. Yani ülkemiz Müslümanlarının, ekonomik, siyasi, sosyal ve dini taleplerini dillendirip, bu konularda devletten yapacakları talepleri dillendirecek sözcüleri bulunmuyor.
Bu ülkenin en karanlık dönemlerinde, varoluş mücadelelerinde canı ve kanı pahasına mücadele edip, daha sonra yönetimde yok sayılmaları ilk kez olan bir şey değil. 1900 den 1924’e kadar vatan müdafaasının her safhasında canını, kanını, emeğini veren daha sonra dışlanıp, idamlar, zindanlar ve sürgünlerde hayatlarını tamamlayanlara yapılanlar. Maalesef günümüz İslamcılarına yapılıyor.
1995 seçimleri; öteden beri ülkemiz üzerine emelleri bulunan batılı devletlerin ve yerli işbirlikçilerinin, Türkiye üzerine yeni planlar yapıp, siyaseti yeniden yapılandırılma işlemine başlamalarının miladıdır. Bu seçim sonuçlarından kendileri ve kurdukları sömürü çarkları açısından tehlike sezenler, kolları sıvayarak tüm güçleri ile ülkedeki İslamcıları yok etmek için yoğun bir faaliyete başladılar. Bu yıkım da; hem ülkedeki kurulu düzenin taraftarları hem de bir kısım, “ayartılmış” İslamcılar ve birçok cemaat etkin rol aldılar.
Sonrası malum; ülkedeki 40 yıllık İslamcı parti kapatıldı. Arsasına “İslamcılığı reddeden” bir parti kurduruldu. Bu parti eski ile bağlarını kopardığını kuvvetli bir şekilde anlatabilmek ve küresel oyun kurucularını ürkütmemek için artık herkesin ezberlediği, “biz gömleği çıkardık” veya “biz dinsel milliyetçiliği reddediyoruz” gibi beyanları ile adeta İslami söylem ve taleplerden vazgeçtiklerinin yemini gibi tekrarlayıp durdular.
Bu kadar uzunca izaha çalışmamın sebebi; halen bazı Müslümanların iktidar partisinden İslami beklentilerini yerine getirme umutlarını ifade ediyor olmalarıdır. Hâlbuki bu muhteremler; 2002 seçimleri öncesi meydan, meydan gezerek; “başörtüsü namusumuzdur” demelerine rağmen, yerli ve küresel patronlar izin vermeyince, bunu bile yapmaktan imtina ettiler. Derin güçler ve askerin en yüksek makamlarını son 5 senedir hapishanelere göndermeye güçleri yetenlerin, vesayet bahanesiyle bu sorunu çözmeye güçlerinin yetmediği iddiası enteresan değil mi? İktidara geldiği günden beri ülke Müslümanlarının tüm sorunlarına kayıtsız kalanların yeni anayasa da; bu kitlenin taleplerine yer vereceğini düşünmek ancak safdillerin inanacağı bir şeydir.
Geçmişte; aynen şimdiki gibi tek başına iktidara gelen bir sağcı parti seçimlerde, risale-i nur talebelerine; “iktidara gelince, cemaatten birisini bakan yapacağım” diye söz vermiş. Ama iktidara gelince yapmamış. Cemaat ileri gelenlerinden birkaç kişi kedisini ziyaret ederek, “sayın başbakan neden sözünüzde durup bizden bir arkadaşı bakan yapmadınız” deyince; kurnaz başbakan cevap vermiş. “Yaptım ya bende sizdenim” diye cevap vermiş. Ama sonuç malum!!
Demem o ki; Müslümanlar şimdide aynı teranelere kanmasınlar. Yeni anayasa yapılırken; mutlak surette organize olup, dernek, vakıf sivil toplum kuruluşları olarak, yasalar çerçevesinde; Müslümanların, dini, siyasi, içtimai taleplerinin yeni anayasada yeterince yer bulmasına gayret sarf etmelidirler. Mümkünse hepsi birlikte hareket ederek etkinlik sağlamalıdırlar. Yoksa “ el elin eşeğini ıslık çalarak güder.” Ben sadece hatırlatayım dedim.
Selamlarımla…
Yorum Yap