www.bizbolulular.com’un yazı işleri sorumlusu ve köşe yazarı “ Bomba Gibiyim Onur"> www.bizbolulular.com’un yazı işleri sorumlusu ve köşe yazarı “ Bomba Gibiyim Onur" /> www.bizbolulular.com’un yazı işleri sorumlusu ve köşe yazarı “ Bomba Gibiyim Onur">

BİZBOLULULARIN ONURU İLE SÖYLEŞİ

www.bizbolulular.com’un yazı işleri sorumlusu ve köşe yazarı “ Bomba Gibiyim Onur” ile söyleşimiz sizlerle. 

BİZBOLULULARIN ONURU İLE SÖYLEŞİ
31.07.2011 - 08:43

 

“Bomba Gibiyim Onur” benzetmesi nereden geliyor derseniz, Onur’a ne zaman nasılsın Onur? desem, “ Bomba Gibiyim” der. Hatta artık güne kötü başladıysam mutlaka Onur’a bir merhaba demeyi alışkanlık haline getirdim. Çünkü enerjisiyle ekibimize müthiş bir renk katıyor.

Onur Ustaoğlu ile sizlere güzel bir kurgu hazırladık, resimler montaj ama soru ve cevaplar ders çıkartılacak nitelikte gerçek.

Keyifli okumalar.

 Nermin Hanım, ilk önce bu güzel araçla beni aldığınız için teşekkürler, nereye gidiyoruz?

Sizin memnuniyetiniz bizim için önemli, nereye gitmek istersiniz?

 Araç güzelmiş ilk önce bir Abant yapalım

Tamamdır Onur Bey, rotamız Abant tam da mevsimi. O zaman bir yandan da "Onur" u tanıyalım, nerde, ne zaman doğdu?  Kaç kardeşsiniz? Annesi, babası kimdir?

14 Mart 1979, Bolu da doğmuşum. Doğmuşum diyorum,  bana annemler öğle dediler.

Rivayet olabilir yani.

Bende onların yalancısıyım. Babam Fuat Ustaoğlu, annem Emine Ustaoğlu, bir de kardeşim var, Uğur Ustaoğlu.

Uğur hoca 

Evet, kardeşim Abant İzzet Baysal Üniversitesinde Matematik Bölümünde yüksek lisans yapıyor,

Size dönecek olursak Onur Bey,ama ben dönemeyeceğim önüme bakmam lazım, trafik canavarı olmayalım. Neler yaptı Onur Ustaoğlu bu zamana kadar?

Doğuştan spastik engelli bir kişi, benim hayatım engellerli aşmakla geçti diyebilirim. Ama tabi etrafımda ki insanların eğitimci olması bu engelleri aşmamı kolaylaştırdı. Benim babam emekli matematik öğretmeni, dedem yani İrfan Konukcu, emekli ilköğretim müfettişi. Ailemin böyle olması benim eğitimim için büyük bir şans. Tabi komşularımızın da hakkını yemek istemem. Mesela Selma Bayseç benim hayatıma en büyük katkıyı yapanlardan biridir. Bana günde 1 saatlik derslerle, 3 ayda okumayı yazmayı öğretmiştir.

Kaç yaşında öğrendiniz okuma yazmayı?

8 yaşımda, yani ne oluyor,1987 yılı galiba.

Benim doğduğum sene.

Ondan sonra işte babam, 98 yılında ilk bilgisayarı aldı eve. Önüme koydu, eee ben hiç bir şey bilmiyorum. Ama o zamanda komşumuz ve aynı zamanda akrabamızda olur Ercan Alpteker Hoca, bir akşam geldi. Okulda 30 saatte anlattığı dersi, bana 2 saatte anlattı. İlk öncede şunu öğretti, bilgisayarı kurcala, bozulur diye, sakın korkma korkarsan hiç bir şey öğrenemezsin demişti. Ben ondan sonra bu bilgisayar işine balıklama daldım, internetin yaygınlaşmasıyla kendimi geliştirdim.

İyi ki öğrenmişsiniz, bizde bu vesile ile tanışmış olduk.

Evet, internetin yaygınlaşması ile benim için çok değerli sizin gibi birçok arkadaşım oldu. Bir sürü ekiple beraber çalışma fırsatı buldum ve hepsinden de bir şeyler öğrendim ve öğreniyorum.

Çok da hızlı öğreniyorsunuz benim tanıdığım kadarıyla. Bu arada Abant a geldik. Alabalık yiyoruz değil mi?

Evet, ama hesaplar benden. Sizin gibi güzel bir hanıma hesap ödetmem.

Teşekkür ederim. Onur Mart doğumlusun, balık burcusun. Burcunun özelliklerini taşıyor musun? Çok duygusal bir burçtur balık, duygusal mısın?

Evet, aslında burcumun tüm özelliklerini zaman zaman taşırım. Mesela çok hayalciyimdir

Hayat hayallerle güzelleşiyor, bu çok güzel bir özellik. Hazır duygusallık demişken hiç aşık oldu mu Onur Ustaoğlu?

Aşk derken insan işine de aşık olur, evine de aşık olur ailesine de. Bunları kastettiyseniz, evet. Ama bir kadına aşksa hayır. Çünkü benim hoşlanabileceğim bayan, en az benim kadar zeki ve neşeli olmalı.

Valla biraz zor sanırım, çünkü benim tanıdığım insanlar içinde en neşeli olan sizsiniz. Hayata bu kadar pozitif bakabilmek bu kadar neşeyle bakabilmek çok büyük bir yetenek. Çok az insanda bulunur.

Yani ben karamsarlıktan hiç hoşlanmam. İnanır mısınız, hasta olduğumda bile kendi kendime Vay be ne kadar sağlıklıymışım, hasta ola biliyorum derim.

Başkası olsa kahreder. Onur, gezmeyi görmeyi çok sevdiğini yazmıştın bir yazında. Şimdiye kadar en beğendiğin yer neresiydi?

Şimdi bana öğle bir soru sordunuz ki, sizinle sabaha kadar konuşa biliriz. Öncelikle bu sorunuza ben Bolu demek isterdim. Ancak biz bolunun tanıtımını yeterince yapmıyoruz. Çünkü ben bu konuyla ilgili yıllardır çalışmalar yapıyorum. www.kahkahamakinesi.com da bu çalışmaları göre bilirsiniz. Gülmeyin ben bu siteyle çok şey başardım. İşte ben kahkahamakinesi.com da yıllardır hem insanları güldürüyorum hem de Bolu'nun tanıtımına azda olsa katkıda bulunmaya çalışıyorum. Çünkü Bolu doğal güzellikleriyle Türkiye’nin en zengin illerinden biri. Kahkaha makinesi ile ben Bolu’nun reklamını TRT1 de yaptım. Siteyi dergilere çıkardım. Bu siteyle ben çok iş başardım, hala uğraşıyorum, Bolu’nun gizli kalmış neresi var diye araştırıyorum.

Var mı bulduğun ya da ortaya çıkardığın bir yer? Yani kimsenin fark etmediği bir yer.

Bu yerler aslında Bolulular tarafından biliniyor. Ancak kimse gidip de bir çalışma yapmıyor, bunları insanlara anlatmıyor bakın bir tek Abant veya Gölcük deniliyor basında. Bolunun bir sürü yaylası var. Niye onları benden başka kimse tanıtmıyor. Siz yanılmıyorsam Ordu’dan Bolu’ya geldiniz gelirken bu yaylaları biliyor muydunuz?

At yaylasını ve Abant’ı duymuştum.

Sadece At Yaylasını ve Abant’ı duymuşsunuz, bakın buda gösteriyor, biz bu tanıtım işini iyi yapamamışız.

Bir şey itiraf edeyim mi, ben Bolu’ya gelirken böyle bir şehrin olduğunu bile anımsamıyordum. Üniversiteyi kazanana kadar doğrusu Abant’ı, At Yaylasını biliyordum. Ama onları kafamda Bolu olarak işlememişim.

İşte gördünüz mü, bakın benim dediğimi diyorsunuz. Bence yerel yönetimler bu konuyla özellikle Bolu’da yeterince çalışma yapmıyor. Bizim insanlarımızda yeterince Bolu’yu anlatmıyor ve karşınıza sizin dediğiniz tablo ortaya çıkıyor. Abant sanki tek bir ilmiş gibi gösteriliyor ve Bolu kış aylarında kar yağınca kapanan bolu dağından ibaret bir yermiş gibi oluyor. Bu da biraz Bolu insanının suçu.

Peki, Bolu’nun en büyük problemi nedir sizce?

Bunu benim gibi fiziksel engelli birine sorarsanız, alacağınız cevap bellidir aslında. Yazılarım da da değindiğim gibi Bolu halkının bizim gibi özel insanlara bakış açısının değişmesi gerek. Şimdi ben sokağa çıkıyorum. Gezerken aracımla gezerken bazen insanların konuşmalarını duyuyorum, yazık diyorlar. Kimi zamanda tirene bakar gibi bana bakıyorlar. Ya inanın o yazık diyenler, hayatları boyunca benim yaptıklarımı yapamazlar.

Peki, köşe yazarlığına gelelim mi?

Köşe yazarlığı aslında benim kafamda hep vardı. Ama araya bir sürü iş girdi ve de açık söyleyeyim ben bu kadar ciddi yazılar yazmaya alışık değilim. Kahkaha makinesinde esprili yazılar yazıyordum ama o kadardı. Sonra kendi kendime ya Bolu’da günlük hayatta sokaklarda çektiğim sıkıntıları yazayım dedim. Ee yazacağız ama bu kahkaha makinesinde olmaz. Neyse bir gün düşünüyorum, ya yeni bir web sayfası açsam onu duyurmak en az 6 ayımı alır. Facebook’dan Emin Candan’a ulaştım ve işte aranızdayım.

Nasıl tepkiler alıyorsun?

Tepkiler gayet iyi, benim bu köşe yazılarına yapmak istediğim bir şeyde yurt dışında ne oluyor, yani biz özel insanlar için neler yapılıyor. Bolululara ve özellikle bolunun yerel yönetimine göstermek çünkü inanın bana bu işler sadece akülü araç hediye etmeyle olmuyor. O aracı veriyorsanız, yolunuzu kaldırımınızı ona göre ayarlayacaksınız. Ondan sonrada ilk önce ben alkışlarım. Ama siz sadece aracı verir, yoları yapmazsanız bende o zaman bir engelli olarak hesap sorarım kimse kusura bakmasın.

Nermin Hanım bu sefer ben başlayayım.

 Peki dinliyorum.

 Sporla aranız nasıl?

Ben sporla yeni barıştım. Aramız çok iyi bu aralar, yamaç paraşütü ile uçmaya başladım çok yeni, ara ara tembelliğim baş göstermediğinde yürüyüş yaparım. Sizin sporla aranız nasıl?

Aslında ben doğduğumdan beri rahatsızlığım nedeniyle sporla iç içeyim hani size demiştim ya spastik engeliyim diye. Spastik ne demek biliyor musunuz?

Tam olarak değil.

Ben size tıp diliyle değil herkesin anlayabileceği şekilde birazcık anlatmaya çalışayım. Spastik yani benim rahatsızlığım istemsiz hareketler hastalığıdır. Bu istemsiz hareketler daha kolay yapmak için sürekli egzersiz yani spor yapmamız gerekir. Örneğin sizin kafanız kaşındı diyelim, hiç düşünmeden kafanızı kaşırsınız. Ama spastik rahatsızlığı olan bir kişi kafasını kaşımak için normal insanlardan 2 belki de 3 kat daha çok düşünür ve normal olarak da normal insanlardan daha çok enerji harcar. İşte bende bu yüzden doğduğumdan beri spor yaparım ve şimdi bu sayede evde iken tüm ihtiyaçlarımı tek başıma giderebiliyorum. Bir şey daha eklemek istiyorum. Bana spor hareketlerini öğreten küçükken benimle çalışan Fizyoterapist Münevver Eker ablaya da çok teşekkür etmek isterim.

Dikkat ettim bir sürü kişiye teşekkür ettin Onur aklıma bir soru takıldı daha doğrusu bir öngörü engelli insanların aileleri ve çevresindeki insanların bilinçli olması çok önemli sen bu bilince sahip bir ortamda yetişmişsin. Hayatın belki seninle aynı şartlarda olan insanlara göre çok daha kolay olmuş. Peki, buradanailelere ve engelli arkadaşlarımıza ne önerilerde bulunursun neler söylemek istersin?

Haklısınız, aslında benim bu günlere gelmemde en büyük pay ailemin, Onlar bana şunu yapmadı, mesela Onur evde otur hiç dışarı çıkma demediler. Beni hep yanlarında dolaştırdılar. İnsanların içine çıkardılar ve buda doğal olarak kendime güvenimi geliştiren unsurlardan biri oldu mesela ben her yıl yazın Aydın’ın Didim ilçesinde denize girerim ve babamlar her gün benitaşırlar. Oradaki görenlerde babamları kutlarlar. Buradan şu çıkıyor, aileler engelli bireylerden hiç bir zaman utanmayacak. Hiç bir zaman onları dışlamayacak ve eğitimlerine ellerinden geldiği kadar yardım etmeye çalışacaklar. Bunları yaparlarsa ben inanıyorum engelli arkadaşlarımızın arasından dünyaca ünlü Dahiler çıkabilir. Teşekkür ettiğim ve edeceğim insanlarda hiçbir karşılık beklemeden aslında bir bakıma benim hayatıma yön vermiş insanlardır ve hala daha da bir sıkıntım olduğunda yanıma koşarlar. Dediğiniz gibi aslında ben bu konularda şanslıyım.

Onur Ustaoğlu ile olan röportajımızın ikinci bölümünü okumak için tıklayın.


Editör: E. Candan