Sandıklı'da bir gece

  • 24.02.2020 00:00


     Bolu’dan 447 km uzakta Afyonkarahisar’ın ilçesi Sandıklı ilçesinde bir termal otelde buldum kendimi. Buldum diyorum çünkü yoğun çalışma temposundan ani bir yazı ile farklı bir ortama geçmiştim. Aslında işimizle ilgili uzun zamandır beklediğimiz bir çalıştaydı ve gecikmişti.  Burada da çalışma vardı ama farklı bir ortam, farklı yüzler ve farklı lezzetler biraz da termal su iyi gelmişti.  Bir gün ders sonrası ilçe merkezi Sandıklı’ya gitme kararını arkadaşlarla eyleme geçirdik. Biraz can sıkıntısı, biraz da merak.

     Uygun bir yere aracımızı çektikten sonra ilçe merkezinin işlek caddesinde meraklı gözlerle yürüdük. Eski çarşının ortasındaki “Ulu Cami” oldukça ilgi çekici geldi. İkindi namazını kılmak için içeri girdiğimizde cami içindeki tavan ve kenar süslemeleri çok dikkat çekiyordu. Bilgilendirme tabelasında Sandıklı Ulu Cami, H.780/M.1379 yılında, Germiyanoğulları döneminde ünlü beylerden Alâeddin oğlu Bahauddin Ömer tarafından yapıldığı yazıyor.Bu camiden Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde “Çarşı Camii” olarak bahsetmiş.

     Kürsü, minber ve üst müezzinlik ahşap el işlemesi olup, kubbedeki Sultanahmet ve Tophane Cami resimleri devrin perspektif anlayışına göre minyatür tipte yapıldığı, giriş kapısının kündekâri sanatının en güzel örneği olduğu belirtiliyor. Kubbenin tam ortasında altı köşeli Hz. Süleyman’ın mührü de açıkça görülüyor. Camiden çıkınca hemen köşede esnaf çay ocağına girdik. Çay ve kahvelerimizi güzel bir sohbet ortamında yudumladık. Akşam ezanı okunduğunda yine camiye geçtik.

     Namaz sonrası hayranlıkla izlediğimiz camiden çıktığımızda bir iki esnaf bizim yabancı olduğumuzu anlamış olmalı ki neredensiniz?, Nerelisiniz? Sorularıyla karşılaştık. Kısa bir hasbihalden sonra bizim misafir olduğumuzu anladılar. Baklavacı olduğunu öğrendiğimiz bir esnaf bizi baklava ve tatlı ikramı için dükkânına davet etti. Bizim için, kepenklerini bile kapattığı dükkânını açtı. Işıklarını yaktı. Kendi imalatları olan baklava ve tatlılardan ikram etti. Bir taraftan da hoş sohbeti ile tatlılarında katıksız şeker kullandıklarını anlatıyordu. Güler yüzlü esnaf sohbet ederken bir taraftan da ikramlarına ve ısrarlarına devam ediyordu. Bu, biz Türklerin misafirperver duygularını yansıtıyordu. Ne o bizi tanıyordu ne biz onu. Hatta ismini bile bilmiyorum. Akılda kalan ise sadece bize yaşattığı duygulardı. Ha bir de leziz baklavaları…

     Milletçe öyle değerli değerlere sahibiz ki bu değerleri kaybetmeden yaşatmaya, gelecek nesillere aktarmaya toplum olarak ihtiyacımız var.

     Gününüz değerli, değerleriniz daim olsun.



Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız