SAMANDERE ŞELALESİ…

  • 30.07.2015 00:00

 

Ramazan günü bir gözlemecinin önünde dışarıda masalara oturmuş gözleme yiyen adamların, sigaralarını caddedeki yürüyen insanlara üfürmelerinin görüntüsü gözümün önüne gelse de, Ramazan Bayramının coşkusu içinde ailecek gerçekleştirdiğimiz güzel bir doğa gezisinden bahsetmek istiyorum. Gözleme yiyen adamları da Allah’a havale ediyorum…

Düzce il sınırları içinde bulunan Samandere Şelalesi’ne çocukluğumdan beri gitmemiştim. Bayramı bayram gibi yaşamanın tadında kuzenlerimin başkalarından methini duydukları bu şelalede piknik yapmak istemeleri ile başladı gezimiz…

İki araba dolusu büyükler, küçükler ve kuzenler… Kaynaşlı’da yolun kenarındaki taş fırından aldığımız yuvarlak küçük ekmekler çetin ve uzun geçen yolculuğumuzda çerez oldu… Düzce’den sonra 26 km lik yolu toz, viraj, çukur ve rampalar eşliğinde tamamladık. Düzce’nin içinden Beyköyü’ne kadar asfalt yolda ilerliyorsunuz. Beyköyü’nden sonra yol bozuluyor…

Şelalede araba park yeri de oldukça zor bulunuyor. Bu kötü yola rağmen hafta sonları oldukça ziyaretçisi oluyor şelalenin...   Arabadan inince şelalenin sesi rahatlıkla duyulabiliyor. Şelalenin girişinde muhtemelen mili parklarda çalışan görevli olsa gerek şelaleye ücret karşılığı girildiğini söyledi. Küçük çocuklardan, öğrencilerden ve öğretmenlerden ücret almadılar. Yetişkin sivillerden kişi başı makbuz karşılığında 3 lira aldılar. Ayrıca şelale etrafında mangal ve ateşli semaver yakılamayacağı söylendi. Mangal için ayrıca şelalenin biraz üst tarafında yer olduğunu belirttiler. Karnımız açtı ama önce şelaleyi gezmeyi tercih ettik.

Betondan yapılmış ve etrafı tahta çitlerle örülü merdivenlerden inerek suyun kenarına indik. Küçük akıntılar halinde akan suyun kenarlarına da piknik masaları konulmuş ama bu masalarda evden getirilen hazır yiyecekler yeniyor ya da termos çayı içilebiliyor. Sıcak havada suyun oluşturduğu serinlik bu masalara oturunca fark ediliyor. Ayrıca akan suyun sesi de insana ferahlık veriyor.  Kayaların arasında ilerleyen suyun önüne betondan bir set yapmışlar. Bu setten sonra suyun akışı hızlanıyor ve sular yaklaşık 20-30m yükseklikten kayaların arasına düşüyor. Bu düşüşle birlikte muhteşem bir su gürültüsü ve su zerrecikleri adeta bir sis perdesi oluşturuyor. Yoğun ağaç yapraklarının arasından süzülen güneş ışıklarıyla buluşan su tanecikleri havada gökkuşağı oluşturuyor.

Daha da aşağılara, kayalara monte edilen demir basamaklı merdivenlerle iniliyor. Suyun kayaları oyarak derinleştiği yerlerde oltalarıyla balık tutmaya çalışanları görebilirsiniz. Samandere köyünden balık tutmaya gelen gençlerden öğrendiğimize göre, bu soğuk suda alabalık oluyormuş. Gençlerin sayesinde hayatımda ismini çok duymama rağmen ilk kez büyük ardıç ağaçlarını burada gördüm…    

176 basamaklı inişin bir de çıkışı var tabi ki… Şelaleyi gezdikten sonra daha da acıkmış şekilde üst taraftaki piknik alanına geldik. Burada piknik yapmak için düzenlemiş, ahşap piknik masaları ve taştan örülmüş mangalları olan güzel bir alan oluşturulmuş. Yemeğimizi yedikten sonra dönüşü daha kısa diye Sinekli Yaylası ve Abant üzerinden Bolu’ya dönmeyi düşündük. Sadece 16km sonra Abant’a ve asfalta ulaşmak daha ekonomik görünüyordu. Tam yaylaya doğru tırmanmaya başlamıştık ki, karşıdan 14 plakalı bir araba bizi durdurup, yolda su birikintisi olduğunu, arabanın çamura sağlanabileceğini ya da kayabileceğini düşünerek geri döndüklerini anlatınca, biz de akşam vaktinde bu riski göze alamayıp, geri döndük.

Tozlu, bozuk yollara değdi mi derseniz, bence değdi…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Biz Bolulular (www.bizbolulular.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Vehbi Camgöz
    Vehbi Camgöz
    1.06.2012 23:05

    değerli imdat kardeşim bir İslamcı olarak yazının altına imzamı atabilirim. Allah razı olsun. yıllardan beri anlatmaya çalıştığımız gerçeklere parmak basmışsınız.

Mobil Uygulamalarımız

IOS UygulamamızAndroid Uygulamamız